Mafya babası dediler, o çocuklarımın babasıyım dedi, ellerinden tuttu ve dün gece Hüseyin Avni Aker Stadyumu’nu şölen alanına çevirdi.

Kabadayı dediler, o, benden kabadayı olmaz yeğenlerimin dayısıyım dedi.

Parasız dediler, 2 ayda kulübün anahtarını teslim eder dediniz, o kulübün ekonomik tablosunu ve borçlarını hiç tartıştırmadan borçları takır takır ödedi, ödetti. Hemde mal varlığının neredeyse yarısını satarak.. Önemli transferler gerçekleştirdi.

Kavgacıdır, psikopattır dediler, o rakibi olan, dişbilediği Muharrem Usta ile el ele vererek Türk Futbolu’ndaki ve Trabzonspor geçmişindeki benim olmazsa kimsenin olmasın mantığını bir çırpıda siliverdi.

‘Kızılçeşme’de siyaset yaptı, bu da Ak Parti yandaşı dediler.

O bir gün sonra TFF Genel Kurulu’nda emek hırsızı olan camiayı ve onu destekleyenleri namussuzlukla suçluyorum üstüne alınan alınsın dedi. Emek hırsızlarını destekleyen herkesi yerin dibine sokarak Türkiye’nin gündemine oturan flaş adam oldu.

Transfer yapamaz, parası yok dediler, o dünyanın gözde isimlerini Trabzon’a getirdi, birileri zorlanıyordu da hani bu şehre topçu gelmez diyordu.

Yönetimi züğürt, kulüpten çıkar sağlamak için şimdi tüm paralı işlere dalacaklar, kulübe çökecekler, kendilerine rant sağlayacaklar dediler, o uçak biletlerini, otel masraflarını bile takıma ödeteni yakarım, benim yönetimim masraflarını takıma mal etmeyecek dedi.

Sadri Şener’den ne farkı var yabancıara dünyanın parasını veriyor hani öze dönüş dediler, o altyapıdan A takıma çıkardığı 7 futbolcu ve Mustafa Reşit Akçay ile ‘Öze dönerken de temkinli olmalıyız, teker teker, takımı oturta oturta bu işi yapmalıyız’ dedi.  

Taraftar dün gece onu ‘Alemin kralı, geliyor, büyük başkan, öl de ölelim, ölmeyeni gömelim’ tezahuratlarıyla karşıladı. Konuşmasının her noktasını alkışladı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kısmı gereksiz bir teşekkürdü. Dün gecenin ambiyansı hiç ama hiç oturmadı. XXL bedene smol giydirmek gibi birşey oldu. Boşu boşuna da Tayyip Erdoğan’ı yuhalattı, Trabonspor kimliğine siyaseti bulaştırma yolunda bir kez daha tökezledi. Dilerim bu hatayı bir daha yapmaz, çünkü şikenin paydaşları ile siyasetin iç içe girmişliğinin farkındalığına en önce varan kişi olarak tanıyoruz biz Hacıosmanoğlu’nu.

Önemli olmayı değerli kalmaya tercih etmeli bence sayın Hacıosmanoğlu. Gerek yok. ‘Seve seve’ sevmek zorunda bu ülkenin her yönetini Türkiye’nin çimentosu olan Trabzon’un takımı Trabzonspor’u.

Evet Başbakan’a teşekkür etti, yüreğinden geldiğince bu ülkeye olan hizmetlerinden ötürü. Belkide Başbakan Erdoğan ile iki gün önce yaptığı görüşmede bir ışık, bir söz, bir garanti almıştı.

Bunu bilemeyiz. 

Ama en azından taraftarının karşısına iki kadeh atıp alay edercesine konuşarak, dün dediğini bugün inkar eden bir başkan olarak değil, iki rekat namazını kılıp, bilmeden yanlışta olsa o anda yüreğinden geçeni söyleyen, rüzgara göre yelken çeviren değil, kıvırmadan doğru bildiğini söyleyen bir başkan olarak çıkıyordu. Belki çorap giymemişti, belki kravat takmamıştı, belki burbery ceketi, lacoste tişörtü yktu üzerinde, belki sükseli, taraftarı gaza verecek söylemlerde de bulunamamıştı. Çünkü çaka satmak değil onun niyeti.

Dün gece  ‘Bosingwa ve Maluda’nın şampiyonluk primlerini gerekirse cebimden öderim diyebilecek cömertliğe sahip olan Hacıosmanoğlu  sezon başlamadan Trabzonspor taraftarına büyük bir heyecan yaşattı.

Dilerim hep böyle mutlu ayrılır Trabzonsporumuzun sahibi olan taraftarlarımız, Hüseyin Avni Aker Stadyumu’ndan.

Dileğim şampiyonluktur, dileğim Trabzonspor’un başarısıdır. Hacıosmanoğlu veya bir başkası önemli değil. Önemli olan iyi pozitif enerji ile takımı, taraftarı ve Trabzon’u başarıya ulaştırmak.

Hep birlikte inanırsak bunu başarabiliriz. 

Hacıosmanoğlu ile ilgili yazımı gelmiş geçmiş en ünlü Türk edebiyatçılarından Kırgız Türkü  Yazar Aymatov’un şu sözüyle noktalıyorum.

Sen kendini biliyorsan bil ki, kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. Unutma, gereksiz eleştiri sadece gizli hayranlıktır.