MARC JANKO: DER ALPENBOMBER

90'lı yılların 2. yarısında Trabzonspor'la adı en çok anılan yabancı oyunculardan biri Anton Polster'dir. Trabzonspor çok isteyip de alamamıştı bu gol makinesi Avusturyalıyı. Polster'e niyet edip Janko ile kapatıyor şimdi bu açığı. Hayırlı olsun diyelim öncelikle...

Janko 1983 doğumlu. Annesi Eva Egger, sonradan Janko, 1968 Meksiko Olimpiyatlarında cirit atma dalında bronz madalya almış bir sporcu. Aynı dalda Avusturya rekortmeni ve rekoru da hâlâ kırılabilmiş değil. Sporcu bir aileden geliyor.

Janko futbola 7 yaşında Admira Wacker'de başlıyor. Fiziksel olarak normal gelişimini sürdürürken boyunun birden bire uzaması nedeniyle bazı sakatlıklar yaşıyor ama -sanıyorum genlerinin de etkisiyle- yaşadığı her sakatlıktan daha sağlam bir şekilde çıkıyor. 20 yaşına kadar amatör olarak sürdürdüğü futbol serüvenini 2003 yılında profesyonel olarak bir ileri safhaya taşıyor. 2003 2004 yılında Admira 2. takımıyla 20 maça çıkıp 5 gole imzasını atıyor. Ertesi yıl Yine Admira'nın 2. takımıyla başladığı sezonu Admira A takımıyla ve Avusturya U21 Milli takımı formasıyla neticelendiriyor. Bir sonraki sezon ise 21 oyuncu transfer ederek giren Salzburg'un, Zickler gibi, Lokvenc Mayrleb gibi (Kariyerinde 200 golü var) önemli golcülerin arasında, hiç kimsenin beklemediğini yapıp sivrilmeyi başarıyor ve 18 maça çıktığı Salzburg formasıyla 11 gole imzasını atıyordu. (İlk golünü attığı takım da Admira Wacker.) Bu oyuncular hem ismen, hem de cismen önemli. Lokvenc, Zickler ve Marc Janko üçlüsünün en kısası 1.89'luk boyuyla Zickler. 2.02'lik Lokvenc ve 1.96'lık Janko...  Bu Trio ile bugünkü Trabzonspor hattında bazı benzerlikler mevcut.

İkinci sezonunun tamamı sakatlıkla boğuşarak geçmiş. Önce baldırından, bu sakatlığı sürerken kalçasından yaşadığı sakatlık nedeniyle neredeyse bir sezon hiç futbol oynamamış. Fakat bütün tek bir antrenman bile kaçırmadan, rehabilitasyon sürecini mükemmel geçirmiş. Yaşadığı en uzun sakatlık da bu.  Geri dönüşü de muhteşem olmuş tabii. 2008/2009 sezonunda ligde oynadığı 34 maçta 39 gol 9 asist yaparken, Avusturya Milli Takımıyla çıktığı 2010 Dünya Kupası eleme maçlarında da 4 gole imzasını attı. (Fransa'yı 3-1 yendikleri maçta 1 gol, 1 asist.) Bu performansı, bütün dünyanın gözlerini Janko üzerine çekerken, beraberinde soru işaretleri de getiriyordu: Janko küçük liglerin büyük golcüsü müydü? Aslında bu sorulara cevabı Avusturya Milli Takımıyla çıktığı Dünya Kupası Elemeleri maçlarında vermişti ama bir kez daha kanıtlarsa bir şey kaybetmeyecekti.

Ertesi sezon ligde attığı gol sayısı "normal" seviyeye indi. Fakat UEFA Avrupa Ligi G grubundan 6'da 6 yaparak çıkan Salzburg'un gruplarda oynadığı Villareal ve Lazio maçlarında üst düzey liglerin bu üst düzey takımlarını boş geçmedi. 2. turda Standard Liege'e 3-2 ve 0-0'la elenirlerken, ilk maçta atılan 2 gol de Janko'nun ayağından geliyordu. Bu performansı da var olan soru işaretlerini tamamen sildi.

İlk yurtdışı tecrübesini yaşadığı Twente'nin en pahalı futbolcusu oluyordu Janko. Takımın başına Michel Preud'homme'u getiren Twente'nin onu transfer etmek için ödediği bonservis 7 milyon Euro. Genelde "üzerinden para kazanabileceği" oyuncuları tercih eden Twente'nin 26 yaşında bir oyuncuyu, bu denli yüksek bir bonservisle transfer etmesi dikkate değer. Hollanda’nın bu mucizevi takımı, Scouting konusunda Türkiye'deki tüm takımların ötesinde bir takım. Kendisini çok daha iyi takımlar istemesine rağmen Janko niçin Twente'yi seçtiğini şu sözlerle açıklıyordu: "Daha büyük kulüplere de gidebilirdim ama  transfer olmadan önce kendimi o ligler için hazırlamalıydım. Twente de bu açıdan oldukça iyi bir kulüptü."

Hollanda Liginde en çok etkilendiği şey taktiksel anlayış olmuş. "Hemen her idmanda üzerinde en çok durduğumuz şey oyun anlayışımız. Avusturya Ligi ile arasındaki en büyük fark da bu diyebilirim." Taktik, teknik bir yana bırakılırsa Janko en iyi bildiği işi yapmaya devam ediyordu. Twente'deki ilk yılında istatistiksel olarak yine ortalamasını yakalıyordu: 29 maç, 14 gol. Bu 14 golün tamamı da ilk 20 haftada kaydedilmiştir. Ayrıca Hollanda Kupası Finalinde Ajax karşısında uzatmalarda oyuna girip takımına kupayı getiren golü atan isim de odur.

Michel Preud'homme'un Suudi Arabistan'ın Riyad takımının başına geçmesiyle Janko'nun Twente macerasında bazı değişmeler meydana gelir. Üstelik takımın başına gol rekoru kırdığı sezon Red Bull Salzburg'un antrenörü olan Co Adriaanse getirilmiştir. Fakat işler Twente taraftarı ve yönetiminin istediği gibi gitmez. 2008 yılından beri ülkenin en büyük takımları arasına adını yazdıran ve kafaya oynayan Twente O sezonun ortasında takımdan ayrılır. Ayrılırken şu istatistiklere sahiptir: 16 maç, 10 gol. Janko bu istatistiklere rağmen Twente oyununu aksattığı, göze hoş gelen, bol aksiyona ve harekete dayalı oyun sistemine uyum sağlayamadığı için eleştirilir. Aslında Janko'nun hiçbir zaman böyle bir iddiası olmamıştır. O klasik bir 9 numaradır ve ceza sahasının içi ondan sorulur. O devre arasında 3 milyon EURO'ya Porto'ya transfer olur.

Burada şöyle bir paragraf açalım. Janko, ülkesinin en popüler futbolcusu iken yurtdışına transfer oluyor. Üstelik geç denebilecek bir yaşta. Bu tip transfer yapan oyuncuların genelde ilk denemeleri hüsran olur. Örneği çoktur, sadece ülkemize bakmak yeterli bu örnekler için. Onun geç sayılabilecek yaşına rağmen, müthiş bir popülariteyi, ilgiyi bırakıp gittiği yurtdışında başarılı olması iki kere değerli. 1.5 sezon süren Hollanda macerasında kendini Hollandaca ifade edebilecek seviyeye gelmiş, taraftarların gönlünde saygın bir yer edinmişti Hollanda'dan ayrılırken. (Porto'da da böyleydi. Her iki takımda da taraftarlarla oldukça iyi diyaloglar kurmuştu.) Umarım aynı uyumu Türkiye'ye ve Trabzonspor'a uyum sağlama konusunda da gösterir.

Porto'ya transfer olduktan sonra kendisini izlemeye gelen kız arkadaşına "Dragao'ya kırmızı kıyafetlerle gelme." Uyarısında bulunmuş. İlk yurtdışı tecrübesindeki başarısı ve şu ufak anektoddan Janko'nun uyum sürecini zekası sayesinde kısa sürede atlattığı söylenebilir. Devre arasında transfer olduğu Porto'da 10 maça çıkıp 4 gol atmış.

Peki Porto neden Janko'ya yöneliyor?

Falcao'nun satışından sonra Kleber beklenen performansı gösteremeyince iş bitirici oyuncu sıkıntısı çekiyorlar. Kleber de nitelik olarak onunla aynı özelliklere sahip. Fakat performansından memnun olunmayınca alternatiflere yöneliyorlar. Asıl hedefleri olan Jackson Martinez ise devre arası bütçeleri için pahalı geliyor. Onlar da Marc Janko'ya yöneliyorlar. 10 maçta 4 gol atıyor Janko. Jackson Martinez transferinin yanı sıra genç santrafor Kleber'in de (Brezilya A milli, çok iyi bir hazırlık dönemi geçirmesi, üstüne üstlük bir de sezon başında sakatlanması Janko'yu bir anda geri plana itmiş. Tabii bununla birlikte onun klasik bir 9 numara olması, yani Porto'nun beklediği ihtiyaçları tam olarak karşılayamaması da bir etken. Janko mobilize bir oyuncu değil, kendi şansını kendi yaratamıyor, iyi bir iletişimle, arkadaşlarının hazırlayacağı pozisyonlarla etkili oluyor olması da bir başka etken. Bu arada mevzubahis sakatlığının,  1 haftalık tedavinin ardından iyileştiği sanılırken aynı yerdeki sakatlığı tekrar nüksetmiş. Önemli bir sakatlık değil. Sezon başı hazırlıklarından biraz geri kalsa da idman açığını kapatmış durumda olduğu söyleniyor. 2 hafta önce Avusturya ile oynadığımız milli maçta kadrodaydı. 3 Mart 2010'dan beri Avusturya Milli takımının kaptanıydı. Fakat 15 Ağustos'da bizimle oynadıkları maçta kaptanlığı Fuchs'a devretti. Birlikte düzenledikleri bir basın toplantısında Fuchs kamuoyuna yeni kaptan olarak tanıtıldı.

Janko gerek saha içi, gerekse saha dışında gerçek bir profesyonel. Çok sayıda arızalı futbolcuya sahip olan Avusturya'da saygın bir isim. Takım kaptanı, ayrıca hakkında kötü bir haber neredeyse çıkmamış. Saha içine gelirsek, klasik bir 9 numara. 18 içinde her pozisyonda gol atabilecek potansiyele sahip, uzun boyuna rağmen ayakları çevik bir oyuncu. Fiziksel üstünlüğünü daha efektif kullanmasını sağlayan, oldukça iyi bir futbol zekasına sahip. Fiziksel üstünlüğüyle zorlayabileceği pozisyonları aklıyla kolaylaştırıyor. Tabii, Trabzonspor'un "bencilleşen" kanat oyuncularının onunla sağlayacağı iletişim performansında belirgin olacak. Trabzonspor'un genelde 4-3-3 oynayacağı gerçeğinden hareketle şunları söyleyebiliriz. Volkan ve Olcan oyun zekası anlamında ortalama oyuncular, özellikle Burak'ın gidişinden sonra İstanbul'u isteyen yerliler için iyice "basamak" takım havasına büründüğümüzü de hesaba katarsak kontrollerini kaybetmiş bir şekilde bencilleştiler. Onlara çekilecek ayarla birlikte Janko'nun tecrübesinden ve yeteneklerinden daha fazla faydalanabilir Trabzonspor. Kişisel istatistiklere değil, takıma oynarlarsa takımla beraber onlar da yükselecek. Bunu anlamalılar.

Twente'de Ola John ve Bryan Ruiz bunu anlamışlardı. Pred'homme zamanında 4-2-3-1'in en ucunda zaman zaman 4-3-3'ün ortasında,  solda John, sağda Bryan Ruiz ve arkalarında da Luuk de Jong'un oynadığı hücum hattı, Hollandalı Total futbol fetişistlerini memnun edemese de-Janko Twente'de kaldığı süre içerisinde- oldukça efektif bir hücum hattı olmuşlardı. Porto'da da zaman zaman Hulk ve Varela, zaman zaman da Cristian Rodriguez ve James Rodriguez ikilisinin ucunda, merkezde oynuyordu. İyi beslendiği takdirde, 89 dakika kötü oynadığı bir oyunda 1 dakikada oyunu değiştirebilecek bir oyuncu Janko. Bir diğer önemli özelliği de kilit gollerin adamı olması. Özellikle kapanan rakiplere karşı kritik golleriyle dikkat çekiyor.

Golcülüğünün yanında karakteriyle de örnek teşkil edecek olan Janko'nun Trabzonspor'u seçmesi önemliydi. Üstelik Porto gibi oyuncu satışlarında "çok az" zarar eden bir takımdan, 3 milyon EURO'ya aldığı bir oyuncuyu 2.5 milyon EURO almak da dikkat çekici. (Diego'yu da aldıklarından daha ucuz bir fiyata satmışlardı Bremen'e.)Zokora ile birlikte takıma apayrı bir sinerji katacaklarını düşünüyorum. Almanya'dan ciddi talipleri vardı. En ciddi alıcılarından biri de Stuttgart'tı. Trabzonspor'un teklifinin maddi anlamda daha cazip olduğu da bir gerçek bu tercihte.  Transferde geç kalınmasının Trabzonspor taraftarı üzerinde yarattığı umutsuzluğu kağıt üstünde sildi. Sahada göstereceği performansla da matemi bayrama çevirir umarım.