Futbolda şike davası Çağlayan adliyesi’nde sürerken, önce Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, ardından da Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın bulduğu çözüm gündemi meşgul etmeye devam ediyor.

Önceki gün Erdoğan’ın İran gezisi sırasında önerdiği Thatcher modeli uzun zaman konuşulacağa benziyor.

Erdoğan’ın önerdiği formülde İngiltere’nin 5 yıl Avrupa Kupaları’na katılmadığı hatırlatılarak, Türkiye’nin de 5 yıl kupalarda yer almaması durumunda çok büyük bir kayıp yaşamayacağı ifade ediliyor. Oysa ki otoriteler Türkiye’nin Avrupa arenasında olmaması durumunda çok büyük zarar göreceğini yabancı oyuncuların Türkiye’yi terceh etmeyecekleri ve Türkiye’de futbolun bitme noktasına geleceği belirtiliyor.


İKİSİ BİRBİRİNE HİÇ BENZEMİYOR Kİ!
THATCHER, 1985’te Heysel Faciası yüzünden Liverpool’a verilen cezayı ders olsun diye bütün kulüplere uygulatmıştı.

3Temmuz sonrası izlenen yolun kaçınılmaz sonuna hızla yaklaşıyoruz. Artık karşımızda UEFA var. UEFA’nın da kimseye özel değiştirilemez kuralları. İstanbul’da Platini ile yapılan sıcak temaslar da bir işe yaramamış gibi gözüküyor çünkü. Ve tek bir sonuç bekliyor bizi; UEFA’nın Türkiye takımlarını birkaç yıl Avrupa Kupalarından men etmesi.

Peki, beklenmedik bir durum mu bu bizim için? Kesinlikle hayır. Kendi cezanı kendin kesmezsen olacağı bu. Başkaları senin cezanı keser. UEFA keser, FIFA keser.

Şike Soruşturmasında ismi geçen kulüpleri cezalandırmamak için, futbolda adaletli bir ortam oluşturmamak için gösterilen karalılığın bizi getirdiği yer burası.

Başbakan Erdoğan da 3 Temmuz sonrası izlenen yolun sonunda gediğimiz şu noktadan fazla şikâyetçi gözükmüyor. Baksanıza Avrupa’dan men edilmenin öyle korkulacak bir şey olmadığını söylemeye çalışıyor. (Gerçi bir yandan da hiç olmazsa Milli Takımı kurtarmak için çalışmalarını da sürdürüyor.)

Başbakan Erdoğan kamuoyunu yatıştırmak için geçmişte İngiltere’nin 1985’de yaşadıklarını bize örnek olarak gösteriyor.

Aslında İnglitere'de verilen ceza Juventus-Liverpool arasında oynanan ve maç öncesi taraftarlar arasında yaşanan olayların ardıdan 38 İltalyan ve 1 Belçikalı hayatını kaybetmişti. Heysel faciası olarak tarihe geçen bu olaylar İngiltere de futbolun ölümlerden uzak tutulması için yapılmıştı.

EĞER AVRUPA'YA GİDİLMEZSE ZARAR ÇOK BÜYÜK OLUR

Türk takımlarının Avrupa'dan 5 yıl men edilmesi ekonomik anlamda da kriz sürecini beraberinde getirecek. Şampiyonlar Ligi'ne katılım payı olarak 7.1 Milyon Euro ödeyen UEFA, UEFA Avrupa Ligine katılım payı olarak ise 600 bin Euro'yu kasasından çıkartıyor. Eğer Avrupa'ya gidilmezse bu paralar Türk takımlarına gelemeyecek.

Reklam gelirleri

UEFA tarafından virlecek olan rakamların yanı sıra Avrupa'da mücadele edeceği için kulüpler ile özel sponsporluk ya da reklam anlaşması yapan kurumlar da '5 yıl Avrupa'dan men' kararının ardından kulüplere olan para akışınıda durduracak. Türk takımlarının 5 yıl boyunca özel erklam anlaşmalarından yoksun kalmasınının bedelinin toplamı 35 + 40 milyon euro civarında olması öngörülüyor.

Stat gelirleri

5 yıl men cezası sadece UEFA'dan gelecek olan para ve reklam anlaşmalarını değil stat gelirlerini de etkileyecek. Bir sezonda ortalama 5 iç saha maçı yapma durumu bulunan Türk takımları, stat gelirlerinden de yoksun bir şekilde ayakta kalma mücadelesi verecek.

Ayrıntılar gelecek...