Ergün, İstanbul Kongre Merkezi'nde İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) düzenlediği 11. Sanayi Kongresi'nde Türkiye ekonomisinin, son 10 yıl içinde gerçekten de çok önemli bir değişim yaşadığını, güvenin ve istikrarın adresi haline geldiğini kaydetti.

Bir yandan makro dengeleri yerli yerine oturturken, diğer yandan reel sektör kaynaklı ve istikrarlı bir büyüme dönemini de hep birlikte tecrübe ettiklerini belirten Ergün, bu süreçte, doğru ekonomi politikaları kadar, demokratikleşme, teknoloji ve dış politika gibi alanlarda attıkları adımların da büyük önemi olduğuna işaret etti.

Ergün, Türkiye'nin 10 yıl önce 230 milyar dolar olan milli gelirinin, 10 yıl sonra yaklaşık 800  milyar dolar seviyesine ulaştığını anımsatarak, Türkiye'nin özellikle 2010 ve 2011 yıllarında dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri haline geldiğini söyledi.

Türkiye ekonomisinin bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 1,6 oranında büyüdüğünü ve Türkiye ekonomisinin kesintisiz büyüme sürecine devam ettiğini ifade eden Ergün, ''Elbette bu yıl yakaladığımız büyüme rakamları, 2010 ve 2011 ile mukayese ettiğimiz zaman mütevazı kalan rakamlardır.

Ancak biz özellikle Avrupa ekonomilerindeki gelişmeler nedeniyle bunun zaten böyle olacağını öngörmüş, planlarımızı buna göre yapmıştık. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye'nin Orta Vadeli Program'daki hedeflerle uyumlu bir noktada olduğumuzu ve yıl sonu itibariyle yine Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olacağımızı rahatlıkça söyleyebiliriz'' diye konuştu.

Bakan Ergün, bugün Türkiye ekonomisinin kamu maliyesi, borç yapısı, bankacılık sektörü, Merkez Bankası rezervleri ve üretim temelinde örgütlenen ekonomisi ile dış şoklara karşı son dirençli bir ekonomi haline geldiğini anlattı.

Bazı şeylerin değerinin olmadığı zaman bilindiğini dile getiren Ergün, şunları söyledi:

''Biz daha bir kaç yıl önce Türkiye'de darbe yapılır mı acaba diye bunun endişesini yaşayan bir noktadaydık. Daha bir kaç yıl önce madem darbe yapılamadı en iyisi yargı yolu ile hükümet devirelim bari denilen noktada idik. 2008 yılında bu işlerle uğraşıyorduk.

Bir darbe siyasetinin yaşandığı dönemi geçtik. Şimdi bunların hepsi bertaraf edilmiştir. Türkiye'de Makro ekonomik dengeler kurulmuştur, bugün itibariyle Türkiye'nin dış borçları minimum düzeye çekilmiştir. IMF'ye olan borç neredeyse sıfırlanmıştır. Borcun yapısı döviz cinsinden TL cinsine çevrilmiştir.

Merkez Bankası rezervleri 120 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bunlar neyi ifade ediyor. Bunlar Türkiye'nin bir takım ekonomik operasyonlara maruz kalma riskinin çok azaldığını, minimum seviyelere indirildiğini ifade ediyor. 1-2 milyar dolar piyasaya para sürmekle veya piyasadan para çekmekle ne büyük manipülasyonların yapılabildiği bir süreçten geçtik.

Türkiye'ye bir kaç milyar dolar pompalasaydınız, Türkiye ekonomisini allak bullak edebilirdiniz. Türkiye ekonomisinden bir kaç milyar dolar çekseydiniz, Türkiye ekonomisini allak bullak edebilirdiniz. Bugün kimse bunu yapabilir mi? Türkiye bir kaç milyar dolarlık operasyonların yapılabileceği ülke olmaktan çıkmıştır.''

Merkez Bankası'nın faiz indirim kararı...

Bakan Ergün, Türkiye'nin düşük gelir seviyesinden orta gelir seviyesine ulaştığını vurgulayarak, fert başına gelirin 10 bin dolar seviyesine çıktığını, teknolojisinin, düşük teknoloji seviyesinden, orta teknolojilere ulaştığını, demokrasisinin de düşük standartlardan orta üstü standartlara yükseldiğini anlattı.

Şimdi yeni bir hamle yapmak mecburiyetinde olduklarını bildiren Ergün, ''Demokrasimizi ileri demokrasi seviyesine, milli gelirimizi yüksek gelir düzeyine, teknolojimizi de yüksek teknoloji seviyesine çıkartmamız lazım'' dedi.

Bakan Ergün, Dünya Ekonomik Forumu'nun 'Küresel Rekabet Gücü Raporu'nda geçen yıl 59'uncu sırada yer alan Türkiye'nin, bu yıl 16 basamak yükselerek 43'üncü sıraya yerleştiğini belirtti.

2012 yılının tamamına bakıldığında ihracatın ve istihdamın birlikte arttığını dile getiren Ergün, ''12 aylık rakamlara baktığımızda ihracatımızın 150 milyar dolar seviyesine gelmiş, işsizlik oranında, AB ortalamasının oldukça altında seyrettiği bir dönem yaşıyoruz.

2013 yılında, Avrupa ekonomilerindeki toparlanmaya bağlı olarak kuşkusuz ihracatımızın artmaya devam edeceğini düşünüyorum. Özellikle iç talebin büyümeye daha fazla katkı vermesiyle birlikte, büyümede daha iyi bir rakamı yakalayacağımıza inanıyorum. Merkez Bankası'nın dünkü faiz indirim kararı bu yönde okunması gereken bir karardır. 2013 yılı iç piyasa dinamiklerinin daha hareketli olacağı bir yıla işaret etmektir'' diye konuştu.

''Bankacılık sektörü ülke hedeflerine destek olmalı''

Ergün, bankacılık sektörü ile sanayi sektörünün ülkenin genel hedefleri arasında bir uyum olması gerektiğine işaret ederek, bankacılık sektörünün minimum risk maksimum güvence anlayışı ile çalıştığını söyledi.

Bankacılık sektörünün de ülkenin yapacağı atılımlara göre bir takım riskler üstlenmesi gerektiğini vurgulayan Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bankacılık sektörü, güvence mekanizmasını risk mekanizmasını, yeniden gözden geçirmesi lazım. Sanayicinin bu atılımı yapmak için gerekli finansmana ulaşması noktasında, finans sektörü ile sanayi sektörünün senkronize olması lazım. İSO ilk 500, İSO ilk 1.000. Borsa da ne kadar şirket var. Çok az var. Niye para mı lazım değil? Demek ki ilk 1.000'deki şirketlerimize yeni bir finansman kaynağı lazım değil. Ya öyle olabilir ya da bilançolar hesaplar kitaplar, kamuoyuna arz edecek kadar şeffaf değil.

Halbuki önümüzdeki dönemde rekabet yönü güçlü şirketlerin bu yönde de önemli bir atılım yapması lazım. Rekabet gücü şirketlerin hesaplarının şeffaflığı ile de artacak. İstanbul sanayicisi Borsa'ya fazla ilgi göstermiyor da, üniversite sanayi işbirliğine gereken önemi gösteriyor mu?

Biz bunu gelecek açısından çok önemsiyoruz. İstanbul, üniversite-sanayi işbirliği en zayıf il çıktı. Bu kimden kaynaklanıyor, İstanbul'daki sanayicilerden mi, İstanbul'daki üniversitelerden mi? Önümüzdeki dönemde hem üniversiteler hem de sanayiciler bir kez daha bunu gözden geçirmeli, kim de eksiklik var diye.''

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, ''Yerli üretimi desteklemek amacıyla Kamu İhale Kanunu'nda ciddi bir değişiklik yapacağız'' dedi.Ergün, İstanbul Kongre Merkezi'nde İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) düzenlediği 11. Sanayi Kongresi'nde hükümet olarak, makroekonomik istikrarı reel sektöre yansıtmak ve daha rekabetçi bir iş dünyası oluşturmak için önemli çalışmalar yaptıklarını kaydetti.

Türkiye'nin rekabet gücünü teknolojide, tasarımda, markalaşmada, Ar-Ge'de araması gerektiğini her fırsatta ifade ettiklerini belirten Ergün, zaten 2011 yılında Bakanlıklarının yapısını değiştirirken, bu düşüncelerini hayata geçirme amacını taşıdığını söyledi.

Bakan Ergün, Bakanlık olarak, sanayiye ve sektörlere stratejik bir yaklaşım kazandırmaya büyük önem verdiklerini belirterek, hazırladıkları strateji belgeleriyle hem kamu için hem de reel kesim için yol haritaları oluşturduklarını ifade etti.

26 Aralık'ta Demir-Çelik, Ocak ayı içinde ise seramik ve elektrik-elektronik sektörleri için hazırladığımız strateji belgelerini ve eylem planlarını hayata geçireceklerini dile getiren Ergün, yine 2013'ün başında büyük dış açık kalemlerinden biri olan ilaç sektörü için hazırladıkları strateji belgesini ve eylem planını Ekonomi Koordinasyon Kurulu'na (EKK) sunacakları ifade etti.

Bakan Ergün, ''Bütün bu strateji belgelerinde şu hususa azami derecede dikkat gösteriyoruz: Amacımız ülkemizi bir üretim üssü olduğu gibi aynı zamanda bir teknoloji, bir Ar-Ge üssü haline getirmektir. Türkiye'nin 2023 yılında hedeflerine ulaşması için iki alanda başarıya ulaşması gerekiyor. Bunlar ileri demokrasi ve yüksek teknoloji. Bunlar birbirini etkileyen çok önemli hususlardır. Yaratılan zenginliğin kalıcı olması isteniyorsa bu ikisi at başı gitmeli'' diye konuştu.

Bakanlık olarak, Ar-Ge merkezlerinin ve teknoparkların kurulması, teknogirişim sermayesi desteği, San-Tez Programı gibi çalışmalarını başarıyla sürdürdüklerini dile getiren Ergün, yine KOSGEB ve TÜBİTAK aracılığıyla, reel sektöre Ar-Ge konusunda önemli destekler sağladıklarını anlattı.

Bakan Ergün, TÜBİTAK bünyesinde yapılan diğer birçok önemli projenin daha bulunduğunu, ancak bunların sanayiciyle buluşması konusunda daha fazla adım atılması gerektiğini anlattı.

Türkiye'de teknoloji yoğun, yüksek katma değerli yatırımların artmasını istediklerini belirten Ergün, son teşvik programını da böyle bir düşünceyle, nitelikli yatırımların daha nitelikli şartlarda destekleneceği bir anlayışla hazırladıklarını söyledi.

Ar-Ge destekleri

Ergün, ''Mesela Bakanlığımızdan veya bağlı kuruluşlarımızdan Ar-Ge desteği alan projeler, yatırıma dönüştükleri takdirde, nerede yapılırsa yapılsın, 5. Bölge desteklerinden yararlanacaklar. Yine OSB'lerde yapılan yatırımlar, 1 alt bölge desteklerinden yararlanacaklar.

Ancak bizim için çok daha sevindirici olan husus şudur: Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya olan ilgi, gerçekten de dikkat çekicidir. Bu iki bölgemizdeki OSB'lere gelen talep, toplam talebin yarısından fazladır. Bu tablo, teşvik sisteminde teknoloji yoğun ürünlerle ilgili hedefimize olduğu gibi, bölgesel farklılıkları en aza indirme hedefimize de ulaşacağımızı göstermektedir'' diye konuştu.

Hükümet olarak olarak KOBİ'lere de önemli destekler sağladıklarını belirten Ergün, geçen yıl başlattıkları Borsa'da KOBİ piyasasında 11 şirketin işlem görmeye başladığını anımsattı.

Ergün, KOBİ'lerin sermaye piyasalarına girebilmeleri için neredeyse katılım maliyetlerini sıfıra indiren çalışmalar yaptıklarını belirten Ergün, bütün bu çalışmaların KOBİ'lerin Borsa'ya açılıp, ''Nitelikli KOBİ''ler halini alması için olduğunu söyledi.

Gelecek yıl KOBİ'ler için ciddi manada destek programları olacağını bildiren Ergün, bu kaynakları gelecek yıl Türkiye iç pazarının da hareketleneceğini dikkate alarak, iç pazarı da destekleyecek nitelikte bir destek programı ile hayata geçireceklerini söyledi.

Nihat Ergün, Türkiye'de sına-i mülkiyet açısından büyük önem taşıyan Patent Kanunu'nu yenilediklerini ve Bakanlar Kurulunu'na sevk ettiklerini dile getirerek, sanayiciler için büyük önem taşıyan bu tasarının, bu yasama yılı içinde kanunlaşacağını kaydetti.

Yine yerli üretimi desteklemek amacıyla Kamu İhale Kanunu'nda ciddi bir değişiklik yapacaklarını bildiren Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İhtiyari olarak yüzde 15 fiyat avantajı sağlayan firmalardan yerli ürün alınması, yerli istekli lehine fiyat avantajı vardı. Biz bunu bir değişiklikle yerli ürün lehine fiyat avantajına dönüştürmüştük. Şimdi de yerli ürün lehine bu avantajı sağlayan firmalardan eğer diğer şartları da sağlıyorsa alımı mecburi hale getiren bir düzenlemenin üzerinde çalışıyoruz.

Önümüzdeki dönemde, hayata geçirmeyi planladığımız bir diğer projemiz de 'Ulusal Temiz Üretim Merkezi' kurmak olacaktır. Günümüzde rekabet gücünün en önemli unsurlarından birisi de çevreye duyarlı üretim yapmaktır. Ulusal Temiz Üretim Merkezi, işletmelerimizin temiz üretim konusundaki kapasitelerini artırmaya yönelik çalışmalar yapacak, işletmelerimize teknik ve finansal destek sağlayacaktır. Şimdiden şirketlerimizin bu alanda bir farkındalığın peşinde olmaları gerekmektedir.''

Bakan Ergün, daha sonra kongre merkezindeki inovasyon sergisini gezdi ve standın birinde ebru yaptı.