Almanya’da doğan, fanatik Trabzonsporlu babasının anlattıklarıyla efsaneleştirdiği takımda oynamanın mutluluğunu yaşayan Aykut, şimdi yeni hedefler peşinde. 

Aykut Akgün, Eylül 1987’de Almanya’da doğdu ve futbola Unteröwisheim’de futbola başladı. 16 yaşında geldiği Trabzonspor’dan 18 yaşında ayrıldı. İçi buruk bir şekilde o çok sevdiği formayı çıkarmak zorunda kalan Aykut, kendine verdiği “Bir gün tekrar bu formayı giyeceğim” sözünü tutarak, Maltepe, Zeytinburnu, Karlsruher SC II, Giresunspor ve Karşıyaka maceralarının ardından sezon başında tekrar Trabzonspor’a dönmeyi başardı. Gelen teklifleri ve Karşıyaka Kulübü’nün “İstanbul takımlarına git” önerisini elinin tersiyle iten Aykut, küçük yaşta babasının anlattıklarıyla efsaneleştirdiği hayallerinin takımına dönerek en büyük hedefini gerçekleştirdi. Taraftarlıkta tribünleri dolduranlardan aşağı kalmadığı için Trabzonspor’un ne anlam ifade ettiğini çok iyi biliyor.


Ailen mutlu mu senin futbolcu olmandan?

Futbolcu olmamdan dolayı ailem çok mutlu. Babam zaten fanatik bir Trabzonsporlu. Bu nedenle de kendimi bildim bileli hayatımda Trabzonspor var. Küçüklüğüme ait fotoğraflarıma baktığınızda üzerimde hep Trabzonspor formasını görürsünüz. Ayrıca babamın da forması hep yanındadır. Küçükken yazları Almanya’dan Trabzon’a geldiğimizde ilk durağımız Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri oluyordu. Burada maçlara gidiyorduk. Hatta o dönem futbol oynayan Ünal Karaman ve Hami Mandıralı’yla fotoğraflarımız var. Futbola bu kadar düşkün bir fanatik Trabzonsporlu babaya sahibim. Doğal olarak onun için en büyük mutluluk futbolcu olmam ve üstelik Trabzonspor’da forma giymemdir. O’na baktığımda gözlerindeki mutluluğu ve gururu görebiliyorum. Ayrıca çevremizdeki diğer akrabalarım da durumdan oldukça memnun.



Trabzonspor'a olan sevgin, babanın fanatikliğinden bahseder misin biraz?

Anne baba neyi severse çocuğun da ilgisi ona oluyor. Bende de aynı durum söz konusu. Fanatik Trabzonsporlu bir ailenin fanatik Trabzonsporlu çocuğu oldum. Evde sürekli Trabzonspor konuşuluyordu. O dönemde televizyondan maçları izleyemediğimiz için radyodan dinliyorduk. Ancak Trabzonspor maçı kaybedince hep aynı manzarayla karşılaşıyordum.



Matem havası mı oluşuyordu evde?

Trabzonspor kaybettiğinde babam sinirini radyoyu kırarak çıkartıyordu. İşin komik tarafı bir sonraki maç öncesi babam elinde bant ve yapıştırıcılarla radyoyu tamir etmeye çalışıyordu. Radyo kırılınca babama neden bu kadar sinirlendiğini soruyor ama cevap alamıyordum. Sonrasında durumu annem açıkladı bana. Hayatımıza Trabzonspor yön veriyordu. Trabzonspor kazanınca seviniyor, kaybedince üzülüyorduk. İlk zamanlar babamın neden kadar bu kadar sinirlendiğini, neden radyoyu kırdığını anlayamıyordum ancak zamanla Trabzonspor sevgisini iliklerimde hissetmeye başlayınca neler O’nu daha iyi anladım. Küçüklüğüm bu ve benzer hikayelerle geçti diyebilirim.



Futbolcu olman için özel bir gayret gösterdi mi baban?

Babam futbolcu olmamı çok istiyordu. Top oynuyorduk beraber. Kaleye geçip bana şut attırıyordu. Babam bana Trabzonspor’un normal bir futbol takımından daha fazlasını olduğunu anlatırdı sürekli.



Maçlardan sonra konuşuyor musunuz?

Kazandığımız bir maçtan sonra babamla telefonda konuştuğumda ne kadar mutlu olduğunu sesinden anlıyorum. Babama bu duyguyu yaşatmak benim için büyük gurur. Ayrıca tüm taraftarlarımıza bu mutluluğu yaşatmak çok güzel. Çünkü neler hissettiklerini çok iyi biliyorum. Sevinçlerini ve üzüntülerini çok iyi anlıyorum. Kazanılan bir maçtan sonra sokağa çıkmanın, işe gitmenin bir Trabzonsporluya neler hissettirdiğini çok iyi biliyorum. Bu nedenle kazandığımızda kendimi kuş gibi hissediyorum.



En başından beri aynı mevkide mi oynuyorsun?

Futbola ilk başlayan her çocuğun hedefi golcü olmaktır. Kimse futbola ben stoper olacağım diye başlamaz. Bende de durum aynıydı. Almanya’da futbola başladığımda hocalarım beni çeşitli bölgelerde denedikten sonra orta saha oyuncusu olmamın en iyisi olacağını söylediler. Kariyerim bu mevkide devam ediyor.



Geçmişte Trabzonspor altyapısı ve A takımında yer alıp ayrıldıktan sonra tekrar buraya döneceğini düşündün mü?

Buradan ayrılmak benim için hiç kolay olmadı. Hocalarım öyle uygun gördüler ve ayrılmak durumunda kaldım. Bu işler nasip, kısmet. Ama gelinen noktada tekrar o çok sevdiğim kulübüme geri döndüm için mutluyum. Belki şu an burada olduğum için o ayrılışın hayırlı olduğunu düşünüyorum ancak tabi ki gönül isterdi ki hep burada kalsaydım. Trabzonspor’da yeniden oynama isteğini hiç aklımdan çıkarmadım.



Geldiğin noktada hedeflerine ulaştığını düşünüyor musun?

Trabzonspor benim için bir hedefti ve tekrar dönerek bu hedefime ulaştım. Ama hedefler bitmez. Şimdi takımımda büyük başarılar kazanmak istiyorum.



Kariyerine Trabzonspor’dan ayrıldıktan sonra bir istikrar sorunu yaşadığını görüyoruz. Bunun nedeni neydi?

Trabzonspor’dan sonra Maltepespor ve Zeytinburnuspor’da forma giydim ama sakatlıklar şanssızlığım oldu. Ailemin yanına döndüm ve Karlsruher SC II’de bir yıl oynadım. Bu dönem bana çok iyi geldi. Kendimi toparladım. Ardından tekrar Türkiye’ye geldim ve 1 yıllık Giresunspor macerasının ardından gençleri çok seven Reha Kapsal tarafından Karşıyaka’ya transfer edildim. Transfer sonrası da ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım. Reha Kapsal ve Karşıyaka Kulübü gelişimime çok büyük katkı sağladı ve bir anlamda benim için dönüm noktası oldu diyebilirim.



Şenol Hocanın saha içinde senden beklentileri neler?

Karşıyaka’da Reha Kapsal’la çalışmak benim için hayatımın dönüm noktasıydı. Burada da aynı şekilde Şenol hocamın benim üzerimde durduğunu görüyorum. Beni oynatsa da oynatmasa da her zaman çalışmak zorundayım. Forma için her zaman hazır olmam gerekir. Şenol Güneş’le çalışmak her futbolcuya nasip olmaz. Ben kendimi bu konuda şanslı görüyorum. Çok yetenekli olabilirsiniz ama teknik heyetle gerekli diyaloğu kuramazsanız verim gösteremezsiniz. Bunun en yakın örneği de Burak Yılmaz’dır. Hocam benden sürekli koşup, herkesten çok mücadele etmemi istiyor. Bende buna uygun oynamaya çalışıyorum.



Hayatındaki en mutlu anın hangisiydi?

Inter’i mağlup ettiğimiz karşılaşmayı unutamıyorum. Trabzonspor’un tarihinde ilk kez katıldığı Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk maçında Inter’i yenmesi ve benim de bu maçta son 5 dakikada da olsa forma giymem inanılmazdı ve unutulmazdı. Bu galibiyet kulüp tarihine altın harflerle yazıldı ve o tarihin içinde ben de varım. Bu asla unutamayacağım bir olay.



6 Yıl önceki 18 yaşındaki Aykut’la, bugünkü Aykut ne kadar gelişim sağladı?

Hem fiziksel hem de psikolojik olarak insan değişiyor ve gelişiyor. Tecrübeler arttı. Kendimi her anlamda geliştirdiğimi düşünüyorum.



“İstanbul takımları trilyonlar verseler bile burada yedek kalmayı yeğlerim” demiştin. Bu sözünün üzerinden 6 yıl geçti. Geçen süreyi ve bu dönemdeki düşüncelerini anlatır mısın?

Karşıyaka’da oynarken İstanbul takımlarından teklif aldım. Bunun yanında Karşıyaka yönetimi de o takımlara gitmemi istedi. Onlara hayalimde Trabzonspor’un olduğunu ve eğer Trabzonspor beni istiyorsa kesinlikle başka takımda oynamayacağımı söyledim. Bu kararımdan da çok memnunum.



Senin söylemek istediğin bir şeyler var mı?

Ender bulunan bir taraftara sahibiz. İnsanlar en az aileleri kadar seviyorlar kulübü. Taraftarlarımızın kulübün sürekli arkasında durmasını bekliyoruz. Sonuçlar, oyuncular ve görevde kim varsa gelip geçici ve değişiklik gösterebilirler ancak kulüp her zaman kalıcıdır. Trabzonspor’u kişilere bağlı olarak değil sahiplenerek sevmek kulübe değer katar. Bana göre kulübün gerçek sahipleri taraftarlarımızdır. Bu bilinçle takımlarını desteklemeye devam etmelerini bekliyorum...