İş dünyası Bursa’da buluştu. Türk Girişim ve İş dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) 35. Girişim ve İş Dünyası Konseyi’ne Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Kalkınma Bakan Yardımcısı Mehmet Ceylan, TÜRKONFED Başkanı Erdem Çenesiz, MAKSİFED Başkanı Bahadır Özgün ve sanayiciler katıldı. Programda konuşan Boyner, Türkiye’de 10 sene içinde makro ekonomik istikrarla dünyanın en hızlı büyüyen ekonomiler arasına girdiğini söyledi. Sanayi stratejisi içinde yer alan eylem planlarının Türkiye’nin yatırım ve iş yapma ortamını iyileştirici reformları kapsadığını belirten Boyner, bu unsurlara üst düzey siyasi destek sağlanmasının önemli olduğuna dikkat çekti. Boyner, “Bu doğrultuda geçtiğimiz sene tekrar başlayan reform ivmesini kaybetmemek için başta yeni TTK’nın ikinci düzenlenmeleri başta olmak üzere gerekli bütün reformların kararlılıkla yapılması gerek. Yeni TTK ile ilgili tartışmaların arttığı bu dönemde her aşamasını yakından takip ediyoruz. TTK’ya verilen desteğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim. TTK’nın şirketlerin şeffalaşması, hesap verebilir hale gelmesi, ülkenin önemli sorunlarından olan kayıt dışı ekonomi ile mücadele adına reform niteliği taşıdığına inanıyoruz. Bu konuda son günlerde yapılan açıklamaları yakından takip ediyoruz. TÜSİAD olarak yasanın hazırlık evresinde, yasada uyum ve uygulabilirlik adına değişiklik önergelerimizi sunmuştuk. Geçtiğimiz 5-6 sene içinde bunu yaptık” dedi.

BOYNER: "YENİ TTK'NIN ÖZÜNE SARIK KALINMALI

"Bu aşamada da aynı anlayışın bazı değişikliklerin yapılması hala söz konusu olabilir" diyerek konuşmasını sürdüren Boyner, "Yasa, paydaşlarını daha şeffaf daha hesap verebilen düzene kavuşturacak. Böylelikle hem kurumsalaşma reform niteliği taşıyan özelliklere sahip olması konusunda azami dikkatin gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Kaldı ki kanunun ikinci mevzuat düzenlemeleri ile ilgili henü bir malumatımız olmadığnda dolayı birinci mevzuatın uygulanabilirliği açısından tam sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi şu an için mümkün değil. Biz TTK’nın sadece içeriğiyle sınırlı bir görünüm olduğuna inanmıyoruz. Bugün cümhuriyet döneminde medeni kanunun değişikliğinden sonra en önemli yapısal değişikliği sağlayacak düzenlemelerden birine gidiyoruz. Genel ilkelerde problem olduğu algısı piyasa ekonomisi ve kurumsallaşmaya zarar verebileceği için değişiklik önerilerinin son derece sınırlı ve odakta tutulması gerektğin düşünüyoruz. Süreci yakından takip etmeyi ve yasanın özüne sadık kalınması konusunda dsteğimizi sürdüreceğiz.

Türkiye’de önemli bir sorunun politika üretmek ve politika yapmak kavramlarının iç içe geçmiş olmasıdır. Bu sebeple politika üretmek seçilmişlerin göre ve yetki alanında görülmektedir. Oysa ki bu bakış açısı katılımcı ve çoğulcu demokrasiye geçişte bir engeldir. Zira politikaların oluşturulmasında, yönetimin ve yönetilenlerin birlikte çalışması tophlumsal mutabakatın sağlanmasında etkili ve verimli bir yoldur. Kamu politikalarının açık, şeffaf, anlaşılabilir ve somut bir şekilde çerçevesi birey ve hak özgürlüklerden oluşmak çok önemlidir” açıklamalarında bulundu.

BOYNER: YENİ HER ZAMAN KOL OLMUYOR

Yeni anayasa konusunda umut ve beklentilerini paylaşan Boyner, “Yeni anayasa sürecinin aslında toplumda gerginlik oluşturan husus için bir uzlaşma fırsatı olarak görüyoruz. Yeni her zaman koly değildir. Bir silkelenme, zihniyette dönüşüm, yanlışlarla hesaplaşma ve cesaret gerektirir. Bu cesareti gösterememek eskiyi eleştirirken eskinin mutsuz eden zarar veren yapısına razı olmak zihniyette dönüşüme direnmek insana sadece enerji ve kaynak kaybetmekle kalmaz, hem kendisinin hem çevresinin mutluluğundan çalar. Yeniye alışmak her zaman kolay değildir. Umut vaat eder. Yüklerden kurtulmayı gerektirir. İlerleme konusunda enerji verir. Toplumda kendini farklı hisseden ve farklı düşünen herkesin asgari temelde mutlu ve huzurlu, güvenli hissetmediği toplumsal barışın sağlanamadığı bir ülkede kendi ideal dünya algımızı birbirime dayatarak, birbirimizin mutsuzluğuna rağmen mutlu olamayız. Özellikle böyle dönemlerde siyasete çok önemli rol düşüyor” dedi.

“MÜZAKERE, ZORLAŞTIRICI DEĞİL, KOLAYLAŞTIRICI OLMALI”

Siyasetin temsil ettiği farklı görüşleri meclis çatısı altıda uzlaştırıcı bir yaklaşımla dengelemek ve toplumun tümünü mutluluğa huzura ulaştıracak engelleri kaldırmakla görevli olduğunu kaydeden Boyner, “Siyasiler tarafından kullanılan dil, topluma bu yönde umut ve ilham vermeli. Müzakere ortamını zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı üslup içermelidir. Özü itibariyle özgürlükçü, baskı ve korkudan uzak bir anayasayı yeni özgürlüktüçü, baskı ve korkudan uzak bir müzakere ortamında oluşturabiliriz. Önümüzde çok önemli bir fırsat var. Bu fırsatı kaçırma lüksümüz olmadığını ve süreci tüm paydaşları net bir şekilde kabul etmek zorunda. Uzlaşmaya büyük ölçüde ihtiyacımız var. Hem iktidar ve hem de ana muhalefet partisi arasındaki uzlaşma büyük önem taşımakta. Bu ortamı çok önemli görüyoruz. Bu sürecin çanlı tutulması için her türlü girişimi destek veriyoruz. Bütün siyasi partileri yapıcı ve şeffaf bir müzakere ortamına davet ediyoruz” diye konuştu.