Uzungöl halkının katılımıyla gerçekleşen toplantıda konuşan Prof. Dr. Beyza Üstün, “Türkiye’nin her yerinde tüm dereler şirketlere teslim edilmiş durumda. Dereler kurutularak su artık canlılara ulaşamayacak, eko sistem bozularak birçok canlı ölecek, devamında sıra bize gelecek” iddiasında bulundu.

Doğu Karadeniz Bölgesi'nde inşa edilen HES’lerin dereleri kurutacağını buna bağlı olarak, eko sistemi bozacağını ifade eden Üstün “Ben, Uzungöl’ü herkes gibi seviyorum. Sizin kadar içinde yaşamıyorsam bile dışarıdan görebildiğim bu güzellikleri. Ve her gün içinde yaşadığımız bir yığın canlının eğer birileri doğanın içindeki yaşamı sağlayan suyu oradan alırsa yaşam başka bir şekle dönüşecekse buna nasıl seyirci kalırız” diye konuştu.

Trabzon il sınırları içinde 2011 yılı itibari ile 126 tane HES yapılması için farklı şirketlerle anlaşmalar olduğunu kaydeden Üstün “Sadece başınızda uzungöl yok. Şunu diyebilirsiniz, aşağıdaki HES’ler beni ilgilendirmiyor. Dere yatağından su aldığınız zaman orada yaşayan tüm canlılar yavaş yavaş etkilenmeye başlar ve tüm dere yatağını etkiler” şeklinde konuştu.

Artvin’de yapılan HES’lerden sonra o bölgede şimşirler’in kurumaya başladığını belirten Üstün “Su bir yerlerde tutuluyorsa mutlaka bu eko sistem etkilenecek, bu etkilenmeden eğer suya erişemeyenler varsa, ilk önce hassas olanlar gidecek. Bu derelerin üzerine bütün HES’ler bittiğinde başka bir yeşil olacak, mevcut bitkiler başka şekle dönüşecek. Şunu deme hakkımız yok aşağıda yapılsın burada yapılmasın diye veya öbür vadide yapılsın burada yapılmasın diye, böyle bir düşünceye hakkımız yok. Çünkü 2008 den itibaren bütün su kullanım antlaşmaları 2010’un sonuna kadar şirketlere verilerek bitirilmiştir. Bütün dereler kaynağından döküldüğü yere kadar tek tek şirketlere teslim ediliyor. Halkın mücadele ettiği yerlere girilemiyordu, bir de doğal Sit Alanı ilan edilen yerlere. Çünkü mahkeme oralara giren şirketlere Sit Alanı engelini gösteriyordu. Uzungöl’de koruma alanı idi. Bu güne kadar o yüzden giremediler. Bu günden sonra rahat girecekler çünkü son genel seçimden önce Çevre ve Orman Bakanlığı ikiye bölündü. Bakanlığın teşkilat yasasının 648 yasada kanun hükmünde kararname ile kendi teşkilat esasları ile bu kararnamenin bir maddesinde bu güne kadar olan bütün koruma alanları ve kararları kaldırıldı” ifadelerini kullandı.

“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMLERDE KİM PARA ÖDERSE O KULLANMA VE İÇME SUYUNA SAHİP OLACAK”
“Önümüzdeki dönemlerde kim para öderse o kullanma ve içme suyuna sahip olacak” diyen Üstün, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Büyük kentlerde bunun altyapısı hazırlanmaya başlandı. Bazı kentlerde ön ödemeli sayaçlar takılıyor. Kontör gibi su alınacak. Parası olmayan su alamayacak. Şu anda çok önemli noktada duruyoruz. Ya bu işi kabul edeceğiz, bütün bu yaşamı kendi istedikleri gibi yönetecekler, onlara mahkum olacağız, ya da karşı duruş sergileyeceğiz. Tam taraf olma zamanıdır eğer bugün sesimizi çıkartmıyorsak bundan sonrada sesimizi çıkartmaya gerek yok.”

Üstün, konuşmasında ekosistemin devamı için derenin kendi yatağında akması gerektiğine dikkat çekerek “Doğal akan ana dereleri ve onun yan kollarını tünel yaparak onun içine dereyi sokarsanız su artık canlılara ulaşamıyor demektir. Unutmayınız ki eko sistem bir yaşam bağıdır. Oradan herhangi bir canlı ölüyorsa onun besin zincirine bağlı bütün canlılarda tek tek o eko sistemden etkilenecek. Ve sonrasında sıra bize gelecektir. Bir derede bir tane balığın yok olması biliniz ki ona bağlı milyonlarca mikro organizmalar yavaş yavaş etkilenecektir. Dereye gerekli suyu bırakacaklarını söylüyorlar. Halbuki akan suyun tamamının eko sistem için ihtiyaç olan su dur. Ne kadar azaltırsanız, azalttığınız kadar türlerde değişim olduğunu göreceksiniz. Ayrıca birçok dereyi birleştirerek tünellere sokulan yöntem son derece tehlikeli. Bir galeriyi açtığınız zaman birçok gözelerden akan su akışını değiştirecek dolayısı ile o yörede önceden akan suların birçoğu akmayacaktır” dedi.

Bugün gelinen noktaya bakıldığında Türkiye genelinde 2 binin üzerinde hidroelektrik santrali (HES) inşaatı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Beyza Üstün, bununla şirketlerin 49 yıllığına derelere sahip olduğunu, bunların yanı sıra bir de mikro HES'ler yapılacağını, bu kapsamda, hiç akmadığı düşünülen dere parçalarının da şirketlere devredilmesi için yasal işlemler yapıldığını sözlerine ekledi.