Su sıralar A Milli ve Ümit Milli Takımlar Maç ve Oyuncu İzleme Antrenörü görevini yürüten Mandıralı, Skorer'de Nergis Aşkın'ın sorularına içtenlikle cevap verdi

'COVID'DEN DOLAYI İŞİMİ YAPAMIYORUM' 

Şu an Türkiye Futbol Federasyonu Riva Tesisleri’ndeyim. Burada görevliyim. Covid’den dolayı ben de kendi işimi yapamıyorum. Covid’den dolayı vize alamıyoruz. Yurt dışına gidemiyoruz. Takımları, oyuncuları izleyemiyoruz. Seyirci kısıtlaması var. Sadece ekrandan fazlasıyla maç izlemeye çalışıyorum. Gerçekten zorlu bir süreç. Taraftarsız maçlar tatsız, tuzsuz, hiç keyif vermiyor. Bu süreci birlik beraberlik içinde bitireceğiz.

 'FUTBOLUN KURTULUŞU GENÇLERDE' 

Türk futbolunun kurtuluşu, genç neslin başarısıyla orantılı. Çok yabancı oyuncu oynatıyoruz. Takımın ismi önemli değil, 10 tane yabancıyla oynuyor. Bizim gençlerimizin önü kapanıyor, oynayamıyor. Oynayamadığı zaman da başka alternatifler arıyor. Ömer Faruk Beyaz, Stuttgart ile anlaştı. Çok yetenekli bir oyuncu. Son dönemde iki gün önce Fatih Terim hocamız, iki tane genç; Kerem ve Halil’i oynattı. İkisi de çok güzel performans sergiledi. Trabzonspor da gençleri oynatıyor. Bunlar futbolun geleceği. Bunların sayısının artması lazım. Kaliteli yabancılara her zaman kapımız açık. Ben de Arçil ve Shota ile oynadım. Diğer takımlarda da çok önemli oyuncular var. Genç yetenekler, onlardan çok şey öğrendiler. Futbol öyle kıymetli bir şey ki bütün hayatımız değişiyor. Futbol demek; sadece top oynamak değil. Hayatın çok güzel tarafları var. Türk futbolunun kurtuluşunun bu gençlerde olduğunu düşünüyorum. Gençlere şans vermemiz lazım. Şampiyonluğa oynarken; hep gençleri oynatamazsınız ama aralara serpiştirebilirsiniz. Bunları yapmamız lazım. Oynadıkça kıymetler de ortaya çıkıyor. 

HOCAMIZ ARABADA AĞLAMAYA BAŞLAMIŞ

 'GENÇLERİN AİLELERİ BİR AN ÖNCE PARA KAZANSIN İSTİYOR' 

Oynatamadığımız için. Hedefler büyük oluyor büyük takımlarda; onlar fazla oynatamıyorlar. Diğer takımlar da kümede kalmak için bu gençlerimize şans veremiyorlar. Gençler ve aileleri, bir an önce çocuklarımız top oynasın, para kazansın istiyorlar. Gençler de acele ediyor. Bugün aileleri belki o baskıyı yapıyorlar. Çok gezdik, gördük. Bizim gençlerimiz kadar yetenekli gençler ben hiçbir yerde görmedim.  Diğer ülkelerin gençleri tamamıyla kendilerini futbola adıyorlar. Bizim gençlerimizde; 2-3 maç oynadıktan sonra şekil şemal değişiyor. Duygular değişiyor. Her şey değişiyor. Duygusal da bir milletiz ama savaşçı bir ülkeyiz. Sahiplenen, koruyan, zayıfın yanında olan bir grubuz. Bu gençlerin biraz daha sabırlı olmaları lazım. Oynayamıyorum; hemen teslim olup gideyim. Biraz sabırlı olsak, takımının şablonunun içine sokabiliriz

YUSUF YAZICI VE ABDÜLKADİR ÖRNEĞİ 

Ben bir örnek vereyim. Yusuf Yazıcı’yı Trabzonspor’da Rizespor’a karşı oynattığım zaman iki gol attı. Sonra baktım değişiyor. Kendine özgüveni de değişiyor. Abdülkadir Ömür’ü de hep idmanlara alıyoruz. Durumumuz iyi olmadığı için hepsini oynatamıyoruz tabi. Ama Abdülkadir’i idmanlara alarak güçlendirdik. Bizden sonra gelen hoca da oynattı ve Türk futbolu bir Abdülkadir Ömür kazandı. Çok yetenekli bir oyuncu.  

'TAKIM BİRLİĞİ İÇİN O DİLİ KONUŞMANIZ LAZIM' 

Gerçekten bu gençleri isteyen kulüpler varsa Avrupa’da; gençken gitmeleri avantaj. Eğer bir ülkede yaşıyorsanız, o ülkenin dilini konuşacaksınız. Takımın başarısı için çok önemli. Sizin de fikirlerinizi söylemeniz adına, ortak dil konuşmanız lazım. Kendilerini oraya adarlarsa; alışmaları daha kolay olur. Ben 30 yaşında gittim. “Top mu oynayacaksın, dil mi öğreneceksin” gibi düşünceler hep kafamda oldu. Sonuçta futbolun dili bir ama, takım birliği için sizin o dili konuşmanız lazım

ALİ AKMAN OLAYI 

Destek olmamız lazım. Onları sahiplenmemiz lazım. Ali Akman olayında, bir yanlış anlaşılmadan dolayı Ali Akman şu an top oynayamıyor. Frankfurt’la anlaşmış. Bu Ali Akman için iyi bir şey değil, onun için kayıp. Ali Akman, Ümit Milli Takımımızın oyuncusu. Allah’tan Tolunay Kafkas hocamız kampa alıyor. Bursaspor için de bir kayıp. Bursa çok önemli bir futbol şehri. Çok önemli oyuncular yetiştirmiş bir şehir. Orada bir futbolcu fabrikası. Oynamamak futbolcunun en büyük düşmanı. Onu yöneten arkasındaki insanlar, doğru yönlendirmeli. Yanlış yolu diyebilmeli. 

'GENÇLERİMİZ SAĞLIKLI YETİŞMİYOR' 

Menajerler, oyuncuyu kendi himayesine alıyor. Ondan para kazanıyor, ondan sonra güle güle. Bu çocuğun saçından tırnağına kadar ilgilenmen lazım. Futbol sadece yaşam değil. Bunun aile, taraftar, camia tarafı da var. O çocukları bilinçlendirmek lazım. Yetenekli çok oyuncumuz var fakat Türkiye’de altyapıya önem verildiğini ben düşünmüyorum. Her zaman; abiler, A takımlar önemlidir. Onlar iyilerse; genç takım da kupa almışsa yöneticiler, “Bizim takımımız, kupa almış” derler. Biz bunları yıllarca yaşadık. Bu bakış açısıyla gençlerimiz sağlıklı yetişmiyorlar. Bu da onları, A takıma çıktıkları zaman sıkıntılar yaşatıyor. Ben çok önemli abilerim arasında büyüdüm. Diğer çocukların hepsi böyle şanslı değil. Herkes; A takımda olsun diyor. Oradan biri sıyrılırsa; A takıma çıkarsa herkes “bunu biz çıkardık” diyor. Bu çocuklar bizim geleceğimiz. 

'AURELİO İSTİKLAL MARŞINI ÖĞRENMEK İSTEDİ' 

Bir yabancıyı Türk yapıp, Milli Takım’da oynatıyoruz. Gelenler istiyorsa; Türk olup oynamak, onlara da kapımız açık. Çok oyuncu biliyorum, İstiklal Marşı’nı bilmiyor. Yurt dışından gelip. Mehmet Aurelio, Fenerbahçe’ye geldi, İstiklal Marşı’nı söyledi. Çünkü öğrenmek istedi. Duygusuyla, yüreğiyle oynamak istedi. Bu gençlere her şeyi öğretmek lazım. 

 'YURTDIŞINI TARAMAMIZ LAZIM' 

Yeni oyuncu keşfetmek için yurtdışına gidemedim, gidemiyorum şu anda. Aslında benim bu işi ne kadar yapabilirim, yapıyorum onu konuşmak lazım. Saha adamıyım ben aslında. Böyle bir görev verildi Milli Takım’da ama gidemiyorum. Covid-19’dan dolayı. Sıkıntı benim için. Çok oyuncu isimleri geliyor, bakmak, yerinde izlemek lazım. Bunları görüp, rapor etmemiz lazım. Türkiye ve İsviçre’de efsane oyuncular vardır. Benim gitmemle, teknik adamın gitmesi arasında fark vardır. İnsanlar senle konuşurken, senin onları ikna etme şansın daha fazla. Diğer hocalara göre. Sen bir sembolsün. Bu sembolü, diğer oyuncular için de kullanabiliriz. Ben 2005’te gittiğim zaman, aileleri heyecandan benle konuşamıyordu. Onlara kıymet, değer verdiğimi anlıyorlar. Covid’den dolayı hiçbir yere adım atamadım. Ülkemizde havuz belli. Herkes biliyor. Onları gidip, canlı izlemenin de hiçbir anlamı yok bu sıkıntılı süreçte. Hepsi Milli Takım havuzu içinde. Diğer hocalarımız da bu oyuncuları biliyor. Bizim yurt dışını taramamız lazım. Yurt dışında futbola bakış açıları daha fazla, daha çok sahipleniyorlar. Temel eğitimleri, daha sağlam. Çünkü mecburlar. Orada bir ekol var. İş ahlakı, iş ciddiyetleri çok daha farklı. Gidemiyoruz, kimsenin adını veremiyoruz. Benim işim oyuncu izlemek ama oyuncuların hepsi havuzun içinde. Biz kimi izleyeceğiz? Bu süreç beni çok zorluyor. Bunun üzüntüsünü yaşıyorum.

'YURTDIŞINDA MAÇ SONRASI HAYAT BİTMİYOR' 

Oynamak, bunu becermek lazım. Avrupa’da hepsi oynuyor bunu. İngiltere’de oynuyor. Kimse sızlanmıyor bundan. Biz sızlanıyoruz. 98’de Schalke’ye gittiğimde; şunu fark ettim. Maç kazanıyorsun, kaybediyorsun ama hayat bitmiyor. Maç maç bakıyorlar orada. Yenildiğimiz zaman taraftar, “üzülme” diyor. Bizde yenildiğimiz zaman yer yerinden oynuyor. Böyle sıkıntılar yaşıyoruz. Bakış açısıyla ilgili bir şey bu. Büyük takımlarda hep şampiyon olacaksın. İkinci olursan başarısız sayılıyorsun. Avrupa’ya gidiyorsun başarısız oluyorsun. Hep şampiyonluk olmuyor. Yönetenlerin de bu bakış açısından futbola bakmaları lazım.  

'PELKAS İLE EKUBAN'I ÖRNEK ALMALILAR' 

Bizim zamanımızda insanlar maça gittiği zaman, “Ben Hami’yi, Ünal’ı, Abdullah’ı, Tolunay’ı izleyeceğim” deniyordu. İzlenme ve oyuncu kapasitesi çok daha farklıydı. Şimdi değerlendirdiğiniz zaman parmakla gösterecek kadar az kıymetli oyuncu sayısı görüyoruz. Çıkıyoruz, “olduk” diyoruz. Gençlerimiz üstüne koyarak, daha başarılı olabilirler. Daha iz bırakabilirler. Şimdi takım oyunu daha ön planda. Takımların oyun şablonunda, kıymetli oyuncular, takım iyiyse daha fazla ön plana çıkıyorlar. Eskiden daha yetenekli oyuncular vardı. Fenerbahçe’de Pelkas diye bir oyuncu var; geldiğinden beri üstüne koyarak ilerliyor. Bir oyuncunun yapabileceği her şeyi sahada yapabiliyor. Buna Türk oyuncuların da katılması lazım. Yabancı, Yunan bir oyuncudan bahsediyoruz. Bu ülkenin en önemli takımlarından Fenerbahçe’de oynuyor. Nasıl yüreğini koyuyor, gençlerin bunu görmesi lazım. Trabzonspor’da Ekuban diye bir oyuncu var. Öyle yürekten oynuyor ki; Trabzonlu değil ama formayı sahipleniyor. Gençlerimizin bunu öğrenmesi, kendilerini buna göre hazırlaması lazım. Sadece yaşam, top oynamak değil. Seni mutlu kılan, bir kitle var.  ​​​​​

 'İSTEDİĞİM TEKLİFLER GELMİYOR' 

Burada mütevazi olmak gerekiyor ama ben göremiyorum. Topa çok iyi vuran oyuncu göremiyorum, vuruyorlar. İnanın; dünyanın sayılı iyi vuran oyuncularından biriyim belki ama ben bunun için çok çalıştım, fedakarlık yaptım. Şartlarım çalışmak için müsaitti. Ben çalışırken, diğerleri geziyordu. İdman bitince gidiyorlardı, ben kalıp çalışıyordum. Bana keyif vermiyor. Ronaldo’da, Messi’de, Koeman’da, Juninho’da çok iyi frikik atıyor ama hepimizin stilleri farklı. Alex çok iyi frikik atıyordu. Hagi ve Prekazi vardı. Ben bunu çalışarak başardım. Türkiye’de çok iyi vuran bir oyuncu görmüyorum. Benim işim bu. Antalyaspor teknik direktörlüğüm oldu. İlk başlangıcım orada. Sonra iki defa Trabzonspor oldu. Benim kimliğim orada. Güzel şeyler yaptık. Kısıtlı imkanlarla. İnsanların hafızasında; bizim zamanımızda dik oynadık. İnsanları sempatik gelen futbol oynatmaya çalıştık. Trabzonspor kendi sahasında çekinmeyecek, korkak, ürkek oynamayacak. Deplasmanda farklı stratejiler olabilir ama evinde sen rakibin üstüne oynayacaksın. Trabzonspor böyle oynamalı. Benim felsefem buydu. Benim istediğim, beklediğim teklifler gelmediği için olmuyor.

'ALLAH HER TAKIMA ATİBA GİBİ OYUNCU VERSİN' 

Zaten şartlar ortada biliyorsunuz. Hedefiniz olmalı. Ekonomik olarak hiç bakmadım olaya. Hep şunu istedim; kulübün ekonomisi güçlü olsun da oyuncuyu oynatalım. Oyuncu oynatmak için, ekonominizin iyi olması lazım. Yerlileri idare ediyorsunuz, kendi tarafınıza çekiyorsunuz ama yabancıyı çekemezsiniz. Onların takımdaşlığı yok. Onlar tamamıyla buraya; top oynamaya ve para kazanmaya geliyorlar. Allah her takıma Atiba gibi oyuncu nasip etsin. Forvette, kalede, orta sahada, defansta farklı meziyetlerde ama o niyette oyuncu nasip etsin. Ekuban benim babamın oğlu değil. Bunları söylemek lazım. Atiba, 3 defa gidip geliyor. Türk oyuncuya bakıyorsun; daha yeni geliyor. Rakip sahadan yeni dönüyor. 39 yaşında. Bizim çocuklarımızın altında kalan oyuncuları buraya getirip, Türk oyuncuların önünü de kapatmayalım. 

'TRABZON GEREKSİZ ÇOK OYUNCU ALDI' 

Trabzonspor, geçen sezon şampiyonluğu kaçırdı. Stratejik hatalar yapıldı; teknik direktör konusunda. Giden, gelen, gitmemeliydi, gelmemeliydi gibi konuşabiliriz. Trabzonspor’un atanıyla, tutanı çok üst performans sergiledi. Çok oyuncu alındı.  Trabzon futbol şehri diyoruz ama; insanlar sadece top oynamak için geldiyse Türkiye’nin en iyi şehri. Hem top oynayıp, hem yaşayayım; o kadar kolay değil. Trabzon, İstanbul değil. Küçük bir şehir. Yaşam alanı kısıtlı Trabzon’da. Çok oyuncu alıncı, adapte olma süreleri uzuyor. İngiltere’den, Arjantin’den, Brezilya’dan geliyor. Sörloth kuzeyden geldi, olağanüstü performans gösterdi. Kimse beklemiyordu. Uğurcan, Karadeniz semalarında çok dolaştı. 26-27 yaşında Türkiye’nin birinci kalecisi oldu. Çok çalıştı; görüldükten sonra izliyoruz ve gurur duyuyoruz. Trabzonspor inişli, çıkışlı bir grafik çiziyor. Gereksiz çok oyuncu aldı Trabzonspor. Alınacak yerler belli; kurulmuş düzeni onlarla güçlendirip, takviye edebilirsiniz. Doğrusunu almak önemli. Son haftalarda beraberlik, otomatiğe bağlandı. Kazanabileceği maçları; bireysel hatalardan dolayı beraberlikle sonuçlandırdı. Bu takım için iyi bir şey değil. Kazanma duygusunu tekrar harekete geçirmek kolay bir şey değil tabi. 

'TRABZON KAZANSIN İSTERİM AMA G.SARAY BİR TIK ÖNDE' 

Bu maçlar camialar için çok önemlidir. Bunlar camialar için marka, etiket maçlardır. Trabzonspor, şampiyonluktan puan olarak uzaklaştı ama bu maçı kazandığı zaman moral olarak daha iyi olacak. Hedef, Avrupa olacak. Başka şansın yok zaten. Galatasaray son hafta daha iyi oynadı. Trabzonspor, kendi sahasında son dakikada; penaltıyla maç berabere bitti. Aslında Uğurcan penaltıyı kurtarmıştı. Bu maçlarda kesin favori diyemeyiz. Trabzonspor’un ne yapacağı belli değil. Şu an moral motivasyon olarak Galatasaray bir tık önde. Benim kimliğim Trabzonspor. Benim tuttuğum takım kazansın isterim ama fair-play ruhu içinde oynansın. Biraz kendimize bakmamız lazım. Takımı yönetenler, kulübü yönetenler; tutturduk gidiyoruz bir VAR, bir hakem. Bunları da bir kenara koymamız lazım. VAR devam etmeli. Katkı da sağlıyor, yardımcı da oluyor. Bizim önce önümüze bakmamız lazım. Hakem ve VAR’ı en son konuşmamız lazım ama bizde en önce konuşulan şey VAR ve hakemler. Bundan vazgeçmemiz lazım.

'TOPA HALA ESKİSİNE YAKIN VURUYORUM' 

8 yaşından beri futbol oynadığım için özlüyorum. O bana işlemiş artık. Keşke bir şans veren olsa da çıksak oynasak. Duygumuzu, hasretimizi halı sahalarda gideriyoruz. Covid’den dolayı gidemiyoruz. Futbol bana göre her şey. Onsuz bir hayat düşünemiyorum. Çok seviyorum. Topa hala, eskisine yakın vuruyorum. Benim ruhum bu. Orada bile keyif alıyorum. Benle oynamak zor tabi. Onun zorluğunu da yaşıyorlar. Eğleniyoruz, mutlu oluyoruz. 

'HOCAMIZ ARABADA AĞLAMAYA BAŞLAMIŞ' 

Bizim bir Bursaspor maçımız vardı. 3-0 yendiler. İkinci gol çok normal bir goldü. Üçüncü golde hakem haksız bir penaltı verdi. Bu penaltı kararı bizi çok üzdü. “Futbolda her şey var” dedik. Soyunma odasında “Biz bu Bursa’yı, Trabzon’da eleyemez miyiz” diye konuştuk. Hep beraber, “Eleriz” dedik. Yemeğe gittik. Hocamız da karşımda duruyor. Ben yemeğimi yedikten sonra, yanına gittim. Yanağından öptüm, yaşlı da bir adam olduğu için. Tercümana dedim “Sen merak etme. Bursa’yı eleyeceğiz, ben de 2 gol atacağım” dedim. Ben oradan ayrıldım. Hocamız yöneticilerle dönerken, arabada ağlamaya başlamış. Sormuşlar; “Hami bana söz verdi, Hami söz vermişse bu iş olur” demiş. Trabzon’da asla idmanı iptal etmeyen hoca, idmanı iptal etti. Maç günü geldi. Kime sorarsam “Biz Bursa’yı eleyeceğiz ama bir gol yiyeceğiz”, bir gol yemek, beş gol atmak demek. Ve biz maçı 5-1 aldık ve kupayı aldık. Ondan sonra hoca geldi bana sarıldı, teşekkür etti. Kupayı aldık. Unutulmaz bir dönüş maçıydı. İki gol attım ama birini Soner’e yazmışlar. Önemli değil.