Çok acı, soğuk ve karmakarışık bir haftayı geride bıraktık.

Çaykara’da kara gömdük 5 canımızı. Çalışmalar umutsuz bir şekilde sürüyor.

Allah’tan hayatını kaybeden Nusret Er’e rahmet ailesine  ve diğer 4 kişinin de ailesine sabır diliyorum.

Bir umut diyoruz, fakat 48 saattir kar altında 4 beden.


Dediğim gibi kötü bir haftasonuydu.

Kar yağdığında herkes sevindi, kartopu oynadı, selfi çekti, büyük bir mutluluk vardı. Taaki sabahtan her tarafı kar kapattığında, elektrikler kesildiğinde, yollar kapandığında, sular gittiğinde…
Sanki akşam karda gülüp eğlenenler yok oldu.

Bu kez o mutluluk selfileri sitem tweetlerine dönüştü.

Sosyal medya sayfalarında Trabzon’un belediye başkanlarına eleştrilerin ardı arkası kesilmedi.

Muhalefetin sessizliğine inat halk sosyal medyada sitemini dile getirdi.

Öyle alışılagelmiş bir olay değil, ama yine ben demiştim diyeceğim hiç sevmesemde bu cümleyi.

Ne dedim ‘Şimdi belediyeler çıkıp ‘Son 100 yılın en ağır ve yoğun karı yağdı deyip işin içinden sıyrılacaklar.
Peki ki ne dediler.


Son 30 yılın en yoğun karı yağdı.
 
Beyaz esaret şehri esir aldı, büyükşehirin ana ihtiyaçlar olan elektrik, su ve hastane yollarına öncelik vermesinden ötürü halkın ulaşımı noktasında yeterli oranda mücadele veremedi.

Ortahisar Belediyesi ise kardan ilk sınavında yetersiz çalışan sayısı ve ekipmanı nedeniyle beklenen çalışmayı gerçekleştiremedi.

İki belediye de kar sınavını geçememişti. 

2 gün yağan kar Trabzon’u 5 gün esir aldı.

Hiçbir başkan basının karşısına çıkıp da çalışmalarını anlatamadı.

Böyle durumlarda başkanların ikinci adamı olur ama ne yazık ki bizim belediyelerde böyle sorumluluk alabilecek kişiler yok.

Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Gümrükçüoğlu gazeteciler gününü karla mücadele günü ilan etti.


Yadırgamıyoruz, zaten bizim öyle günlerde falan da gözümüz yok, ama en azından iyi bir bilginedrime yapsaydı de şehir ikna olsaydı. 300 koyunu bile biz kurtardık yerine 300 acil çağrıya ulaştık, 150 mahalle yolunu açtık, 5 hastanemizin etrafını temizledik, 4 su deposunun yollarını açtık ki vatandaşımız susuz kalmasın, ana trafoların yollarını açtık ki şehir elektriksiz kalmasın, 5 hastamızı hastaneye kavuşturduk,  diyebilseydi.

E bunu demesi için seçtiği danışmanların, vizyon sahibi, ufuk sahibi olması geleceği görmesi gerekir.

Olmayınca da olmuyor. Başkan da bundan memnun, o nedenle çok da kasmaya gerek yok diyor Gümrükçüoğlu ayranım budur yarısı sudur.

Dilerim gereken dersler alınmıştır. Kolay değil. Doğa ile mücadele etmek. Sel olur en yoğun yağmur, kar olur en yoğun kar. Ama Perşembenin gelişi Çarşamba’dan belli değil midir?


Allah acıdı bize de 2 gün daha yağdırmadı. Yoksa şimdi salgın hastalıklarla uğraşıyor olurduk. Allah korusun. 

Meteorolojinin 1 hafta önce haber vermesine rağmen Trabzon’un çektiği çile hiç ama hiç olmadı.

xXx

ÇIĞ FELAKETİ VE İHMALLER

Gelelim o yüreğimizi yakan çığ felaketi meselesine,

10 Ocak Çalışan Gazeteciler günüydü.

Saat 14.00’da ÇIĞ haberini aldık.

Olay yerine varmak için hemen bir arayış içine girdik.

Bizim otomobil düz yolda zor gidiyordu o nedenle Çaykara’yı helede Karaçam’ı hiç gözüm kesmedi.

Ofroad sporuyla ilgilenen İşadamı Kadir Aktürk geldi aklımıza.

Sağolsun anında aracı hazır etti. 

Direksiyona geçti.

Tayfun Çöpcü ile hemen yola koyulduk, mazottu, lastik havasıydı, yağ basıncıydı derken olay yerine yakın olan Köknar mevkiine ulaşmamız 2 saat sürdü.

Meğer biz geç kalmışız. Bütün ajanslar, Çalışan gazeteciler orada.

Olay yerine 20 km mesafedeki Köknar’da bekliyorlar. Olay yerine bırakın jeep ile çıkmayı greyderler bile devriliyordu.

-6 derecede basın emekçileri tüm dünyaya çığ felaketi ile ilgili haberleri duyurmanın gayretini veriyordu 10 Ocak Çalışan gazeteciler gününde.

Fakat olay yerine ne bir basın mensubu ne de Trabzon bürokrasisi veya yerel yönetici kimse çıkamadı.

 
O insanların, orada ne işi vardı.

Biz kar altında kalan 5 kişi dedik ama o gece oradan onlarca kişi sevkedildi.

Kimdi o insanlar.

Dondurucu soğuk ve çığ felaketi riski.

HES Projesinin sahibi olan Okan Holding’inyada taşeronlarının çalışanları yanımızdan geçerken şu acı cümleleri telefondaki birine aktarıyordu.

-Ne olur bize soru sormayın, isim hiç sormayın zaten aileleri arıyor, yüreğimiz yanıyor. Ne yapacağız bilmiyorum.


Başka neler mi konuştular?

-Diyorlardı ki, aslında orada çalışma yapmadan önce patlatma yapılması ve olası çığın suni olarak yaratılıp düşen karın ardından çalışmaların devam etmesi gerekiyordu.

-Başka bir işçi ise ’15 gündür çalışmaların paydos etmesi için firmamıza bilgi verdik, tehlike, don ve soğuk var dedik. Fakat olmadı çalışmalar devam etti.

-Jeneratöre mazot koymaya gidecek arkadaşlara zincirsiz, ekipmansız aşağı inmeyin uyarısı yaptık fakat yetişemedik.


Birde muhtar vardı. Yine kimse onun söylediklerine kulak asmadı.

Muhtar belgeleri ile konuştu.
 

Şikayet ettim, heyelan riski var dedim, ağaçları kesiyorlar dedim. Ama kimse bana kulak asmadı, Gültekin Gül, Köknar Uzuntarla Muhtarı.

ŞİMDİ BİRİLERİ ÇIKIP BU İDDİALARA CEVABINI VERSİN?

Kurtarma çalışmaları hakkında, bazı serzenişler var. Yardıma gidelim, yetersiz kalıyorlar, oralarda birşeyler gizliyorlar gibilerinden.

İşin doğrusu şu. Orada günün her saati sayısız çığ olayı yaşanıyor.

Orada çığ ve heyelandan geçmişte de onlarca insan kara gömüldü. Pelitli’deki afet konutlarında oturuyor oradan kaçan birçok vatandaş.

Yani orada çalışan, gayert veren insanlar her an ölümle burun buruna.

Devletinde risk alması zor.

Zaten büyük bir risk altında görevlerini yapıyorlar. AFAD birimleri, AKUT’u ve diğer kuruluşları.

Hepsinin ailesi tetikte.

Onlara dua etmekten başka çaremiz var mı?

Bu teknolojide işlerin bu şekilde mi yürümesi gerekiyor.

İşin uzmanı değiliz,  fakat ilerleyen günlerde bunlarıda sorgulyacağız.

Son olarak sabah işe gelirken bir öğrenci servisi gördüm.

Aracın önünde şoför ile birlikte 4 kişi oturuyordu.

Trafiği aksatmamak adına duramadım. Zinciride yoktu ve mahalle aralarında halen daha kar var.

Bu servis araçlarının yeteri kadar denetlendiğinden Trabzon Emniyeti emin mi?

Ben emin değilim de?