Ülkemizde, vizenin veya vize muafiyetinin tanıdığı süreden ya da doksan günden fazla kalacak yabancıların ikamet izni almaları 04.04.2013 tarih ve 6458 sayılı “YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU” zorunlu hale getirmiştir.

Bu Kanun aynı zamanda yabancıların Türkiye’ye girişleri, Türkiye’de kalışları ve Türkiye’den çıkışları ile Türkiye’den koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsamına ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları da barındırmaktadır.

Kanunda;doksan güne kadar vizeyle veya vizeden muaf olarak gelenler, vize süresi veya vize muafiyeti süresince, Vatansız Kişi Kimlik Belgesi sahibi olanlar, Türkiye’de görevli diplomasi ve konsolosluk memurları, Türkiye’de görevli diplomasi ve konsolosluk memurlarının ailelerinden Dışişleri Bakanlığınca bildirilenler, Uluslararası kuruluşların Türkiye’deki temsilciliklerinde çalışan ve statüleri anlaşmalarla belirlenmiş olanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu anlaşmalarla ikamet izninden muaf tutulanlar, çıkma izni almak sureti ile Türk vatandaşlığını kaybedenler ikamet izninden muaf tutulmuştur.

İkamet izni çeşitleri;  Kısa dönem ikamet izni,  Aile ikamet izni, Öğrenci ikamet izni, Uzun dönem ikamet izni, İnsani ikamet izni, İnsan ticareti mağduru ikamet izni olarak belirlenmiş olup ben bugün kısa dönem ikamet izni üzerinde duracağım.

Çünkü turizm ile yakından ilgili olan ve turizmi en derinden etkileyen kısmen baltalayan ikamet izin türü kısa dönem ikamet iznidir.

Ülkemizde kısa dönem ikamet izni;  Bilimsel araştırma amacıyla gelecekler, Ticari bağlantı veya iş kuracaklar, Hizmet içi eğitim programlarına katılacaklar, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu anlaşmalar ya da öğrenci değişim programları çerçevesinde eğitim veya benzeri amaçlarla gelecekler ve Türkçe öğrenme kurslarına katılacaklar başta olmak üzere kanunda belirlenmiş birçok yabancıya verilmektedir.

Ancak turizmle ilgili olan sektörü darbeleyen ve darbelemeye müsait en önemli kısa dönem ikamet izni ilgili kanunun maddeleri arasında sayılan Türkiye’de taşınmaz malı bulunanlar ve Turizm amaçlı kalacaklara verilmesidir.

Başvuranın ülkenin genel sağlık ve güvenlik standartlarına uygun barınma şartlarına sahip olması ve bir adres beyan etmesi ikamet alması için yeterlidir.

Yani ülkeye gel, turistim de, bir de ev kirala tamam.

Al sana ikamet izni.

Bir yıl boyunca elini kolunu sallaya sallaya git gel. Vize yok, engel yok.

İstersen ikamet al git memleketinde otur. Hatta Türkiye de aldığın evi kiraya ver. 10 ay sonra tekrar gel. Tekrar ikamet al. Buna da bir engel yok. 

Bunu söylerken evi kiraya vermeye engel var ancak denetlenip tespit edildiğinde engel var! Mümkün müdür, kaç yabancının bu tespit ile ikameti iptal edilmiştir bunu biz sorgulayamayız.

İkameti aldıktan sonra yurt dışında kalmasına hiçbir engel yok. Çünkü bu durumu engelleyen madde yani ikameti aldıktan sonra yurt dışında 120 gün kalındığında ikameti iznini iptal eden 33. Maddenin c bendi de anlamsız bir şekilde yasadan kalkmıştır.

Değerli okurlarım turizmin tanımında seyahatin geçici süre ile olmasına vurgu yapar.  Eğer bir ziyareti geçici olarak yapıyorsak, yurdumuza geri döneceksek ve gezmeyi eğelenmeyi hedefleyip oraya para bırakıyorsak işte o zaman turist oluyoruz.

Dinimiz ile ilişkilendirecek olursak bir seyahatte seferi olabilmemiz için orada 15 günden az kalacak olmamız gerekiyor. Tabiri caizse dinimiz bile 15 günden fazla kalanı turist saymıyor! Sen artık yerleşiksin ve seferiliğin imkânlarından seni faydalandırmıyor diyor.

Hal böyleyken ben turistim ev kiraladım diyen yabancıya biz 1 yıl ikamet izni verebiliyoruz. İkinci yıl başvurduğunda tekrar ikamet izni veriyor hatta genel sağlık sigortasından yararlanmasına bile imkân veriyoruz.

Evi satın alana sürekli bu izni veriyoruz. Hele aldığı ev 250 bin doların üstünde ise direk vatandaşlık veriyoruz. 

İşin en acısı da bu kişilerin evlerinde kalanları (vatandaş olmayanlar)  turist olarak sayıyor ve ona göre planlama yapıyoruz.

Bir an evvel ilgili bakanlıkların bu konu ile ilgili aksiyon almaları gerekmektedir. İkametlerine engel olamıyorsak bile o şahısların evlerini devre mülk olarak kullanmalarını engelleyecek caydırıcı denetimler planlamalı ve Türkiye’yi 120 gün terk ettiklerinde ikametlerini otomatik olarak iptal eden kanun maddesinin geri getirilmesi sağlanmalıdır.

Aksi takdirde ne ikamet izni alıp evlerini devre mülk olarak kullananları ne de turist sayımızın manüple olmasını engelleyebiliriz.

Kalın sağlıcakla.