Sporsever bir millet olmadığımız gibi spor yapan bir millette değiliz. Sadece futbolu seviyoruz (o da muamma) ve hangi sporla uğraşıyorsunuz diye sorulan bir soruya, ortalama bir Türk erkeğinin vereceği cevap 'haftada bir halı saha' cevabından öte gitmez genelde.
 
Sahi nedir bu halı saha olayımız?
 
Bence yurdum erkeğinin haftalık sıradan bir aktivitesinden ibaret değil. Zira üzerinde tüketilen fikir/emek mesaisi pek çok şeyin üzerinde. Ben bir spor faaliyeti olarakta görmüyorum. 12-14 erkeğin, haftada 1 saat, nerdeyse sporun tüm olmasını gerekenlerini ihlal ederek, bir topun peşinde en hafif tabirle tepinmesi insana form kazandırıp, vücudu pek atletik kılmasa gerek. Her maçın ardından, ''Abi oynadıkça göbek eriyor''türü cümleler teselliden öte değil bence.
 
Sihirli Soru Cümlesi: ''Abi 10-11 arası maç var, oynar mısın?
Ayağıyla bir topa yön vermeye muktedir çoğu Türk erkeği bir halı saha grubuna mensuptur. Şartlar uygunsa halı sahaya abone olunur. Böylesi daha makuldür. Boş saha bulma ve uygun zaman telaşesinden yırtarsın. Her hafta salkım saçak olan üyeleri disipline etmiş olursun hem. Aksi taktirde sahayı, zamanı, oyuncuları ayarlamayı kendine vazife edinmiş/edindirilmiş kişiler vardır. Maç sonucu bir türlü tamamlanamayan halı saha ücreti bu arkadaşlarca tamamlanır her defasında, giren kontör/fatura da ektrasıdır. Her maç öncesi onlarca görüşme vardır, yoğun telekominasyon ağıdır halı saha olayı.
 
Fiziki Şartlar
Sahanın kötüsü, yani muşamba kıvamında olanı çok can yakar. Halı saha ayakkabıları her eve lazımdır. Enflasyon sepetine de dahil edilmelidir. 1 tane alınır, uzun yıllar kullanılır. Önemli olan markası değil ayağa iyi oturup oturmadığıdır.
Her maç mutlaka ayakkabasını unutan olur. Bunların midesi elveriyorsa halı saha müessesinde ayakkabı kiralama giderler. Nasıl olsa halıdır, bişey olmaz deyip çıplak ayakla oynamak biraz dangalaklıktır. Ayak tabanının bir kısmını saha da bırakabilirsiniz.
 
Bir de abartıp çivili kramponla gelenler olur. Bu arkadaşlar genelde maç öncesi ısınma turlarını halı saha işletmecisiyle köşe kapmaca oynayarak geçirirler. Halı saha ayakkabısını genelde tozluk diye tabir edilen, sadece ilk kullanım için beyazlığını koruyan, daha sonraları hep siyah beyaz karışımı, gri tonda seyreden kalın çoraplar tamamlar. Bu çoraplardan edinmeyip, yerine klasik çorap giyenler olur, komik görünürler vesselam.
 
Halı saha formaları ise leş gibidir. Bir hafta sonra tekrardan giyileceği için yıkanmadan haftaya, ondan sonki haftaya ve ondan sonraki haftaya devereder. Hijyenin 'h' si soyunma odalarının yanından geçmez. 6-7 terli erkek, 2-3 metrekarelik bir odanın içinde...
 
Halı Saha İnsanı
 
Halı saha insanı maç öncesi ısınmaz. Isınana da 'artist' gözüyle bakılır. Sahaya girilir, topa saldırılır. Isınma namına topla münasebet şekli orta açmak ve boş kaleye abanmaktan ibarettir.'Halı sahacı erkek' profili oluşturmak istersek nerdeyse her yaş skalasından, her meslek grubundan insanı bu gruba dahil edebiliriz. Biraz sınıflar üstü bir hadisedir halı saha, zengini de oynar fakiri de. Zengini Hasan Vezir'in halı sahasında oynar, fakiri Sultanbeyli belediyesinin halısahasında...
 
Bunun dışında halı saha maçları Türk erkeğinin en mühim sosyalleşme araçlarından birisidir. Yurdum erkeği için halı sahalar kısmende olsa hayallerini gerçekleştirme olanağı sunar. Sahaya çıkan çoğu kimse tüm hafta boyunca televizyondan izlediği futbolcuların hareketlerini yapabilmenin hayalini kurar hep. Top gelse de o şık hareketi bi' yapabilsedir. Bazen o hareket maç telaşesinde unutulur, bazen yapılır maç boyu yatılır, bazende tüm maç o hareket için heba edilir.
 
Mutlak surette maç için sabit bir kaleci ayarlanmalıdır. Zira bir erkeğin bir erkeğe söyleyebileci en berbat ikinci laf; ''abi kaleye geçsene''dir. Birincisi ''günaydın sevgilim''dir.
 
Yazılı Olmayan Kurallar
 
Her maç öncesi ortak bir iradeyle taktik belirlenir(7 kişiyle ne taktiğiyse artık), herkeste biat eder. 3'lü defans sabit kalacaktır (hadi len), orta saha defansa yardım edecektir, ileri toplu çıkılıp toplu dönülecektir. İşte bu halı sahaların olmazsa olmaz taktiğidir. Zeman için 4-3-3 neyse halı sahalar için bencil futboldan kaçınmak odur. Bunlar maçın 10. dakikasından itibaren unutulmak suretiyle her maç öncesi ateşli bir şekilde tartışılan ve ateşli bir şekilde kabul gören kurallardır.
 
10. dakidan itiraberen herkes bildiği doğrultuda oynamaya başlar. Şayet maç erkenden koptuysa, büyük bir sebatla o vakte kadar defansta çakılı kalmayı becermiş oyuncu, resti çeker;'anuna goyarım' diyerekten forvete çıkar, zaten olmayan defans kurgusu böylelikle çöküverir.
 
Rakip azılı düşmandır. Zaten ciddi manada yapılan sporun centilmenlikle, kardeşlikle hiç alakası yoktur. Pek tanınmayan bir rakiple yapılan maç kavga ortamına müsaittir. Sert geçen böyle bir maç potansiyel Fight Club ortamıdır. Halı sahalarda kavga sıklıkla görülür yani. Erkek egemen zemindir halı sahalar, maskulen gurur zedelenmeye pek yanaşmaz. Kavga çıkarsa maç yarıda kalır, kavga çıkması değil de işte bu kötüdür. Bi' de her takımda bencil bir oyuncu bulunur. İçten içe çok küfür yer bu adamlar. Hakemler zaten hipnedir, ciddi turnuvalar dışında hakeme ihtiyaç duyulmaz.
 
Kaçınılması Gerekenler
 
Söz veripte maça gelmemek ağır kolpalıktır. Affolunmaz. Halı sahalarımızda görmek istemediğimiz on kusurlu hareketin onuna birden tekabül eder.
Halı saha maçları çevrenizde yoğun bir populasyonu ilgilendiriyorsa biraz çakal olmak icap edebilir. Ya herkes idare edilebilmelidir, ya da 8. şahsın haberi olmamalıdır maçtan. Tafrası olur, küseni olur, olur da olur. Bir de maç boyunca takımın tüm yükünü kendi çektiğine inanıp, geri kalanların oyunu boşladığını düşünenler olur. Bu düşüncenin devamı bazen maçı terketmeye kadar gidebilir. Tasvip edilmez bu tür kaprisler. Sonra, normal hayatta gayet aklı selim ve mülayim birisi sahada nerdeyse herkese salça olan bir cevvale dönüşebilir. Sorsan 'abi niye böyle' diye, 'ya abi fıtratım böyle' der genelde. Aslında halı sahada herkes birbirine bağırır. O bir saatte dünya ile irtibat kopar.
Haftada bir saat kopsun da zaten.