Kötü ve yavaş futbol, bitmeyen kavga ortamı, futbolun bazı aktörlerinin gerilimden beslenmesi futbol seyircisini tribünlerden kaçırdı. Almanya bu haftayı 500 bin seyirci ile oynarken, ligin birinci haftası sadece 50 bin seyirci topluyorsa, tehlike kapıya dayandı demektir. Kulüpler bindiği dalı kesti.
 
Süleyman Seba’nın olduğu bir çok yerde vardım, Süleyman Seba’nın adının geçtiği her şeye de varım. Hele bu, 2014-15 sezonunun, Süleyman Seba ile taçlanması, beni çok mutlu etti. İnanıyorum ki bu taraftar bir gün Seba’ya layık olacak ve tribünler yine o eski neşesine, centilmenliğine kavuşacak.
 
Ancak Şansal Büyüka ile randevularımız yine başlarken, girizgahımız hiç de hoş olmadı. Sessiz sedasız tribünler, taraftarsız maçlar... Neden, niçin, nasıl?
 
- Eğer tribünlerde seyirci yoksa, tuzsuz yemek, şekersiz tatlı, meyvasız ağaç gibisin. Yani yavansın, tatsızsın. Nitekim ilk hafta gördük. Tribünlerde seyirci yok, coşku yok, heyecan yok,  dolayısıyla futbolun zevki yok... Ama bunu biz yaptık. Daha doğrusu kulüpler yaptı. Türkiye’de oynanan yavaş futbol, kulüp başkan ve yöneticilerinin bitmeyen kavgaları, demeçleri, siyasi partilerin “Salı” toplantılarına rahmet okutan açıklamaları, küfrün önünün kesilemeyişi, bazı futbolcuların tepki gören davranışları, medyanın ve toplumun genellikle kötüden beslenmesi ve en önemlisi “Passolig” uygulaması tribünlerden futbol seyircisini kaçırdı. Maalesef işin ciddiyetinin farkında olanlar bir elin parmakları kadar... Dolu tribünler futbolun zevki demek, dolu tribünler, ekonomi demek. Zaten batakta kulüpler, bir de gişe hasılatları çakılırsa o zaman “tam takır , kuru bakır...”
 
Futbol ailesinin her kesiminde “3-5 kötü adam” var . Maalesef o 3-5 “kötü adam”, sayıları 3-5 milyonu geçen “iyileri” etkiliyor, sayıları milyonları bulan “iyilerin” değil , sayıları 3-5’i geçmeyen kötü adamların sesi daha gür çıkıyor. Fatih Terim’in dediği gibi, “İyiler, kötülerle ne zaman uğraşacak, kötüleri ne zaman kovacak”. Tribünler iflas etti. Halen kötülere teslim olacaksak, Türk futboluna geçmiş olsun.

Halilhodzic haklı
 
Halilhodzic geldiği günden bu yana sürekli şikayet etmesini neye yorumluyorsunuz?
 
- Trabzonspor’un hocası Halilhodzic şikayet etmekte haklı. Adam gelmeden dünya kadar transfer yaptın, adam geldi, o transferlerin çoğunu gönderdi. Yeniden bir takım kurdu. Halilhodzic, Dünya Kupası’nda Cezayir’e oynattığı futbolla çok büyük bir sükse yaptı ve çok iddialı teklifler aldı. Şimdi belki de, “Bu teklifler varken, ben niye geldim?” diye pişmanlık duyuyor olabilir. Ancak şu hakkı teslim edelim; Trabzon Yönetimi, hoca geldikten sonra istediği kim varsa, alma konusunda büyük bir çaba harcadı. Medjani’yi Dünya Kupası’nda müthiş beğendim. Constant çok kariyerli oyuncu. Hele  Cardozo... Şimdi yeni gelenler de var. Trabzonspor uyum sürecini kısa geçerse şampiyonluğun ortaklarından biri olur.
 
Yönetim, transfere çok ciddi bir bütçe ayırdı. UEFA’nın mali fair-playi direttiği bir dönemde bu kadar harcama Trabzonspor için sıkıntı yaratır mı?
 
- Bilal haklısın. Herkes bu transferler yapılırken “Değirmenin suyu nereden geliyor?” diye soruyor . Trabzon sattığı oyunculardan epey para aldı ama  belli ki yine de bir takviye var. Umarım borç kabarmamıştır. Çünkü UEFA mali fair play’i çok sıkı denetim altın aldı.