Doğası, iklimi cennettir.

Lakin zor şehirdir Trabzon.

Yaşayanı için mücadele hiç bitmez.

Mesela futbolu…

El âlem için taraftarlık, yalnızca yeşil sahalarda top koşturana tribünde ritim tutmak demek olurken… 

Trabzonsporlular için bu durum, kurda kuşa yem edilmemesi gereken bir kulübe sahip çıkmanın ötesinde, namusla eşdeğerdir.

Zira bir türlü cenk alanından çıkamayan takımları, kendilerince bir nevi ‘gazi’ olarak görülürken…

Onlar için asla terk edilmemesi gereken ikinci bir vatandır Trabzonspor.

İşte bu durumdan mütevellit.

Aç durulur ama açıkta bırakılmaz Trabzonspor…

Ve asla müsaade edilmez kurtlar sofrasında lime lime edilmesine.

Bordo ile maviyi…

Azim ile zaferi birbirine yakıştıran her taraftar sahibidir bu kulübün.

Derdiyle dertlenir, neşesinden beslenir.

Beri taraftan.

Bitap düşmüş futbolcuya takat, kulübe yapılan haksızlığa kırmızı kart olmaktır Trabzonspor cephesinde fanatiklik.

O denli kıymetli… 

Bir o kadar hassas…

Ve dahası, zoru seven aşk misali, Türk futbolundaki imkânsızlıklara imkân olabilmektir Trabzonspor.

Vaktiyle gördük, kederiyle test ettik.

Birilerine kupalar tepside sunulurken…

Kendi şampiyonluğu sözde hakemle hâkimler arasında dolaştı durdu yıllarca.(!) 

Velhasıl efendiler.

Fazla uzatmaya gerek yok.

Meramımız salih…

Ve tarih, tekerrürden ibaret.

Düzensizliği düzen haline getirip, şikeden beslenen şımarıklar yine görecek…

Yine anlayacaklar ki, on bir kişiyle sınırlı değil karşılarındaki Trabzonspor.

Dün de, bugün de çok daha fazlası vardı yeşil sahalarda…

Tribünlerde…

Ve daha mühimi, haklının hakkının asla zayi edilmediği… Evvelce de şampiyonluğumuzu emanet ettiğimiz o göklerde!

ŞAMPİYONLUK HÜZNÜMÜZ OLMASIN!

Biliyorum.

Bordo maviye gönül veren herkes yorgun…

Herkes çok dertli.

Yukarda da dediğim gibi.

Yıllarca…

Onlar bizle mücadele etti, biz alayıyla...

Hakemlerinden kurtardık, hâkimleriyle geldiler.

Hatta.

Sırf ‘Anadolu’yuz’ diye hor görenler oldu, yok saydılar.

Ama artık bitti.

Geliyor gelmekte olan…

Arifesindeyiz.

Yakında bir bayram alacağımız vardır.

Hani el ele...

Hani birbirimize sarılarak, mutluluk gözyaşlarıyla.

Ama sağa sola kurşun sıkmadan.

Tabutların gölgesinde kalmayacağımız bir şehirde..!