Trabzonspor Dergisi'nin bir röportaj gerçekleştirdiği Kolombiyalı futbolcu Rodallega, bu sezon gösterdiği başarılı performansın nedenlerini açıkladığı samimi cevaplara imza attı. 

Futbolcu olmasını ise, " futbolcu kanı taşımasına" bağlayan Kolombiyalı, başka bir mesleği yapmasının mümkün olmadığını vurguladı. Ailesi, ülkesi, kariyeri ve takımımızla ilgili tüm düşüncelerini samimiyetle ortaya koyan Hugo Rodallega'nın açıklamaları şu şekilde...

Trabzonspor’da forma giymek nasıl bir duygu?

Öncelikle Trabzonspor forması giymek benim için çok büyük bir mutluluk. Ancak burada kolay süreçlerden geçmedim. İlk yıllar genelde biraz zor geçiyor; ancak zamanla oyuncu alıştıktan sonra neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini öğrendiği vakit her şey iyi oluyor. Buraya geldikten sonra üç hocayla çalıştım. Hepsinden yeni şeyler öğrendim. Kiminden iyi, kiminden yapmamanız gereken şeyleri öğreniyorsunuz. Tüm bunları yaşadım ve kendimi iyi hissediyorum. Bunların yanında şehrin de sizden çok büyük beklentisi var. Bu beklentiye karşılık verebilmek için bizim de çok çalışmamız gerekiyor.   

Ünal Karaman’ın gelişinden sonra senin açından ne gibi değişimler yaşandı?

Ünal hoca gelir gelmez bana büyük bir güven verdi. Kampın birinci gününden itibaren benimle yaptığı bütün konuşmalarında bu güveni hissettirdi, samimiyetini gösterdi. Bu durum bir futbolcu için çok önemlidir. Ben de hocamızın bu güvenine karşılık olarak çok çalışıp, gol atıp, takımıma yardımcı olmaya çalışıyorum. Hocamız oyna derse oynarım, oynama derse beklerim.

Sezona iyi başlangıç yapmanda bu güven duygusunun etkisi olduğunu söyleyebiliriz o halde…

Evet. Hocamızın duyduğu güven bende çok büyük bir değişime neden oldu. Örneğin, Başakşehir maçında takım olarak iyi bir futbol ortaya koyamadık. Ben de bireysel olarak çok iyi oynadığımı düşünmüyorum. Kaleye sadece iki şutum vardı. Bu durumda belki hocamız beni oyundan alabilir veya bir sonraki maçta oynatmayabilirdi, ama yapmadı. Beni oynattı ve güvenimi pekiştirdi. İşimi doğru yaptığım sürece oynayacağımı ve daha fazla fırsat bulacağımı biliyorum.

Dördüncü haftada oynanan Galatasaray maçında baskın bir futbol ve net bir skor vardı. Bu maçı nasıl değerlendirirsin?

Açıkçası kimse kaliteli kadrosu olan, ligin son şampiyonuna karşı bu skoru alacağımızı düşünmemiştir. Ancak biz tamamen bu düşünceyle sahaya çıktık. Karşımızda iyi bir takım olduğunu biliyorduk; ama biz de aynı kaliteye sahibiz. Dolayısıyla maçı kazanmak için sahaya çıktık. Maçın ilk dakikasından itibaren bizim sahamız, bizim evimiz olduğunu rakibe gösterdik. Erken goller bulduk. Daha sonra rakip oyuncunun kırmızı kartla oyun dışında kalmasından sonra işimiz daha da kolaylaştı. Bulduğumuz fırsatları değerlendirdik. Taraftarlarımız da bize yardım etti. Dolayısıyla bizim için çok önemli bir galibiyet oldu.

Takımın kadro kalitesi hakkında ne düşünüyorsun?

Kadro kalitemizin çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Bunu zaten sonuçlardan ve oyuncularımızın kariyerlerinden anlayabilirsiniz. Deneyimli oyuncularımızın kalitesinden ziyade genç oyuncularımızın kalitesine ihtiyacımız var. Çünkü onların önünde büyük bir gelecek var. 11 yıldır burada bulunan kaptanımız Onur ile Onazi, Kucka, Sosa, Burak Yılmaz ve benim gibi deneyimli oyuncuların onlara yardım etmesi gerekiyor ve ediyoruz da. Kadroya baktığınızda hem genç, hem de deneyimli oyuncuların kaliteli olduğunu görüyorsunuz. Bunu da alacağımız sonuçlarla göstermeye devam edeceğimizi düşünüyorum.

2018-2019 futbol sezonunda Hugo Rodallega'nın hedefleri neler? Aynı zamanda takımın hedefleri neler?

Kariyerimin başından beri olduğu gibi amacım ilk 11’de sahaya çıkıp, çok fazla gol atmak, her maç üstüne koyup yoluma başarılarla devam etmek. Takım olarak hedefimiz belli. Trabzonspor gibi büyük takımlar her zaman zirveyi hedefler. En kötü ilk dört takım arasında yer alıp, Şampiyonlar Ligi veya UEFA Avrupa Ligi’nde yer almalıyız.  

Oyuncular için yedek kalmak zordur. Bu süreçte oyuncular neler yapmalıdır?

Bu tür zamanlar oyuncular için çok zor geçer. Yedek kulübesinde beklemek, oynamayacağınızı bilerek antrenman yapmak futbolcuyu çok yorar ve mental olarak düşürür. Şu an ise çok mutluyum.

Ülkemize gelen yabancı oyuncuların, özellikle de forvetlerin en büyük şikâyeti sertlik oluyor. Bu eleştiriye katılıyor musun? Türk futbolunun sertlik dozajını nasıl buluyorsun?

Ben de bu görüşe katılıyorum; ama bu durumdan hiçbir zaman şikayet etmedim. Çünkü Premier Lig gibi çok sert bir ligden buraya geldim. Orada bazen savunma oyuncusu sırtınıza tekme atsa, boynunuzu koparmaya çalışsa yine de faul olmuyor. Dolaysıyla bu sertliğe alışıyorsunuz. Bu nedenle Türkiye’de adaptasyon sürecim kolay oldu. Zaten savunma oyuncusu sert olmalı ve forvete orada olduğunu hissettirmelidir bence.

Kariyerin boyunca seni diğer golcülerden ayıran özellikler nelerdi?

Kolombiya’daki futbol akademilerinde forvetlere, savunma oyuncularından daha hızlı karar verme ve hareket etme konusunda eğitimler verilir. Tüm kariyerim boyunca bunu yapmaya çalıştım. Belki tek fark bu olabilir.  

Geçtiğimiz sezon 28 numaralı formayı giyiyordun ancak bu yıl 7 numaralı formayı tercih ettin. Ayrıca formasının arkasına artık Huguito yazıyor. Bu değişimin özel bir sebebi var mı?

Güleceğimiz bir hikayesi var bunun. Trabzonspor’a transfer olduğumda takımda boşta olan numaraların listesini getirdiler. Eşimi arayarak numara seçme konusunda yardım istedim ve evlilik yıl dönümümüz dolaysıyla da 28 numarayı seçtim. Ancak ortada küçük bir hata vardı çünkü bizim evlilik yıl dönümümüz 29’du. Yanlış hatırlamışım. Doğruyu öğrendiğimde ise kulübüm federasyona 28 numarayı bildirmişti. Bu sezon ise babamdan dolayı 7 numarayı seçtim. Çünkü babam futbolculuğunda 7 numara giyiyormuş. Formanın arkasına Huguito yazdırmam ise şuradan kaynaklanıyor; Kolombiya’da futbolu takip eden insanlar beni Rodallega olarak tanıyorlar. Ancak ailem ve arkadaşlarım bana Huguito diye hitap eder. Dolayısıyla onlar için bu değişimi yaptım.

Eşin bu hataya ne tepki verdi?

Eşim bana kızamadı; çünkü o da 28 diye hatırlıyordu.

Kariyerindeki dönüm noktaları neler?

Profesyonel olarak ilk golüm, ilk kez milli formayı giymem ve gol atmam, İngiltere’ye transfer olduktan iki gün sonra Gerrard’lı, Torres’li Liverpool’a karşı oynamam ve Manchester United’a karşı gol atmak. Maç sonunda Cristiano Ronaldo beni tebrik etmişti. Sonra da formalarımızı değiştirdik. Bu da benim için önemli bir anıdır. Stamford Bridge, Old Trafford ve Santiago Bernabéu stadyumlarında forma giymek de aynı şekilde. Ayrıca Kolombiya’da çok sevilen Mondragon’un mücadele ettiği Galatasaray’ın stadında da top koşturduğum için mutluyum.

Yine bir Kolombiyalı olan Teofilo ile ilişkiniz nasıl?

Milli takımdan tanıyorum, kendisi iyi bir insan ama aynı zamanda zor bir kişi. Eğer arkadaşıysanız sizinle çok iyi bir ilişkisi olur; ama kötü bir ilişkiniz varsa bu sefer tam tersi davranabilir. Benimle arası çok iyiydi. Trabzonspor’dan transfer teklifi aldığımda da kendisini arayıp bilgi aldım. O da bana, “Trabzonspor çok büyük bir kulüp ve çok güzel bir şehir. Kesinlikle oraya gitmelisin” dedi.

Video Hakem (VAR) uygulaması hakkında ne düşünüyorsun?

Uygulamanın futbola hem iyi hem de kötü katkıları olduğunu söyleyebilirim. İyi tarafı hakemler artık pozisyonları tekrar izleyebildikleri için daha sağlıklı karar verebiliyorlar. Kötü tarafı ise oyunun durması ve bekleme anında futbolcular olarak soğumamız.

Kolombiya futbolunun Valderrama'lı, Higuiata'lı, Rincon'lu, Asprilla'lı dönemini bugün fazlasıyla aradığını görüyoruz. Sence Kolombiya futbolunun yaşadığı bu durgunluğun sebepleri neler olabilir?

Ülkemizde sürekli tartışılan bir konudur bu. Aybaşında 25 yıl önce Arjantin’e karşı 5-0 kazandığımız maçın yıl dönümü kutlandı. Herkes o günleri ararken şimdi neden yapamıyoruz diye soruyor. Ancak milli takımımız son iki dünya kupasına katılmayı başardı. Ayrıca Avrupa’nın en önemli kulüplerinin hemen hemen hepsinde bir Kolombiyalı var. Artık dünyada daha fazla tanınırlığımız var. Bence en büyük başarı bu.

Trabzonspor'daki sezon performansın sana Kolombiya Milli Takımı'nın kapılarını açar mı?

Umarım, istediğim bu. Önce kendi takımımda yapmam gerekenleri yapıp daha sonra milli takımda boy göstermek istiyorum.

En başa dönersek bize ailenden ve oradaki çocukluk hayatından bahseder misin? Futbola nasıl ve ne zaman merak sardın?

Ailemde benim dışında futbolcu yok. Sadece babam gençliğinde futbol oynamış ama profesyonel olamamış. Ancak anlatılanlara göre çok iyi bir futbolcuymuş. Belki de kan yoluyla ondaki yetenek bana geçmiş olabilir. Benim ise futbola karşı ilgim çok küçük yaşlara dayanıyor. Kendimi bildim bileli futbolu seviyorum. Futbol topuna karşı duyduğum aşkı gördükten sonra ailem de beni bu konuda desteklemeye başladı. Sonrasında sokak aralarında arkadaşlarımla oynamaya başladım. Kısaca futbol benim çocukluk aşkım.  

Futbola başladığından beri hep aynı mevkide mi oynadın yoksa başka mevkilerde de deneyimlerin oldu mu?

Kariyerime santrafor olarak başladım ancak 12 yaşıma geldiğimde hocam iyi bir santrafor olduğumu, fakat beni sağ bek mevkiinde denemek istediğini söyledi. Bu teklife itiraz edemedim ama birkaç antrenmandan sonra orada oynayamayacağımı anladım ve bunu hocama söyledim. Böylelikle tekrar gerçek pozisyonuma geçtim.

Futbola başladığında idolün kimdi? Bu oyuncuyu kendine idol olarak seçmenin nedeni neydi? Hangi özelliklerine hayranlık duyuyordun?

Kendi ülkemden Asprilla’yı söyleyebilirim. İtalya’da Parma, İngiltere’de Newcastle United Kulübü’nde forma giydi. Milli takım forması altında da çok başarılı olmayı başardı. Futbola başladığımda sürekli onu takip ediyordum, idolüm oydu. Dünya çapında bir isim sorarsanız Brezilyalı Ronaldo’yu söyleyebilirim. Çok büyük bir yetenekti. Ayrıca Thierry Henry var. O da büyük bir futbolcuydu.

Birçok Kolombiyalı genç için futbolcu olmak hayata tutunmanın bir yolu gibi görünüyor. Senin için de futbol bu anlama mı geliyordu? Futbolcu olmasaydın ne olmak isterdin ya da hayat sana hangi seçenekleri sunuyordu?

Sanırım yanıtlayabileceğim en kolay soru bu olsa gerek. Çünkü ben muhtemelen annemin karnındayken bile futbol oynuyordum. Doğduğumdan beri yapmayı planladığım tek iş futboldu. Bunun dışında başka bir şeyi hiç düşünmedim. Şu an 33 yaşındayım ve halen futbol dışında başka bir iş düşünemiyorum, nasıl yapılır bilmiyorum. Ülkemdeki birçok insan da benim gibi futbolcuyu olmayı hedefliyor ve futbola karşı büyük bir aşk duyuyor. Tabii ki herkes futbolcu olamıyor. Geçmişe dönersek 1980’li yıllarda ülkemizde hayat kolay değildi. Savaş ve sürekli devam eden çatışmalar oluyordu. Ülkede huzurlu bir şekilde yaşam sürmek çok zordu. Uzun zamandır ülke dışında futbol oynayan bir futbolcu olarak dışarıdan baktığımda son yıllarda insanların daha huzurlu ve mutlu olduğunu görüyorum. Ülkemiz hem ekonomik, hem de politik açıdan çok büyük bir gelişim gösterdi. Güzel ülkemizde mutlu bir yaşam var.  

2004 yılında profesyonel sözleşme imzaladığın Deportes Quindío takımında 43 maçta 21 gol atarak ön plana çıktığını ve 2005 senesinde Kolombiya’nın köklü kulüplerinden Deportivo Cali'ye transfer oldun. Burada 26 maçta 13 gol atarak takımına katkı sağladın. Başarılı geçen bu iki sezon bahseder misin?

Profesyonel kariyerimin başladığı o yıllar benim için çok şey ifade ediyor. Deportes Quindío çok büyük bir kulüp değildi ancak şansın da yardımıyla o kulüpte çok fazla gol atmayı başardım. Daha sonra gittiğim Deportivo Cali'de 13 gol attım ve şampiyon olduk. Şampiyon olup tanındıktan sonra hem Avrupa, hem de Güney Amerika’dan çok fazla teklif aldım. Bu teklifler arasından Meksika’yı tercih ettim. En başa dönersek ülkemde geçen o iki yıl kariyerimi çok fazla etkiledi. Belki de şu an burada olmamı sağlayan o iki yıldır.

Meksika'nın başkent ekibi Monterrey'i tercih etmenin sebebi neydi?

O dönem bana ilk teklif İspanya’dan gelmişti. Bu transfer ekonomik sebeplerden dolayı gerçekleşmedi. Sonrasında Meksika’ya gittim. Açıkçası Kolombiyalı genç bir oyuncu için Meksika çok önemli bir vitrindir. Benim için de öyle oldu.

Ardından İngiltere’ye gittin. Sert şartları olan bu ligde forma giymek futboluna nasıl bir katkı sağladı?

Kariyerimdeki çok önemli bir adımı da Roberto Martínez’in çalıştırdığı Wigan Athletic’te attım. Futbolda bildiğim çoğu şeyi bana o öğretti diyebilirim. Wigan’da beni sol kanatta denemişti. Ligin orta sıra, hatta küçük takımlarından birinde sol açıkta oynayıp 13 gol atmayı başardım. Bence çok önemli bir rakam. Bu başarıyı Roberto Martínez’e borçluyum. 2013 yılında Fulham’da oynarken Berbatov bizim takıma transfer olmuştu.  O geldiğinde biraz daha farklı bir pozisyonda oynadım. O dokuz numaraya, bense santrafor pozisyonuna geçen 10 numara gibiydim. Berbatov’a yardımcı bir santrafor gibiydim. Birlikte çok iyi bir kombinasyon oluşturmuştuk. Böylelikle çok iyi maçlar oynadık.

Premier Lig – Türkiye Ligi özelinde bir karşılaştırma yapmanı istesem ne söylersin?

İki ülkenin çok farklı kültürlere sahip olduğunu söyleyebilirim. Buradaki kültüre hem ben, hem de ailem çok iyi uyum sağladı. Ülkede nereye gidersek gidelim sevgi ve saygı görüyoruz. İnsanların yardımcı olma çabaları beni bu ülkeye aşık etti. İstanbul’a gittiğim zamanlarda başka takım taraftarları bana sevgi ve saygı gösterip, fotoğraf çekilmek istiyorlar. Bu da çok takdir edilmesi gereken bir durum. İki ülke arasındaki futbolu karşılaştırırsak çok büyük farklar görüyoruz. Şöyle örneklendirebiliriz; mesela İngiltere’de çok sert ve hızlı bir futbol oynanıyor. Takımlar genellikle hafta içi çalışmalarını duran top, kontratak ve hızlı oyun üzerine yapıyorlar. Aradaki en büyük fark ise bence hakemler. Burada çalınan basit faulleri İngiltere’de görme şansınız yok. Hakemler sertliğe rağmen oyunun devam etmesini istiyorlar. Türkiye’de en ufak dokunuşta düdük çalıyor. Özetlemek gerekirse İngiltere’de kontratağa yatkın daha hızlı bir oynanıyor ve oyun hakemler tarafından durdurulmuyor.   

Trabzon'daki hayatından bize biraz söz eder misin? Burada neler yapıyorsun, nelerden hoşlanıyorsun? Şehrin sana farklı ve çarpıcı gelen yönleri var mı?

Trabzon aile açısından zor bir karar almama sebep oldu. Çocuklarım İzmir’de uluslararası bir okulda öğrenim görüyordu. İlk planımıza göre okuldan dolayı ailem orada kalacaktı; ama zamanla hasret çekmeye başladık ve onlar da buraya geldiler. Çocuklarım dört ay okula gidemedi. Yaşanan bu durumdan dolayı tekrar geri döndüler. Onun dışında özellikle yemek anlamında burayı çok seviyorum. Sürekli gidip balık yediğim yerler var. Her gittiğim yerde çok güzel ağırlanıyorum. AVM’ye gittiğimde de taraftarlarımızın sıcak ilgisiyle karşılaşıyorum.

Şehirde insanların arasına karıştığında neler yaşıyorsun? Başından geçen ilginç bir olay veya olaylar var mı?

Başımdan geçen birkaç anım var. Şu an hatırlayamadığım bir maçta benim attığım gol sonrası 2-1 kazanmıştık. Bu maç sonrası mutlu bir şekilde AVM’ye gittiğimde birisi beni durdurup neden tek bir gol attığımı sordu. Bir gol atmama sinirlenip en az 2-3 gol atmam gerektiğini söyledi. Maçı kazandıran golü atıp fırça yediğim bir anım oldu. Son olarak kitap yazdığımda mutlaka bahsedeceğim bir anımı anlatacağım: Yine kazandığımız bir maçtan sonra eşimle birlikte balık yemeye gittik. Bizimle ilgilenen garson adımın Rodallega olduğunu öğrenince bizimle ilgilenmeyeceğini söyledi. Çok şaşırmıştım. Sonra arkadaşım nedenini öğrenip bize anlattı. Garson Trabzonlu değilmiş ve o hafta onun desteklediği takıma gol attığım için böyle yapmış. Sanırım Trabzon’da Trabzonsporlu olmayan tek kişiyle karşılaşmış oldum.

Çocuklarının ve eşinin futbola, Trabzonspor’a ilgisi nasıl?

Bu soruya oğlum özelinde cevap vermek istiyorum. Kendisi İzmir’de yaşıyor; ama odası komple Bordo-Mavi renklerle kaplı. Çarşaflarına kadar Trabzonspor ürünleriyle dolu. Okula Trabzonspor armalı kıyafetlerle gidiyor. Trabzonspor’u çok seviyor ve biz konuştuğumuzda, “Baba başka takımlarda da oynadın. Onların da çok büyük taraftarları vardı ama buradakiler çok çılgın” demişti. Hatta stadyuma geldiğinde çıkan gürültüden korkuyor, ama çok seviyor. İyi bir Trabzonspor taraftarı olduğunu söyleyebilirim.  

Kulübe ilişkin en sevdiğin şey nedir?

Kulübe ilişkin sevdiğim çok şey var. Örneğin tesisler çok güzel. Oyuncunun kendini iyi hissedebileceği her türlü imkân var. Yönetici, teknik heyet ve personelle aramızdaki ilişki çok sağlıklı. Trabzonspor büyük kulüp olmanın karşılığını verebiliyor.  

Futbol dışında neler yapıyorsun? Salsanın Kolombiya’da meşhur olduğunu biliyoruz. Bu konuda nasılsın?

Futbol ve ailemden sonra hayatımdaki en önemli şey müzik. Kolombiya’da herkes salsayı sever ve öğrenmeye çalışır. Her maç öncesi mutlaka salsa müziği dinlerim. Bana çok iyi geliyor.

Gol atınca salsa izleyecek miyiz?

Mutlaka bir gün yapacağım. Ancak bunu bilen bir kişiye daha ihtiyacım var.