Çay, herhalde Türk insanına tanımlanabilecek en son içecek. Herkesçe bilindiği üzere dünyanın en fazla çay tüketen ülkesiyken en fazla çay üreten ülkeler sıralamasında ise 5. sıradayız. İstatistikleri incelemeye devam ettiğimizde dünyada kişi başı çay tüketim oranı yıllık 500 gram( kuru çay) iken ortalama bir Türk insanının çay tüketimi 3.5 kilogram. Dünya ortalamasının tam yedi katı kadar kişi başı çay tüketimine sahip ülkemizde her gün, bir başka istatistiğe göre 250 milyon bardak çay içiliyor.
En zengininden en fakirine ülkede neredeyse herkesin günde bir bardak da olsa tükettiği çay, Türk insanının sudan sonra en çok tükettiği içecek olma özelliğine de sahip.
Kültürel etkileşimlerin getirdiği farklı içecek türlerinin ve ülkemizde önceleri olmayan kahve türlerinin de Türk insanınca hızlı bir şekilde benimsendiğini görmekteyiz. Söz konusu kahve kültürünün pek yeni olduğunu bilsek de aslında çayın da Türkiye ile olan ortak geçmişi yalnızca 1940′ lara dayanıyor. O günden bugüne geçmiş 80 yılda akıl almaz bir hızla çay, insanımızın hayatına adapte oldu, tüketilmediği zaman ve mekan kalmadı.
Popüler kahve tüketimi ve çay tüketiminin karşılaştırmasına giderken temel olarak eğilmek istediğim soru şu: ” Neden kahve kolaylıkla markalaşabilirken çay markalaşma konusunda geri kalıyor veya markalaşamıyor?”