BAYBURT (AA) - Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Türkiye'nin uzun vadede tekrar farklı güçler tarafından istikrarsızlık ortamına sürüklenmemesi, güçlü bir Türkiye oluşabilmesi için mutlaka siyasal sistemde kalıcı, köklü değişiklikler yapılması kaçınılmaz." dedi.

Ağbal, Şair Zihni Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen AK Parti İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 7 Haziran süreci ve sonrasında gelişen olayların Türkiye'de siyasi istikrarın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyduğunu söyledi.

Siyasi istikrarın zayıfladığı dönemlerde bir takım güç odaklarının çok farklı hayallere, emellere kapılarak ülke üzerinde bir takım hesaplar üretmeye çalıştıklarını belirten Ağbal, "Bunu en fazla 7 Haziran seçimleri sonrasıda yaşadık. Allah'a şükürler olsun Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti, öngörüsü, hükümet, parti olarak 7 Haziran'dan sonra ortaya koyduğumuz ilkeli duruş sayesinde 1 Kasım seçimlerinde milletimiz bu partiye, davaya emaneti tekrar teslim etti. Allah milletimizden razı olsun." diye konuştu.

Ağbal, Türkiye'nin uzun vadede tekrar farklı güçler tarafından istikrarsızlık ortamına sürüklenmemesi, güçlü bir Türkiye oluşabilmesi için mutlaka siyasal sistemde kalıcı, köklü değişiklikler yapılmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı.

Türkiye'de uzun yıllardır parlamenter demokrasi sisteminin uygulandığını anımsatan Ağbal, kendi içerisinde istikrarsızlık üreten sistemin yol açtığı sıkıntıları anlattı.

Ağbal, ülkenin ihtiyaçları, istikrarı ne gerektiriyorsa onun arayışı içinde olmak gerektiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Bugün Türkiye ekonomik ve siyasal olarak eğer güçlenecekse birinci olmazsa olmaz siyasal istikrardır. İkincisi yürütme ve yasama erkinin kendi görev alanları içerisinde yeterli ölçüde güçlü olması. AK Parti olarak hem siyasal istikrarı kalıcı bir şekilde gerçekleştirmek hem de güçlü Türkiye için güçlenen Türkiye için daha güçlü bir yasama ve yürütme için anayasa değişikliği çalışmasını başlattık. MHP'nin değerli Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de açık desteği neticesinde iki parti bir araya geldi. Ortak istişarelerde bulunuldu ve gerçekten Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun Cumhurbaşkanlığı sistemi modeli şekillendi ve bu konuda AK Parti Grubu olarak teklifimizi TBMM'ye sunduk. İnşallah yakın bir zamanda komisyonlarda görüşülmeye başlanacak."

- "Bakanlıklar daha hızlı ve etkin çalışacak"

Sundukları teklifin getireceği yeniliklere değinen Ağbal, "Yürütme ile yasama organı tam manasıyla ayrışmış olacak ama birbirine karşı sorumlu da olacak. Yasama organının, yürütme organını denetlediği ama yürütme organının da milletten aldığı görev sorumluluğunu yerine getirebilecek yetkilerle donatıldığı bir sistem. İnanıyorum ki biz bu sisteme geçtiğimizde, Türkiye sorunlarını çok daha hızlı çözebilen, sorunlara karşı çok daha hızlı hareket edebilen, daha etkin bir icra organına sahip olacak. Bakanlıklar daha hızlı ve etkin çalışacak." dedi.

Naci Ağbal, konuya ilişkin zaman zaman tartışmalar yaşandığına dikkati çekerek, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem olarak getirilen teklif, tam da buna uygun bir teklif ama buna karşı çıkan argümanlara baktığımız zaman, o argümanların hiçbirisi bu ülkenin ihtiyaçlarına göre ifade edilen argümanlar değil. Dünyada global bir rekabet var. Ülkeler ekonomileri ve siyasetleri ile ne kadar güçlü olurlarsa, insanına o ölçüde refah sağlayabiliyorlar. Bugün Türkiye'de Allah'a şükürler olsun 2002 yılında 3 bin 500 dolar olan milli gelir, 11 bin dolar seviyesinde ama bu bizim için yeter mi? Hayır çünkü bizim 2023, 2053, 2071 vizyonumuz var. Biz bu vizyona uygun bir ekonomik yönetim yapısını Türkiye'de üreteceksek mutlaka ve mutlaka bu sistem değişikliğini yapmamız gerekiyor. Bizim gerek bölgemizde rekabet içinde olduğumuz ülkeler var. Global anlamda Türkiye'nin aslında bugün bulunduğu noktadan çok daha fazla ileri gitmesi lazım.

Son 14 yıldır eğitimde, sağlıkta, altyapıda, savunmada çok önemli işler yaptık. Peki, 'Başkanlık sistemi olsaydı bundan daha mı geri olurduk?' Değil, tam tersi daha iyi olurduk. Bizi en fazla yavaşlatan, icraatı en fazla duraksamaya iten sebeplerden bir tanesi ister istemez yasama ile yürütmenin içindeki organların kendi aralarındaki işleyişindeki aksaklıklar."

- "Bizim yıllar değil, günler hatta saatler kaybetmeye dahi tahammülümüz yok"

Parlamentonun gündeminde bekleyen yasaların önemli olduğuna işaret eden Maliye Bakanı Ağbal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunların her birisi Türkiye için birbirinden önemli yasalar ama mevcut parlamenter demokratik sistem içerisinde bu yasaların çıkmasını beklediğimiz takdirde ülke yıllar kaybedebilir. Halbuki bizim yıllar değil, günler hatta saatler kaybetmeye dahi tahammülümüz yok. Bunu da böyle bilmek gerekiyor. Başkanlık sisteminin yürürlüğe girmesiyle birlikte yargı, yasama ve yürütme arasındaki fonksiyon tanımları da net bir şekilde yapılmış oluyor. Bunu da önemsemek gerekiyor çünkü zaman zaman fonksiyonların birbirlerinden yetki alması sistemde çatışma unsurlarını da doğuruyor. İnşallah önümüzdeki günlerde komisyonlarda görüşüldükten sonra süratle Genel Kurula gelir ardından da bu anayasa değişikliğini millete götüreceğiz. Milletten bu yetkiyi alacağız ve inşallah inanıyorum ki milletimizin büyük bir teveccühü ile bu anayasa değişikliği süratle yapılacak, Türkiye'nin, siyasi istikrarın, güçlü Türkiye'nin önü açlacak."

Ağbal, 2017 yılı bütçesinin Genel Kurulda kabul edildiğini anımsatarak, "Ülkemizin refahı, kalkınması, vatandaşımızın işi, aşı, çok güzel yeni hizmetlere vesile olacak bir bütçe." diye konuştu.

Türkiye'nin geçmiş yıllardaki bütçelerinden faize ve diğer kalemlere ayrılan paylar ile yeni bütçedeki paylara ilişkin bilgi aktaran Ağbal, "Bütçeye bir disiplin getirdik. Bütçenin de fareleri var, onları teker teker önledik. Millete değil de başka yerlere gidiyor bu para, onları gördük. Gelirlerimizdeki kayıpların nerede olduğunu tespit ettik, harcamalarımızı gözden geçirdik. Nerede yanlışlar var onları ortadan kaldırdık, ekonomik istikrarı sağladık. Bir ülkede bütçenin istikrarı varsa veya faiz aşağıya geliyorsa önce o ülkede siyasi ve ekonomik istikrar olacak." ifadelerini kullandı.

Ağbal, Türkiye güçlendiği zaman birilerinin acayip rahatsız olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Gezi olayları, 17-25 Aralık, terör örgütleri, 15 Temmuz darbe girişimi... Bütün bu olayların hem üstesinden geldik hem de ekonomide güçlenmeye devam ettik. Onun için 2017 bütçesini yaparken artık faize verdiğimiz para o kadar aşağıya geldi ki 2002 yılında 119 milyar liralık bütçe vardı, bunun 51,5 milyar lirası faize gidiyordu yani yarısı. 2017 bütçesi 645 milyar lira, faize 51 milyar. 2002'deki 51, 2017'deki yine 51, yani aslında faiz yüzde 70 mertebesinde reel olarak aşağı gelmiş durumda. O zaman ne oluyor? Geriye kalan yaklaşık 590 milyar liralık kaynağı ülkenin ihtiyaçları için ayırıyoruz."

- "Ekonomide Türkiye'nin yakalamış olduğu büyük bir ivme var"

Bütçeden yatırıma, istihdama, ihracata ayrılacak paya ilişkin de bilgi veren Naci Ağbal, şu değerlendirmede bulundu:

"Gelecek sene bütçeden sadece reel sektöre aktardığımız kaynak 32 milyar lirayı geçiyor. İşverenlerimize gelecek sene de asgari ücret desteği vermeye devam edeceğiz. Ocak- Şubat-Mart aylarında inşallah sosyal güvenlik primlerini 6 y süreyle faizsiz ertelemiş olacağız. 2017 yılı bütçesinden eğitime 122 milyar lira, sağlığa 111 milyar lira kaynak ayırdık. Yatırıma, üretime, ihracata, istihdama ciddi destekler veriyoruz. 2017 yılında İŞKUR üzerinden 500 bin insanımıza istihdam sağlayacağız. Girişimcilerimiz çok ciddi anlamda İŞKUR üzerinden destekler vereceğiz. KOSGEB üzerinden işletmelerimize 50 bin lira faizsiz kredi desteği veriyoruz. Faiz bütçesi değil, hizmet bütçesi yapıyoruz ve bununla da iftihar ediyoruz.

Bütçe tartışmalarına muhalefet çok farklı eleştirilerde bulunuyor ama bütçemizin içindeki hizmetlere dahi en küçük birşey söyleyemiyorlar, söylemeleri mümkün değil çünkü gerçekten millete hizmet veren bir bütçeyi yapıyoruz. Bütün bu hizmetleri eksiksiz yapmış olmamıza rağmen bütçe açığı seviyemiz yaklaşık yüzde 1,3 yani milli gelirin sadece yüzde 1,3'ü kadar bütçe açığı veriyoruz. Bugün bir çok ülkede bütçe açıkları yüzde 3,4'ler mertebesinde."

Ağbal, ekonomide zaman zaman üretim, ihracat, tüketim tarafında bir yavaşlama olduğunu ifade ederek, "Özellikle yavaşlamanın seyrine baktığımız zaman 15 Temmuz darbe girişimi sonrası dönemede ekonomideki yavaşlama beklentilerin de etkisiyle bir miktar arttı. Hükümet olarak ilk andan itibaren ekonomiye dair sorunları çözme konusunda önemli adımları attık, atmaya da devam ediyoruz." diye konuştu.

TBMM'ye dün yeni bir kanun tasarısı sunduklarını belirten Ağbal, şöyle devam etti:

"Bu tasarıda özellikle yatırım, üretim, ihracat ve istihdama ilişkin önemli düzenlemeleri de tasarıya koyduk. Bu tasarıyla sosyal güvenlik prim Ocak, Şubat, Mart aylarındaki ödemelerin Ekim, Kasım, Aralık aylarına taşınmasına ilişkin yasal düzenlemeyi koyduk. Esnafımızın ilgilendiği sicil affı da tasarıda yer alıyor. Tasarıda özellikle esnafımızın geçmişte ödeyemediği borçları, karşılıksız çıkan çek ve senetleri yüzünden bankadaki olumsuz siciline ileriye dönük olarak uygulanacak kredi ve işlemler için düzenleme yaptık. Bu düzenleme de esnafımıza finansal erişim noktasında önemli bir kolaylık getirecek. Haftaya Salı günü Plan Bütçe Komisyonunda bu tasarıyı görüşmeye başlıyoruz."

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Ekonomi konusunda ümit ediyoruz ki yaptığımız bütün bu düzenlemeler, referandum sürecinin ortaya koyacağı siyasi istikrar ekonomide canlanmayı da beraberinde getirecek." ifadesini kullanarak, sözlerini şöyle tamamladı:

"Son dönemde gelen göstergelere baktığımız zaman, beklentilerin olumluya gitmesine imkan verecek sinyalleri de alıyoruz. Hükumet olarak ekonominin canlanması, istihdamın ve ihracatın artması için bugüne kadar attığımız adımları bundan sonda da devam ettireceğiz. Ekonomide Türkiye'nin yakalamış olduğu büyük bir ivme var. En son açıklanan TÜİK'in istatistiklerine baktığınız zaman 2002 yılından bugüne kadar Türkiye ekonomisi, büyüme oranları bakımından gelişmekte olan ülkelerden Çin ve Hindistan'dan sonra üçüncü en iyi ülke. Ülke bu dönemde büyüdü, kalkındı, ekonomik yapısını değiştirdi, altyapısında önemli yatırımlara gitti ve bu sayede Türkiye bölgesinde bir çekim merkezi haline geldi. Son yıllardaki karşılaştığımız bir takım üzüntülü olayları da aslında bütün bu gelişmelere karşı Türkiye üzerinde oynanan bir oyun olarak da görmek lazım. Gerçekten büyük bir gayret var, Türkiye adeta kabuğundan sıyrılıp eski tarihsel misyonuna uygun yep yeni bir iddia ile yep yepi bir vizyonla hem ülke içinde hem bölgede umut haline geliyor."

(Bitti)