Trabzonspor Kulübü Başkan Yardımcısı Ertuğrul Doğan kulüp dergisine açıklamalarda bulundu.

Doğan "Hem sahada hem masada hem de kasada kazanan Trabzonspor yaratacağız."

Öncelikle merhaba; bizler sizi yakından tanıyoruz ama yine de kısaca kendinizi tanıtmak ister misiniz?

   1977 yılının 30 Ocak günü Trabzon’da dünyaya geldim. İlkokul ve ortaokul eğitimlerimi Trabzon’da tamamladım. 2000 yılında Türkiye’nin en güzel üniversitelerinden biri olan Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldum. Evliyim, iki çocuğum var. Akaryakıt, güneş, biokütle, rüzgâr ve hidroelektrik santralleri üzerine yatırımlarımız var. Oltan & Köleoğlu Enerji olarak memleketimize, ülkemize hizmet etmeyi sürdürüyoruz. Son yıllarda yerel ve yenilebilir enerji alanında yatırımlarımızı derinleştirerek Karaman, Çorum, Samsun, Tokat, Ordu, Giresun, Gümüşhane, Trabzon, Bayburt ve Kars’ta çeşitli enerji santralleri kurduk. Bunun yanı sıra en büyük sevdamız olan Trabzonsporumuza hizmet ediyoruz.  

Çoğu insan sizi Trabzonspor yönetim kurulunda görev aldıktan sonra tanıdı ancak sizin Trabzonspor ile tanışmanız çok daha eskiye dayanıyor. Biraz anlatır mısınız?

   Elbette… Biz şu an yönetim kurulunda bulunan pek çok isimle birlikte daha önce Trabzonspor Basketbol takımının idaresini üstlenmiştik. Bugün Asbaşkanımız olan o günkü başkanımız Mehmet Yiğit Alp, yine bugün yönetim kurulu üyelerimiz Yalçın Orhan, Özer Bayraktar, Ahmet Fikret Gökhan ve Dursun Ali Sakarya ile birlikte basketbol takımında başarı hikayesi yazmıştık. Ardından Trabzonsporumuzun Başkan Yardımcılığı görevi nasip oldu. Trabzonspor ile ilişkim henüz daha dünyaya yeni adım atmamla birlikte başladı. Bizler Trabzonspor’un en tutkulu, en coşkulu olduğu zamanlarını bizzat yaşadık. Kulübümüzün efsane isimlerinden Güngör Şahinkaya, Coşkun Şahinkaya ve Bülent Şahinkaya dayılarım olur. Onlar sayesinde ve o dönem Trabzonsporumuzu efsane yapan takım sayesinde içimize büyük bir aşk yerleştirildi. Doğduğum günden bugüne kadar da Trabzonspor’a olan sevgimiz hiç eksilmedi. Hep kendimizi sorumlu hissettik, her zaman Trabzonsporumuzun hak ettiği yerlere ulaşabilmesi için çalıştık, çaba gösterdik. Bu bizler için bir mesuliyetti. Büyüklerimizden devraldığımız bayrağı ileri taşımak bizim her zaman en büyük sorumluluk hissettik.  

Geçmişten günümüze baktığınızda Trabzonspor’da ne gibi değişimler gözlemliyorsunuz?

   Aslında Trabzonspor’un çok fazla değiştiğini söyleyemem. Kulübümüz birkaç dönem kendi kimliğinden uzaklaşmış olsa da şu an Sayın Başkanımız Ahmet Ağaoğlu yönetiminde ben ve arkadaşlarımızın da gayretiyle tekrar eski misyonu ve vizyonuna kavuştu. Şahinkaya kardeşler, Ali Kemal Denizci’ler, Şenol Güneş’ler, Hüseyin Tok’lar, Cemil Usta’lar ve daha nicesi… Her biri Trabzon’un yetiştirdiği çocuklardı… Şimdi de Yusuf Yazıcı’lar, Uğurcan Çakır’lar, Abdülkadir Ömür’ler, Abdulkadir Parmak’lar, Hüseyin Türkmen’ler, Serkan Asan’lar ve daha niceleri var. Trabzonspor bu anlamda değişimi reddederek kendi özünü koruma yolunu seçmiştir. Buna karşın futbol sektörü oldukça değişti.  Dünyanın en büyük ekonomisi haline geldi. Artık futbol takımlarının her biri büyük birer şirket. Reklamlar, sponsorlar, transferler, sosyal sorumluluk projeleri ve daha nicesi bu sektörün büyümesindeki en büyük etkenler. Bugün spor kulüplerinin bir ürün satışından 20 – 30 milyon Euro kazanması mümkün değil. Fakat bir futbolcu satışıyla bu rakamları görebiliyorsunuz. Bu anlamda dünden bugüne değişimde Trabzonsporumuzun kendi karakterini korumasının ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyoruz. Bu piyasada üç seçeneğiniz var. Ya üretici olacaksınız ya aracı ya da tüketici. Kulübümüzün ve şehrimizin en büyük özelliği üretici olması. Bizim yeteri kadar aracı ve tüketici olduğumuzu düşünüyorum. Bundan da epeyce dilimiz yandı. Bundan sonra kendimiz olacağız ve üretici pozisyonuyla yolumuza devam edeceğiz. Bu sayede hem sahada hem masada hem de kasada kazanan Trabzonspor yaratacağız.

Geçmişte “dilimiz yandı” dediniz. Bu konuyu biraz açmak ister misiniz?

Tabii ki… Her Trabzonsporlunun olduğu gibi bizlerin de taraftar olarak son yıllarda sergilenen yönetim anlayışlarından huzursuz ve mutsuz olduğumuz bir gerçek. Neredeyse kimliğini kaybetme noktasına getirilen Trabzonspor uzunca bir süre “tüketici” olarak futbol sahnesinde yer aldı. Tüketirken “aracı” olabileceğini ve buradan da para kazanabileceğini düşündü. Tüm bu düşünceler büyük bir borç yükü, büyük pişmanlıklar ve büyük bir kaos yarattı. Trabzonsporumuz son yıllarda hep sansasyonel gelişmelerle hatırlanır oldu. Oyuncular kaçıp gidiyor, antrenörler gönderiliyor, tarihe geçen yenilgiler alınıyordu. Bizler göreve geldiğimizde Trabzonspor, tarihinde ilk kez FIFA’dan transfer yasağı almıştı. 260 bin Euro gibi bir rakam ödenemediği için kulübümüz yasaklılar listesinde yer alıyordu. Krediler, temlikler ve 1 Milyar TL’yi aşan bir borç yükünün yanı sıra futbolcu kadromuza da 3 – 6 aylık sürelerde maaş ödemesi yapılmamıştı. Haliyle bu ekonomik tablo, kulübümüzü sosyal ve idari olarak da etkiliyordu. Eğer ekonominiz kötüyse bu sadece ekonomik tablolara yansımaz. Diğer unsuları da en az ekonomi kadar etkiler. İşte bunlar “tüketici” ve “aracı” olma yolunu seçen yönetimsel yanlışların yarattığı sonuçlardır. Trabzonspor’u gönülden seven herkesin bu tabloda içi acıdı, dili yandı… Şimdi bu tabloyu düzelterek Trabzonspor’u tekrar ait olduğu asil günlere getirmek için uğraşıyoruz. Şu ana kadar başarılı olduğumuzu düşünüyorum, inşallah bundan sonra da daha başarılı işler yapacağız.  

Bu süreçte yaşadığınız en büyük zorluk neydi?

Trabzonspor yönetim kurulunda iki yılı geride bıraktık. Bu sürede pek çok olaya şahitlik ettik. Pek çok zorluk ve sıkıntıyla karşılaştık. Bunlar ağırlıklı olarak ekonomik sorunlardı. Bazen sosyal ve idari konularla ilgili sorunlar da geldi önümüze. Ama hiçbir zaman çaresizliğe düşmedik. Çok iyi bir başkanımız ve çok iyi bir yönetim kurulumuz var. Tüm arkadaşlarımız karamsarlığa kapılmadan çözüme odaklanarak işleri halletmeye çalışıyor. Bu ekonomik de olsa, sosyal veya idari de olsa her zaman bir çözüm yolu buluyor ve uyguluyoruz. O yüzden “Şu olay bizi çok zorladı” diyemem. Bizler zaten Trabzonspor’un en zor günlerinde bu yükü sırtımıza, omuzlarımıza aldık. Bizler zorluğa talip olduğumuz için zorluktan şikâyet edecek değiliz. Allah’a şükür peyderpey bu zorlukların üstesinden geldik. Borçlarımızı ödedik, yeni bir yapılandırmaya gittik. Oyuncularımızın maaşlarını düzenli ve aksatmadan ödüyoruz. İlerleyen süreçte çok daha iyi bir Trabzonspor’un ortaya çıkacağından eminiz. Saha dışındaki başarımız saha içine de yansıdı elbette. İyi niyetli, çalışkan, zeki ve birbirine dostane duygularla bağlı bir futbolcu kadromuz ve teknik ekibimiz var. Mükemmel bir uyum gösteriyorlar. Şu an liglere ara verilmiş olsa da efsane kaptanımız Dozer Cemil’in adının verildiği sezona yakışan bir mücadele sergileyerek lider durumundayız. İnşallah bu salgın sürecini sağlıklı bir biçimde atlattıktan sonra yeniden lige döndüğümüzde de şampiyonluk kupasını kaldırıp milyonlarca Trabzonsporluyu sevindireceğiz. Bu mutluluk bizim yaşadığımız tüm zorlukları, tüm badireleri de unutturacaktır.  

Kulübümüz kendi içinde yaşadığı zorlukların yanı sıra dışarıdan da pek çok zorlukla karşılaştı. Bunlarla da cansiperane savaştığınız görülüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

   Saha dışında iyi niyete sığmayan reaksiyonlarla karşılaşıyoruz. Saha içinde bize rakip olamayanların, saha dışından maçları etkilemeye çalıştıklarını görüyoruz. Bunlar futbolun olmaması gereken işler! Şimdiye kadar bu konuda hiç taviz vermedik ve hiç geri adım atmadık. Kim olursa olsun Trabzonsporumuzun hakkını, hukukunu, emeğini, alın terini, taraftarlarımızın sevincini çalma girişiminde bulunanların karşısında olduk. Bundan sonra da böyle devam edecek. Geçtiğimiz günlerde gazetelerden de okumuşsunuzdur. MHK, Başakşehir maçında verilmeyen penaltıyla kulübümüze karşı hata yaptığı kabul etti. Bu konuda kendilerinden gereğini yapmasını bekliyoruz. Bizler; ilk gün olduğu gibi bugün de aynı noktadayız. Trabzonspor Kulübü asla taviz veya eyyam talep etmiyor. Bizler hakkımız olanı istiyor, hakkımızın çalınmamasını talep ediyoruz. Bu kadar açık ve netiz.

  İsterseniz biraz da saha içine dönelim. Takımımızın bu yılki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

   Bu sezonu aslında geçtiğimiz yıldan bağımsız düşünmek olmaz. Geçen yıl son 12 haftada mağlup olmayan bir takımımız vardı. Yani bu yıl yakaladığımız başarı aslında geçen yılın son 3 ayında kendini gösteriyordu. Taraflı veya tarafsız herkes Trabzonsporumuzun oynadığı futboldan, futbolcularımızdan, genç çocuklarımızdan bahsediyordu. Bu sezon için iyi bir planlama yaptık, iyi bir birliktelik sağladık ve iyi bir dönem geçiriyoruz. İnşallah şampiyon olacağız.  

Sosyal projelerde de dikkat çeken bir kimliğiniz var. Köylere 1461 adet forma gönderdiniz, çeşitli yardımlarınız var. Son olarak Cumhurbaşkanlığımızın “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” kampanyasına en yüksek bağış yapan isimlerden biri oldunuz. Bunun sebebini öğrenebilir miyiz?

   Sezon başında medya birimimiz çok başarılı bir forma tanıtım videosu yaptı. Formamız da çok güzeldi ve video sonrası tüm dünyada popüler oldu. Bu sezon TS CLUB’lar tarihinin en yüksek cirosunu gerçekleştirdi. Taraftarlarımızın üzerine düşeni yaptığı bir yerde bizler de görevimizi yerine getirdik. Ben ve yönetim kurulumuzdaki diğer arkadaşlarım binlerce forma aldık. Bu sayede hem kulübümüze katkı sağladık hem de bu formalarımızı Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki Bordo – Mavi renklere sevdalanmış çocuklarımıza gönderdik. Okullara, köylere, en ücra köşelere Trabzonsporumuzun renklerini taşıdık. Bu beni çok gururlandırıyor, Trabzonsporumuzun renklerinin her yerde olması kadar onur verici bir şey yok. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde başlatılan “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” kampanyasına katıldım. Bizler dayanışma kültürüyle büyümüş insanlarız. Evinde eksik olduğunda komşusundan şeker, un, tuz isteyen ailelerin çocuklarıyız. Bu sefer kapıların çalınmasını beklemedik. Türkiye gerçekten çok büyük ve çok güçlü bir ülke. El ele verdiğimizde, biz bize olduğumuzda yetemeyeceğimiz, yenemeyeceğimiz, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk yok. İnşallah bu Korona sürecini de birlikte atlatıp daha da güçlü bir şekilde dünya sahnesinde yer alacağımıza inanıyorum.

 Bizim soracaklarımız bu kadar. Sizlerin eklemek istediği bir şey var mı?

Taraftarlarımızın bu süreçte sabırla evlerinde beklemesini temenni ediyorum. Güzel günler göreceğiz, hep birlikte mutlu anlar yaşayacağız. Çok teşekkür ediyorum.