Kelime anlamı: “Birçok kimseyi ya da nesneyi içine alan, birçok kişi ve nesnenin bir araya gelmesi sonucu olan.”

Halk arasındaki tabiriyle; birlikte, ortaklaşa hareket etmek.Bireyselliğin değil, birlik ve beraberliğin ön planda olduğu, ekip ruhunu içerisinde barındıran bir kelime.

Kelime, özü itibariyle pozitif bir anlam yüklü. İçeriği itibariyle pozitif veya negatif anlamı yükleyen ise birlikteliği kimlerin oluşturduğu, ne için ortaklaşa hareket ettiği ve tabi ki ortaya çıkardığı ürünün ne olduğu.

Bahsettiğim kelime: Kolektif!

Ülkemizde, özellikle üniversitelerde akademik takvim süresince adını sık duyduğumuz, negatif yönde birliktelik oluşturan ve ortaklaşa hareket eden bir grup:Öğrenci Kolektifi.

Kendilerini, sosyal, kültürel ve bilimsel alanda faaliyet yürüten bir örgütlenme olarak nitelendiren bu oluşumun kendine seçtiği en belirgin özellik militanlıktır.

Eylem ve faaliyetlerini meşru olarak düşünmelerinin nedeni kendilerini her konuda haklı olarak görmeleridir. Bu sebeple; Anayasa > Kanun > Tüzük > Yönetmelik > Genelge > Yönerge şeklinde bir normlar hiyerarşileri yoktur ve hiçbir kavramın onlar için bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır.

Kendi düşüncelerinden başka hiçbir düşünceye saygı göstermez, kabul etmezler. İfade ve düşünce özgürlüğü sloganları atarlar. Kendilerinden olmayan her ifade ve düşünceyi ise gericilikle suçlar, karşı tarafın ‘özgür iradesi, özgür düşüncesi, özgür ifadesi’ olarak nitelendirmezler ve kendileriyle çelişirler.

En iyi bildikleri şey, mağdur edebiyatıdır.

Gündeme gelmek ve gündemde kalmak için buna çok ihtiyaçları vardır. Özellikle kendilerinden olmayanlara sempatik görünmek için haklı olmaları gerekmektedir ve bunun için de mağdur edebiyatını son derece iyi oynamak zorundadırlar.

Oyunlarını daha çok sanat ve bilim kisvesi adı altında oynar, karşı tarafları provoke etmeye çalışarak çatışma ve kavga ortamı yaratmayı amaçlarlar.

Yüzlerine sürdükleri boyaları sanat olarak nitelendirirler. Spor müsabakalarında tribünlerde yer alan taraftarlar yüzleri boyalı bir şekilde maç izlediğinde ise buna ‘sanat’ demezler, ya ‘fanatizm’ ya ‘holiganizm’ derler. Çünkü onlar için yüz boyama sadece kendi yüzlerini boyadığında sanattır. Halbuki, yaptıkları yüz boyama değil, göz boyamadır.

Üniversitenin içerisinde kimin rahatsız olduğuna bakmaksızın, kantinlerde, koridorlarda, ortak yaşam alanlarında eline megafonu alarak slogan atmayı, bağırmayı özgürlük olarak görürler, ancak kimin rahatsız olup olmadığıyla hiç ilgilenmezler.

Karşıdakinin özgürlük alanına girdiğini düşünmedikleri gibi umursamazlar. Üniversite kampüslerinde avazı çıktıkları kadar bağırdıklarında herkesin onları dinlemek zorunda olduğunu düşünürler. Bu yüzden fazlasıyla narsist ve militandırlar.

Resmi bir yapılanmaları da yoktur. Dernek, federasyon, platform gibi resmi bir hüviyete sahip değillerdir. Üniversitelerdeki yapılanmalarının tamamı da bu yüzden gayrı yasaldır. İçerisinde bunan hiç kimsenin resmi üyeliği yoktur. Hatta, faaliyet gösterdikleri üniversitelerin ismini izinsiz kullanıp, o üniversiteye ait bir yapılanma gibi kendisini pazarlaması üniversitenin isim hakkını izinsiz kullandığı için suçtur. Kendisine A Üniversitesi Kolektifi, B Üniversitesi Kolektifi şeklinde kurumsal isimler veremezler.

KTÜ’DE NE OLDU?

Bahsettiğimiz yapılanma son olarak Trabzon’da gündeme geldi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Kanuni Kampüsü’nde izinsiz gösteri düzenledi, bildiri dağıtıp sloganlar attı. Yüzleri boyalı, ellerinde müzik aletleri ve megafonla üniversite içerisinde kendilerine yeni gayrı resmi üyeler toplamaya koyuldular.Çıkardıkları gürültü ve başkalarının özgürlük alanına girdikleri sebebiyle şikayet edildiler. Şikayeti KTÜ Özel Güvenlik görevlileri değerlendirdi.

Özünde gayrı yasal olan, eyleminde de gayrı yasal hareket eden ve rektörlük başta olmak üzere hiçbir dekanlıktan, özel güvenlikten izin almayan grupgüvenlik görevlilerince uyarıldı. En başta dedik ya, kendi doğruları onlar için her zaman meşrudur. Dinlemediler, aldırış etmediler.

Güvenliğin uyarısına rağmen faaliyetine son vermeyen kolektif grubu öğrencilerine güvenlik müdahalede bulundu.Görevleri, diğer öğrencilerin özgürlük sınırlarının gasp edilmesini engellemek ve resmi olmayan bir duruma son vermekti. Anlayacağınız olayın içerisinde aktif olarak rol almayan ancak çıkan gürültüden dolayı asıl mağduriyeti yaşayan bir öğrenci kitlesi daha mevcuttu.

Güvenlik ile kolektif grup arasında çıkan arbede sonrası kolektif grubun öğrencileri yine bilime, sanata sığındılar.Yüzlerindeki boyayı, ellerindeki müzik aletlerini sanat, dolayısıyla kendilerini de sanatçı olarak gördüler.Medyaya bunu böyle anlatıp, yaptıkları hiçbir işin resmiyeti olmadığını gizleyip mağdur edebiyatı yaptılar.

Üniversitelerde kantin camından tutun da bölüm panosuna asacağınız afişe, dağıtacağınız bildiriye kadar, yapacağınız her etkinlikte rektörlüğe gidilip izin alınması, izin alındıktan sonra da asılacak/yapıştırılacak/dağıtılacak afiş veya bildirilere ‘Rektörlük Görüldü’ damgasının vurulması gerekir. Aksi durumlar yönetmeliğe uygun değildir.

Türkiye’deki kolektif grubu öğrencilerinin genel durumu ve KTÜ’de yaşanan son olayın içeriği bu şekildedir. Trabzon’da sesin bu kadar çok çıkmasındaki asıl amaç ise, Trabzonlu olan ve terörle mücadelede gösterdiği kararlılık ve başarıdan dolayı büyük takdir toplayan Sayın İçişleri Bakanımızı yıpratmaya çalışmaktır. Kamuoyu mağdur edebiyatı oyununa inanmamalı ve destek vermemelidir. Aksi halde buna benzer birçok yapılanmanın kurulmasıyla karşı karşıya kalırız. Sürekli devleti suçlayan, terör örgütlerine ‘terör örgütü’ diyemeyen, samimiyetten uzak yapılanmalara prim tanınmış olur. Öğrenci Kolektifleri kolektif provokasyondur. Amaçlanan çatışma ortamı yaratmak ve kaos çıkarmaktır. Kamuoyu bu oyunlara gelmemeli, dikkatli olmalıdır!