Tamam ‘piste indik, niye hala bekletiyorsunuz’ diyorsunuz. Ama kemerleri çözelim, bavulları da alalım, ondan sonra kara yoluyla yolumuza devam edelim, uçmayalım desem doğru olur mu? Ama uçuş için pek elverişli hava şartları yok. Havada yakalananlar zaten birer birer tehlikeli noktalarda olabiliyorlar, inişte zorlanıyorlar” sözleriyle yanıt verdi.

Başçı, Ekonomi Muhabirleri Derneği ile sohbet toplantısında bir araya geldi. Burada ekonomiye bir sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, fiyat istikrarı konusunda daha önce açıkladıkları projeksiyonun halen geçerli olduğunu söyledi. Emtialarla ilgili gelişmelerin de dikkat çekici olduğunu ve küresel emtia piyasalarına bakıldığında ilginç bir ayrışma olduğunu belirten Başçı, enerji ve gıda dışı çekirdek emtiaların düştüğünü, ancak enerji ve gıda fiyatlarında olduğunu böylece ikisini birbirini dengelediğini söyledi. Enflasyonda 6.2 yıl sonu tahminini koruduklarını da açıklayan Başçı, herhangi bir değişiklik ihtiyacı görünmediğini de söyledi.

Ülke risk primleriyle istihdam arasında ters yönlü güçlü bir ilişki bulunduğunu kaydeden Başçı, “Türkiye’nin risk primini iyileştirecek adımların devamı gerek istihdamı gerek büyümeyi desteklemeye devam edecek diye düşünüyoruz. Yılın son aylarında enflasyondaki düşüş hızlanarak devam edecek; özellikle baz etkisi nedeniyle Ekim ayında aşağı doğru ciddi bir düşüş bekliyoruz. İç ve dış talep arasındaki dengeleme öngörüldüğü şekilde sürüyor; bütün dış zorluklara, petrol fiyatlarındaki artış ve euro bölgesindeki talep düşüşüne rağmen bu dengelemenin sürmesi çok önemli. Cari açıkta de Ekim 2011’de başlayan iyileşme devam edecek diye düşünüyoruz” dedi.

“AYAĞIMIZI FRENDEN ÇEKMEYE BAŞLADIK”

Başçı, özellikle son birkaç haftadır başta sanayiciler olmak üzere ‘ekonominin fazla soğuduğu, neden faizlerin düşürülmediği, ekonominin daraldığı’ yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine şunları kaydetti:

“Temmuz ayına kadar çok olumsuz bir sinyal almadık. Birinci çeyrek önceki çeyreğe göre yavaş ama ikinci çeyrekte daha iyi bir toparlanma bekliyoruz. Bunu zaten hep söylüyorduk. Fakat Temmuz ayına ilişkin veriler bir miktar zayıfladı. Temmuz ayının ilk haftasından itibaren çeklerle ilgili bir miktar bozulma bizim de dikkatimizi çekti. Nedeni konusunda birkaç faktör var. Bir tanesi Borçlar Kanunda ‘kişisel kefaletle ilgili eşin rızasının alınması’ yürürlüğe girmişti. Buna bankacılık sistemi hemen adapte olamadı. İlk hafta ödenmeyen çeklerde sıçrama oldu, sonra kademeli düzelme oldu. Bu bir miktar yavaşlamaya da işaret ediyor olabilir mi? Olabilir. Ramazanın etkisi de olabilir. Genel bir yavaşlama olabilir mi? Çok emin değiliz. İhracat verilerinde de bir yavaşlama var. Bu geçici mi kalıcı mi net bir şey söyleyemiyoruz. Yakınmalar Temmuz ayıyla bağlantılı da olabilir, genel bir eğilime de işaret edebilir; onu göreceğiz.

Fakat biz şunu net bir şekilde söyledik: En son Kurul toplantısından önceki enflasyon raporu basın toplantısında faiz koridorunu biz daha ziyade kısa vadeli sermaye akımlarına karşı bir araç olarak düşünüyoruz, demiştik. Orada koridorun genişliği sermaye çıkışlarında gerekirse ek parasal sıkılaştırma yaparsanız ne kadar sıkı olmanız gerektiğine dair bir sinyal içeriyor. Bu da bankaların kredileri fiyatlamalarında bir referans noktası oluşturuyor. Bunun yerine ikame edebileceğimiz alternatif ikinci bir mekanizmayı devreye sokuyoruz. Bu mekanizmanın inşaatı tamamlandığında kademeli olarak bu kadar geniş bir koridoruna ihtiyacımız olmayabilir. Hatta bir kolaylık olsun diye, benzetme yaparak, bir tanesi itfaiye araçlarının sayısı ise bunların sayısını azaltabiliriz, ne zaman, yangın muslukları arttığı zaman. Şimdi o yolla biz bu muslukları hazır ettik. Dövizde yüzde 60, atında yüzde 30’a kadar olan kısmı tamamladık. Hatta nasıl kullanacağımızı da göstermek, depoya su basmak için 1 olar katsayıları 1.1’e de çıkardık. Bakın bunları bu şekilde artırabiliriz, dolayısıyla daha fazla dövizimiz olacak, gerekirse bir miktar dövizi bir anda piyasaya sunmak mümkün. Bunun hoş bir tarafı da var; bir süre yatay gidiyor, daha sonra artan şekilde gidiyor. Bunu döviz bolken yukarı kaydırıp, döviz kıtken aşağı indirebiliriz. Bu da musluğu kullanmak oluyor. Bu güzel bir mekanizma.

Faiz koridoru de kısa vadeli sermaye akımlarına karşı bir mekanizmaydı. İkinci devreye girdikçe, kademeli olarak birinciye ihtiyaç azalacak. Dolayısıyla bizim faiz koridorundaki indirim bu bağlamda düşünülürse daha rahat anlaşılır. Rezerv, opsiyon katsayıları ufak ufak kademeli olarak artırılırken ve rezerv yeterlilik rasyomuz da yükseltilirken faiz koridoru da dikkatli şekilde aşağı çekilecek. Bu arada kredilerin fiyatlaması da buna uyum sağlayacaktır. Dolayısıyla biz Merkez Bankası olarak Temmuz’un başından itibaren ağımızı frenden çekmeye başladık. Bunu ilk olarak ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini hızla Temmuz başından itibaren aşağı çektik. Yani 6.75’ten verdiğimiz kısmı artırdık, diğer aylık vadeli verdiğimiz kısmı azalttık. Piyasaya ihtiyacın bir miktar üzerinde para vererek kısa vadeli faizlerin düşmesini sağladık. İkinci etapta kredilerin de yavaş yavaş maliyetlerinin aşağı gelmesini sağlayacağız. Bunu yaparken enflasyona da bakıyoruz. Enflasyon beklentileri aşağı geldikçe, enflasyonun kendisi de aşağı geliyor ve reel faiz yükselmiş oluyor Onun için bizim kredi faizlerinin aşağı gelmesine izin vermemiz lazım. Biz önümüzdeki aydaki toplantıdan itibaren bunun sinyalini de net bir şekilde verdik.

Bunun kredi fiyatlarına etkisi olmasını bekliyoruz. Döviz kurları üzerinde de herhangi bir olumsuz etkisinin olmasını beklemiyoruz çünkü hala yeterince orada marjımız var. Gerekirse ek sıkılaştırma yapabiliriz yine. Gelişmekte olan ülke bankaları faizleri indirdiği için o yeterince sıkı olacaktır. Dolayısıyla döviz kurlarında zafiyet doğurmayacak. Ancak Temmuz’daki yavaşlama geçici olabilir. Nitekim Ağustos verileri olumlu görünüyor.”

Şu anda finansal istikrara odaklandıklarını belirten Başçı, “Finansal istikrar yönünde pekiştirici, Türkiye’nin risk primini daha da düşürücü adımlar atmaya çalışıyoruz. Ekonomik aktivite konusunda o kadar karamsar değiliz. Ilımlı bir büyüme devam edecek. Bizim öngördüğümüzden belki biraz daha yavaş olabilir. Fiyat istikrarı konusunda şu ana kadar bir kaygımız yok ama orada da emtia fiyatlarına biraz dikkat etmemiz gerekecek” dedi.

Bir yıl önce Edirne’de ‘yumuşak inişi tamamladık’ dediklerini belirten Başçı, hem kredi büyümesinde hem döviz kurlarında arzu edilen noktaya geldiklerinde söyledi. Başçı, “Artık daha aşağı gitmesini de istemeyiz, demiştik. Dolayısıyla o tarihten bu yana zaten biz konomiyi soğutma çabasında değiliz, daha nötr bir şekilde hareket ediyoruz. Dolayısıyla aşağı yönlü riskler varsa yurt dışından geliyor. Avrupa odaklı Mayıs ayında bir tedirginlik olmuştu. Aşağı yönlü risklerin niteliğine göre bakarız, tedbir alınması gerekirse alırız. Ayağımızı Temmuz alından itibaren frenden çekmeye başladık” diye konuştu.
Başçı ayrıca, Türkiye’nin uzun vadeli potansiyel büyümesi açısından bakıldığında enflasyonun en önemli engelleyici unsur olduğunu da vurguladı. Merkez bankası olarak fiyat istikrarını sağlayarak uzun vadeli büyümeye de en büyük katkıyı sağlamış olacaklarını söyleyen Başçı, hükümetin alacağı kararların da Türkiye’nin büyümesini güçlendirici unsur olduğunu söyledi.

“YURT DIŞINDA HAVA UÇUŞA MÜSAİT DEĞİL”

Başçı, reel sektörde yavaşlamanın hangi noktada Merkez Bankası’nın dikkatini çekeceği ve harekete geçireceği yönündeki bir soru üzerine Başçı, “Yurt dışında hava uçuşa müsait değil. Yüzde 8-9 büyüme oranlarını bu yıl veya gelecek yıl kolay kolay hiçbir ülke sağlayamaz, Çin de buna dahil. Çin’de yüzde 7’ler konuşuluyor. Dolayısıyla Türkiye’nin geçen iki senede olduğu gibi yüzde 8-9’lar seviyesinde büyümesi mümkün değil; bunu hepimizin bilmesi lazım. Tamam ‘piste indik, niye hala bekletiyorsunuz’ diyorsunuz. Kemerleri çözelim, bavulları da alalım, ondan sonra kara yoluyla yolumuza devam edelim, uçmayalım desem doğru olur mu? Ama uçuş için pek elverişli hava şartları yok. Havada yakalananlar zaten birer birer tehlikeli noktalarda olabiliyorlar, inişte zorlanıyorlar” dedi.

Merkez Bankası’nın görevinin kara yoluyla da olsa gaza basmak olmadığını, emniyetli bir şekilde seyahati sürdürmeye çalışmak olduğunu vurgulayan Başçı, şöyle devam etti:
“İzmir’de yollar gayet konforlu, insan hız yapmak istiyor ama ortalama hız belirleyen detektörler koymuşlar. Merkez Bankası, ‘biraz daha ihtiyatlı, biraz daha ‘gidelim ama sağlıklı gidelim, başımıza sorun gelmesin ileride’ diye düşünüyor. Merkez Bankası’nın görevi gaza basmak değil. Gaza basacak çok istekli var özellikle özel sektör çok istekli. Türkiye’deki bu güven yurt dışında yok. O güveni kaybetmemek gerek. Biz mümkün olduğunca uyaralım, daha dikkatli olmalarını söyleyelim, bu yeterli. Türkiye büyür, büyümesinde sorun olmaz. Böyle bakarsanız, Merkez Bankası’nın görevleri daha iyi anlaşılmış olur.”

“KIDEM TAZMİNATI FONU, HERKESİ MUTLU EDEN BİR SİSTEM OLARAK HAZIRLANABİLİR”

Kıdem tazminatı fonu uygulamasına fiyat ve finansal istikrar açısından nasıl baktıklarının sorulması üzerine ise Başçı, “Kıdem tazminatında Türkiye’deki mevcut sistem en iyi sistem değil. Herkesin durumunu daha iyiye getirebilecek bir reform yapılabilir gibi görünüyor. Ama bunu oturup herkesin kendisi için belki pazarlık da ederek belli bir noktada uzlaşması mümkün” dedi.
Başçı, İran’a altın ihracatı ile ilgili eleştirilere de yanıt vererek, bu konuda TÜİK ile aynı görüşte olduklarını, dünyada artık altının para olarak kullanılmadığını, bir emtia olduğunu söyledi. Türkiye’nin İran’dan enerji ithal ettiğini, çeşitli malları da ihraç ettiğini belirten Başçı, altının da bir ihracat kalemi olarak yer almasının doğru olduğunu kaydetti.