SIKINTILAR FUTBOLDAN SOĞUTTU

Trabzon Faroz Mahallesi’nde oturuyorum. Evliyim 3 çocuğum var. Eğitim Enstitüsü mezunuyum, Trabzon'da baba mesleği olan balıkçılıkla uğraşıyorum. Trabzonspor’da 1992-96 yılları arasında Sadri Şener ve Faruk Özak başkanlığındaki yönetimlerde idarecilik yaptım. Sonrasında 2011 yılında şampiyonluk kupamızın Trabzon’a gelemediği o sıkıntılı dönemde tekrar Sadri Şener başkanlığındaki yönetimde görev aldım. Sevdamız Trabzonspor’a hizmet etmiş olmanın gururunu yaşıyoruz. Fakat sıkıntılar bizi futboldan soğuttu diyebilirim.

STRESE GİRİYORUM İZLEMİYORUM

Trabzonspor’umuzun son yıllarda yaşadığı olumsuzluklar ve ard arda gelen başarısızlıklar bizi çok fazla üzüyor. Bu durum iş hayatımı etkiliyor, Trabzonspor mağlup olduğu zaman 2 gün kendime gelemiyorum. Moralim çok bozuk oluyor, kimseyle konuşmuyorum eğer konuşmam gerekirse de kısa kesiyorum. Ama takım galip geldiğinde ise etrafa gülücükler dağıtıyorum, çok neşeli oluyorum. İşte Trabzonspor beni bu kadar çok etkiliyor. Trabzonspor’un bu sezon oynadığı hiçbir maçı ne televizyondan ne de canlı olarak izlemedim. Maçın oynanacağı saatlerde ise eve gitmiyorum, arabayla dolaşıyorum. Maç Pazar günü oynanacaksa Cuma, Cumartesi günleri bende inanılmaz bir stres oluyor. Sanki sahaya çıkıp ben oynayacağım.

HER SALI MUTLAKA TOPLANTI

Bizler amatör ruhla Trabzonspor’da idarecilik yaptık. Kulüp için takım için çok güzel işler yaptığımıza inanıyorum. Bizim dönemimizde her Salı günü istisnasız yönetim kurulu toplantısı yapılırdı. Oynadığımız maçın mağlubiyeti, galibiyeti ve haftanın değerlendirmesi yapılırdı. Kulübün harcamaları doyalar halinde tüm yöneticilerin önüne gelirdi. Bizler hesapları inceler kabul etmediğimiz harcamalara itiraz eder, imza atmazdık. Toplantılarımızı da Trabzon’da yapardık, başkanın katılamadığı toplantılar Asbaşkanın idaresinde yapılırdı. Ve bu toplantılar çok ciddi toplantılardı, öyle göstermelik değildi. Bugüne baktığımızda 2-3 ayda bir toplantı yapılıyor. Bu Trabzonsporluluk ruhuna aykırıdır. 

İŞİ BİLEN İNSANLAR GELMELİ

Trabzonspor’un tekrar başarıyı yakalaması için çok fazla uğraş vermesi gerekiyor. Herkesin kendine göre düşüncesi var, bir dönem masrafları kısma politikası uygulandı sonrasında ise çok fazla harcama yapılarak futbolcu alımına gidildi. Ama bu yapılanların hiç biri takıma fayda getirmedi. Takım küme düşmekten kıl payı kurtuldu. Yani gereksiz yere çok fazla harcama yapıldı. Bana göre akıllı ve işini bilen insanların takımın gelmesi halinde başarılı oluruz. Muharrem Usta’ya oy verdiğimi söylemekte bir sakınca görmüyorum. Sayın Muharrem Usta, kulübün çıkarlarını gözetmektedir evet, çok doğru işler yapmaktadır ama yapılan yanlışlar da var. Hepimizin ortak duygusu takımın yeniden başarılı günleri yakalamasıdır. 

BÖYLE YÖNETİCİLİK YAPTIK

Şimdi bakıyoruz, futbolcuların birbiriyle merhabası bile yok. Rahmetli Kenan İskender, yöneticiliğimiz sırasında gece bizi arar, bir futbolcunun evine çay içmeye gideceğimizi söylerdi. Biz de birkaç yönetici, eşlerimizle birlikte futbolcunun evine gider çayımızı kahvemizi içer sohbetimizi yapardık. Sonra da o futbolcuyu alır başka bir futbolcunun evine geçerdik. Böylece hem futbolcuları kaynaştırır hem de yöneticiler olarak sorunları varsa onları öğrenirdik. Bizler böyle yöneticilik yaptık. Şimdiki yöneticilerin bazıları futbolcularla fotoğraf çektirip sosyal medyada yayınlama yarışına girmiş.

TFF FUTBOL SEVGİSİNİ YIKTI

Şimdi Akyazı Stadı açılacak, kim gidecek oraya. Türkiye’nin diğer şehirlerinde de durum aynı. Bu çok farklı bir sevdadır,  2011 yılında Türkiye Futbol Federasyonu insanların yüreğini, futbol sevgisini yıktı dağıttı. Bizler eskiden 14-15 bin kişilik statlara 25 bin kişi getirirdik. Öyle bir sevgi vardı. Şimdi bedavacılar grubu türedi ki, bunlar iki el çırpmayla Trabzonsporlu olduklarını sanıyorlar. Trabzonspor’u bu hale getiren biz idareciler yazıklar olsun.

DENİZ GÖKÇE’NİN NİYETİ!

Farklı zamanlarda, toplam 8 yıl bu kulüpte yöneticilik yaptım. Yöneticiliğimin ilk yıllarında altyapıdan sorumluydum. Altyapının başında Özkan Sümer, yanında Mustafa Akçay vardı. O dönem Fatih Tekke gibi çok iyi futbolcular yetiştirdik. Burada bir anımı paylaşmak isterim; Fenerbahçe kafilesi maç için Trabzon’a geldi. Bizler de onları Süleyman restoranda ağırladık. Deniz Gökçe, Başkan Sadri Şener ile bulunduğum masaya geldi ve bana, ‘sizde Fatih Tekke diye bir sporcu var’ dedi. O dönem Fatih Tekke oynadığı futbol ile dikkatleri üzerine çekiyordu. Ben de ‘evet var. Diğer futbolcularımız gibi bir oyuncumuz’ dedim. Daha fazla bir şey söylemedim, öyle gitti. Orada Deniz Gökçe’nin niyeti başkaydı. Ben bir yönetici olarak, Trabzonspor’a faydalı olan ya da faydalı olacak bir oyuncuyu allayıp pullayıp başka bir takıma verecek düşünceye sahip değildim.  

FAROZ’DA BİR FENERBAHÇELİ

Yine yöneticilik yaptığım yıllarda unutmadığım bir anı var. İstanbul’da yaşayan amca çocukları telefon açarak, Trabzon’da kısa dönem askerlik yapacak bir arkadaşlarının geleceğini, onunla ilgilenmemi istediler. Çocuk geldi, ilk hafta izine çıkmadı ikinci hafta izine çıktı buluştuk ama yanında da bir arkadaşını da getirdi. Yemek yedik sonra, ‘Haydi Faroz mahallesine gidelim, çayımızı kahvemizi orada içelim’ teklifinde bulundum. Ama yanında gelen arkadaşın çok tedirgin olduğunu fark ettim. Faroz adını duyunca, ‘abi nereye gideceğiz dedin’ diye sordu. Ben de, ‘Faroz mahallesine’ diye tekrarladım. Çocuk, ‘abi ben gelmeyeyim’ dedi. ‘Neden diye sordum. ‘Abi ben Fenerbahçeliyim’ dedi. Ben onu ikna ettim ve gittik. Faroz’da çay içiyoruz o da telefonda biriyle konuşuyor, telefonun ucundakine, ‘ben neredeyim biliyor musun? Faroz Mahallesinde çay içiyorum’ dedi. Ama bunu söylerken yüzündeki o gururlu ifadeyi hiç unutmuyorum.

ÇOK RAHATLIKLA ŞİKE YAPILDI

Trabzonspor’daki son yöneticiliğim 2010-11 yılları arasında Sadri Şener başkanlığındaki yönetimde oldu. Trabzonspor ligde 9 puanla lider konumunda bulunuyordu. Sonrasında ard arda puan kayıpları yaşanmaya başlandı ama biz 2 puanla yine lider konumundaydık. Son olarak Eskişehir maçına çıktık. O maçta hakem göz göre göre bizim iki golümüzü saymadı. Eskişehir’den beraberlikle ayrıldık. O hafta Fenerbahçe, oynadığı maçta galip geldi, puanlarımız eşitlendi sonrasında Fenerbahçe gol averajıyla şampiyon oldu. O dönemde oynanan maçlarda şikenin olmama şansı yoktu ve bunu çok rahatlıkla yaptılar. Eskişehir ile oynadığımız maçta bariz şike vardı. Eskişehir’in o maçta verdiği prim, beraberlik 2.5 milyon galibiyet 5 milyon lira idi. Bu paralar nereden geldi?

‘DEMİR’ VE ‘BALIK’ NEYİN KODLAMASI?

Sonraki süreçte şike soruşturması başladı ve biz de o sürecin içerisindeydik. Ben o süreci şöyle özetlemek istiyorum; Haluk Ulusoy tesislerine yeni bina yapımı gündeme gelince Asbaşkan Nevzat Şakar, para konusunda eli biraz sıkıdır. Bu binanın yapımında kullanılacak malzemeleri yöneticiler arasında bölüştürdü. Bana da binanın demir işini verdi. Benim de balık işi yaptığım Ankaralı ama fanatik bir Trabzonsporlu olan arkadaşım var. Demir parasını ondan almak için Ankara’ya gittim. Ama Nevzat Şakar da bu arada beni arayıp, ‘şu demir işini mutlaka hallet’ dedi. Meğer bizim konuşmalarımız dinleniyormuş. Bunu da emniyetteki ifademin alınması sırasında anladım. Orada bana, ‘Bu demir işi nedir?’ diye sordular ben de bu olayı anlattım. Sonrasında ise, ‘Sürekli balıktan bahsediyorsun, bu balık neyin kod adı?’ diye sordular.  Ben de, ‘İşim bu, babam balıkçı babamın babası da balıkçı ben de balıkçıyım. Günde 500 kere telefonda konuşuyorsan bunun 480’i balıkla ilgilidir’ dedim. Sonrasında mahkemeye çıkmayı beklerken bizi bıraktılar. Hakim karşısına bile çıkmadık. Orada bence Trabzonsporlu yöneticilerin de adının geçmesi önemliydi. Fenerbahçeli taraftarın gazını almak için bizi bir günlük de olsa tuttular. Ama biz o süreçten aklanarak çıktık.

EMEĞİ ÇALMAK HANGİ VİCDANA SIĞAR?

Bu zor süreç sonrasında Trabzon’da Fenerbahçe ile maça çıkacağız. Maça Fenerbahçe yöneticilerinden Ali Koç geldi, Nihat Özdemir ve birkaç tane yönetici geldi. Birlikte şeref tribünündeyiz. Ben Ali Koç ile yan yana oturuyorum. Kendisiyle eskiye dayanan bir dostluğumuz var. 3-1 yenildiğimiz o maçta Ali Koç, şike sürecinden duyduğu rahatsızlığı ve üzüntüyü dile getirerek, ‘bu işler ne size ne de bize uygun işler değil’ şeklinde bir cümle kurmuştu. Kendisi çok düzgün, iyi yetişmiş bir insan. O süreçte her şey belgelerle ortaya çıkmış, kanıtlanmıştı. Emeğimiz, çalındı, hakkımız yenildi ve bunlar göz göre göre yapıldı. İnsan buna üzülüyor. Yılların yemeğini çalmak hangi vicdana hangi ruha hangi düşünceye aittir bilemiyorum.

Fatma YAVUZ / EKSPRES