Dahası, ülke hata yapmadan atlatması gereken kritik bir süreçte ilerliyor. Dışarda AB, ABD, İngiltere, Rusya, İran ve İsrail tarihlerinde ilk kez bir konuda hemfikirler; o da Türkiye'yi zor durumda bırakarak şartların istedikleri gibi olmasını sağlamak.


İçeride; paralel ihanet örgütü yapılanması kendini korumak ve varlığını devam ettirmek için gizlenme, manevralarla olduğundan farklı görünme eğiliminde... Haziran seçimlerinde tekrar aday olabilmek için paralele sallayan paralel patentli milletvekili adaylarını hatırlayın mesela... Aradan 1 sene geçmemiş, niçin sesleri solukları çıkmıyor? Aday olamayınca "yorgan gitti kavga bitti" mi? Yoksa artık vekillik beklentileri olmadığı için fabrika ayarlarına dönüş zamanları mı geldi?

Açık bir şekilde görülüyor ki bu ihanet şebekesinin en iyi oldukları konu bukalemunluk ve algı yönetimi...


Hal böyle olunca, Türkiye'nin tercihleri ve hamleleri her zamankinden çok daha kritik bir nitelik kazanıyor. 

Bir başka ifadeyle; Türkiye köprüden önceki son çıkışa yaklaşıyor. Ya Recep Tayyip Erdoğan'ın "yerli ve milli" vurgusu ile şifrelerini verdiği yola devam edilerek asırlardır ulaşma hayallerini kurduğumuz köprüden karşıya geçmeyi başaracak; ya da bazen havaya fırlatılan anayasa kitapçığı, bazen de 17 Aralık darbe girişimleri gibi yerli suyuna batırılmış dış müdahalelerle olmamız istenen yerde konumlanan uslu bir ülke olacağız.

Bu şartlar altında ülkemizi oldukça kritik bir süreç bekliyor. Bürokraside ve üniversitelerde yapılacak atamalar ülkenin dümenine kimlerin müdahale etmek isteyeceği sorusu ile oldukça büyük anlam kazanıyor.
 Şu an deniz hafif dalgalı olsa da kaptan muktedir olduğu için sorun yok. Ancak başta kaptan olmak üzere herkes çok iyi biliyor ki; gemi, ilk fırtınalı günde dümeni ele geçirmek isteyecek paralel tehlikeden tam olarak temizlenmeden yola devam etmek mümkün değil. O yüzden "Ben paralel değilim" temalı promosyon kampanyaları yöneten bürokrat ve rektör adaylarına "öyleyse bu telaş niye, mesela ben 'ben paralel değilim' diyor muyum?" sorusunu yönelterek şunu hatırlatıyorum:

Bizim tanıdığımız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sizin gibi amatörce olaya bakıp "bu paralel mi, değil mi" diye düşünmez. "Bu adamla paralel yapı bitirilir mi, bitirilmez mi?" diye düşünür. Konuyu bu açıdan ele alırsanız, tüm savunmanızın "ben paralel değilim" üzerine kurulmasının aslında muhteşem bir itiraf olduğunu siz bile anlarsınız. Savaş, "ben düşman değilim" diyenlerle değil, "haydi şu düşmanı darmadağın edelim" diyenlerle kazanılır. Biz sizin kim olduğunuzu senelerdir yaptıklarınızdan biliyoruz, günlerdir söylediklerinizden değil.
Size geçmiş olsun, benden söylemesi.
***

ÇOK MERAK EDİYORUM ÇOK
Ak Parti’nin Trabzon milletvekillerinin tümü ile ilgili bir merakım var.
Trabzon’da her bir köşedeki “Suriyeli” değil dilenciler ile ilgili olarak ne düşünüyor?

Bu konuda ilgililere neler diyor?

Konu ile ilgili olarak nasıl bir girişimleri var?

Bir twiit  atıp, bilgilendirseler bizi.

Sahi. Vekillerimiz, artık ciddi bir sorun haline gelen bu konu hakkında kime ne söylüyorlar? Kiminle nasıl bir çözüm önerisi düşünüyor, tartışıyorlar.

Basın büroları aracılığı ile bizi bir bilgilendirseler.

****

Yapın şu atamayı, Ne bekliyorsunuz..?

Trabzon gibi spor kentinin; Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü koltuğu boş. Niye atama yapılmaz, anlamış değiliz.

Bundan birkaç ay önce de Büyükşehir Belediye Başkanı O.Fevzi Gümrükçüoğlu, bizzat benim sorduğum bir soru üzerine, en kısa zamanda Belediyede bir spor daire başkanlığı kurulacağını söylemişti.

Başkan söylediğini unuttu.

Ya da spor daire başkanlığını angarya görüyor.

Bütün büyükşehir belediyelerinde bu birim var, oluşturuldu, kuruldu; Trabzon’da yok.

Hem de Trabzon spor kendi.

Geçenlerde, Akçaabat sahasında genç okçuların idmanını izledim. Aman Allah, içim sızladı. Malzemeleri yok. Hedef tahtasına on kişi birden atış yapıyor. Okçuluk hocası, bir başka il’e gitmiş. Tayin olmuş.

Malzemeleri de kilitlemiş, zimmetli bana diyerek, sporcular yararlanamıyor.

Eeee, teşkilatın başında müdür yok.

Sonra spor gelişecek.

Niye, hala Gençlik ve Spor İl müdürlüğüne atama yapılmaz.

Trabzon gibi bir spor kentine bu ihmal yakışıyor mu?

Siyaset bu kadar hantal mı?

Niye pratik değiliz ya.

Tezden, acil ve hemen Gençlik ve Spor İl Müdürümüz atansın.

Büyükşehir Belediyesinde de spor daire başkanlığı kurulsun.

Turizm Kültür Müdürlüğü koltuğu da doldurulsun.

***

USTA’YA HATIRLATALIM

Eğer, Top üç direk arasından girmez ise;

-Bütün planların

-Bütün iyi niyetin

-Bütün tasarrufların

-Bükün emeklerin

-Bütün vefaların

-Bütün fedaların

-Bütün bağışların

-Bütün emeğin, boşa gider. A.S.

***

BAYILDIĞIM SÖZ

Topun canı vardır. İsterse kaleye girer.. A.S.

********

ŞAŞIRDIĞIM SÖZ

Bana yüz elli bin kişilik bir uyku tulumu yapın!

– Barnebau Stadı’nın yapım emrini veren Franco  - A.S.

******

RAMAZAN’DA RUH HALİMİZ..

Adam, işletmesinde her türlü kazığı atacağı “Et Mangal” tesisine; Şehzade adını veriyor.

+++

Boyalı şeker satıp, çocuk işçi çalıştırıyor ama pastanesinin adı; “Hafız…”

+++

Terazisi doğru tartmıyor ama börekçi dükkânına “ Hacı Dayı” adını koymuş.

+++

Lokantasının mutfağına göz atsanız, mideniz bulanacak ama adı “Helal Lokma”

+++

Yakasına baksan, yaptığı ekmeği yememek lazım, fakat fırınının adını “Temiz eller” koymuş.

+++

Mesai saatinde, devlet dairesine giden vatandaş, memurun masasında “Namazda” uyarısını görüp, “Allah kabul” etsin diyor.

+++

Devletin bütün işleri artık, Bayramdan sonra gel denilerek ötelenirken, bayram tatili 9 gün olur mu diye müthiş bir merak ve beklenti içinde olunacak.

+++

İftar yemekleri, sosyal medyada boy boy yayınlanırken; İslam dünyasında ezilen, hor görülen aç binlerce ümmetin ıstırabı, sıradan bir olaymış gibi kabullenilecek.

+++

5 yıldızlı iftar yemeklerinde israf kırla giderken, iftar çadırlarında yemek kuyrukları hayatın çelişkisi olarak suratımıza şamar gibi inecek.

+++

Ve her şeye rağmen; Ey ramazan; hoş geldin…

Sefa geldin.

Seni, senin anlamına uygun yaşayanların hürmetine; Vatana millete, İslam âlemine huzur getirirsin, inşallah