Bundan 400 sene önce İngiltere’de yaşamış,muhtemelen dahi olduğu öldükten seneler sonra daha iyi anlaşılmış Isaac Newton’dan bahsetmek istiyorum size.Şimdi bir çoğunuz ne alaka Hasan diyeceksiniz.Her konu bitti de birde 16.yy matematikçi,fizikçileri mi kaldı anlatmadığın diyebilirsiniz.

Haklısınız..

Lisede fizik,matematik derslerinden öğretmen kurul kararlarıyla geçmiş birisi olarak size Newton’u anlatacak değilim.Hele ki yeterlilik de hiç değilim.O yüzden sıkıcı bir yazı gibi gelmesin size.Birazdan Newton’un bile aklına gelmeyecek bir yere bağlayacağım konuyu.Biraz sabır lütfen.

Bigudili saçlarıyla ağacın altında oturmuş,düşünür pozisyon da bir çok tasviri vardır bilirsiniz.Aklıma sürekli aynı kare geldiği için ilişkilendirdiğim bir olay yüzünden bunu yazmak ve kurtulmak istemişte olabilirim.Kimdir,necidir diye en bilindik hikayesini anlatayım size.

İsmini daha önce duymuş olanlar Newton’un bir çok matematik fizik kuralına ismini verdiğini bilirler.Sonradan canlandırılmış bir çok video da,tiyatro oyunun da bu kanunların en meşhur olanından sıkça bahsedilir.Komiklikler yapılır,dalgalar geçilir bazen de çok ciddi biçimler de altında ki gerçeklik payı araştırılır.Peki nedir bu en akılda kalan buluşu diye soracak olursanız,Yer çekimi kanunu nasıl bulunmuştur diye Google abimize sormanız yeterli olacaktır.Karşımıza bir ağacın altında dizlerine kadar çektiği beyaz çoraplarıyla oturan,bir gözü sürekli düşünen,bir gözü önündeki kitapta olan,her an bişey bulacakmış havasıyla ağzını peynire açmış tilki gibi bekleyen bir adam görürürüz.Ağaç elma ağacıdır ve mevsimlerden yazdır.Güneşli ve sıcak bir hava da oturulabilecek olan en iyi yer bu ağacın gölgesidir ve aslında aklından geçen tek şey İngiltere Kralına damat olmaktır.O tarihlerde veba salgını kol gezmekte ve en güvenli yol saraya kapağı atmaktır.Önünde boş boş duran not kağıtlarına tam bununla ilgili bir not düşmek üzereyken birden kafasının tam ortasına bir elma düşer.Önce ne olduğunu anlayamaz,afallar.İkinci bir elma “birşeyleri gör be adam” der gibi yine kafasının tam ortasına düşer ve o büyük uyanışı yaşar Newton….

İşte böyle herkes tarafından farklı yalanlar uydurularak anlatılan ve en sonunda yer çekimi kanunu böyle bulundu denilerek bizlere sunulan hikayeye bende kendi yorumumu ekledim.Bence bu daha eğlenceli bir hikaye oldu..

Şimdi gelelim bağlamak istediğimiz noktaya..360 derecelik bir dönüşle bağlıyorum dikkat edin lütfen.

Konya maçlarından beri düşündüğüm ve hep Newton’un başına gelen bu ilginç olayın neden bizim Rıza’nın başına gelmediğini çözmeye çalışıyorum.Adam düşünüyor,düşünüyor ama hep aynı yerde patinaj yapıp kalıyor.Oyunun neresinde ne yapması gerektiği çok açık belli iken seyrediyor.Tribünlerden ıslıklar gelmezse adam değişmeyi bile unutuyor.Maalesef hep gelişme ve öğrenme içinde olduğunu düşünen Rıza Hoca’mızın da kafasına bir değil birkaç elma düşmesini bekler durumdayız.

Sevgili Rıza Hocam,eğer sende o ağacın altında oturup bir mucize olmasını bekliyorsan hatırlatmak isterim sana.Mevsim kış.Ağaçlar da bırak meyveyi yaprak yok.Gölge de değil zaten o durduğun yer.Görüyorsun yağmur yağıyor memleketimde.Çık biraz dolaş.En büyük mucizen bizimle aynı yağmur altında ıslanmanın senin tek kurtuluşun olduğunu bilmendir.

Nasıl bağladım ama…