Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“Kulübümüzün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde açtığı dava kamuoyunda ‘şike yargılaması’ olarak bilenen davayla doğrudan ilgili değildir. Kamuoyunca iyi bilinmektedir ki; kulübümüz hukuki mücadelesini sadece 2010-2011 sezonu kupasını almak için yapmamakta, bunun ötesinde Türkiye’de temiz futbolu sağlamak amacıyla hareket etmektedir.

Bu bağlamda kulübümüz, PFDK ile Tahkim Kurulu başta olmak üzere TFF kurullarının yaptığı yargılamanın ve bu kurulların yetkilerine dayanak olan mevzuatın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürmüştür. Bu başvuruda taraf olduğu yargısal süreçlerde aleyhine gerçekleştiği söylenen belgelerin hiçbir şekilde Trabzonspor’a tebliğ edilmemesi, savunmalarıyla iddialarının hazırlanması için açık mevzuat hükümlerine aykırı olarak yeterli süre ve imkan verilmemesi, adil yargılanma hakkının açıkça ihlal edildiği düşünülen unsurları arasındır.

Buna ek olarak AİHM’e yapılan başvuruda PFDK ile Tahkim Kurulu’nun teşkilinin bağımsız ve tarafsız yargı yeri niteliğinde olmadığı üzerinde özellikle durulmuştur. AİHM içtihatlarıyla sabittir ki, doğrudan başkanın önerisi ve yönetim kurulunun kabulüyle atanan, görev süreleri yönetim kurulunun ve başkanın görev süreleriyle sınırlı, bağımsızlığını sağlayacak hiçbir yargısal güvenceye sahip olmayan bir yargı merciinin sadece görünüş itibariyle bile bağımsız ve tarafsız olduğundan söz edilemez.

Somut uyuşmazlıkta ayrıca, şike suçlamasıyla yargılanan bir kişi lehine hukuki mütalaa veren bir hukukçunun Tahkim Kurulu Başkanı olarak atanması, keza Fenerbahçe kongre üyesi olan bir hukukçunun PFDK Başkanı olarak görev yapması da TFF kurullarının teorik düzlemdeki hukuka aykırı yapısını pekiştirmektedir.

Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi’nin açık hükmüne rağmen, Anayasa’nın 59. maddesinin değiştirilerek gerek GSGM gerekse TFF Tahkim Kurulları kararlarına karşı yargıya gidilmesinin engellenmesi hak arama özgürlüğü ile mahkemeye ulaşma haklarının ihlali niteliğindedir. Nitekim kulübümüz, bu konuda hem Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını hem de AİHM’in konuya ilişkin kararlarını hatırlatarak bu hususu gündeme getirmiştir.

Kulübümüzün AİHM’e bu davayı açmasının sebebi, kuruluşlarından yargılama usulüne neredeyse her yönüyle hukuka aykırı nitelikteki spor kurullarının, adil yargılanma standartlarına uygun şekilde teşkil edilmesini, başta sporcular ve spor kulüpleri olmak üzere bütün spor aktörlerinin süregiden mağduriyetlerinin önlemesini sağlamaktır.

AİHM’e yapılan başvuruda, takımımızın 2010-2011 sezonu şampiyonu olarak tescil edilmesi, Fenerbahçe’nin küme düşürülmesi veya benzeri bir talepte bulunulmamış, sadece şike iddialarına ilişkin TFF kurullarında yapılan yargılamanın adil yargılanma hakkı standartlarına aykırı olduğu iddia edilmiştir.

Trabzonspor’un, diğer kulüplerin ve sporcuların bu konuda AİHM nezdinde açtığı diğer davalar halen görülmektedir. Bu davaların kazanılması halinde Türkiye başta Anayasa olmak üzere GSGM ve TFF Kanunları ile bunlara bağlı alt derece mevzuatı ivedilikle değiştirmek zorunda kalacaktır.

Tahkim Kurulu ve PFDK'nın sorunlu hukuki yapısı halen süregitmektedir ve yeni başvurulara kapı açıktır. Ancak 23 Eylül 2012'den itibaren bu tip başvurular Anayasa Mahkemesi’ne yapılmak zorundadır.

Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak başvurularda bireysel başvuru hakkının klasik bir yargı yolu olmadığından hareketle Anayasa Madde 59/3’ün aşılması mümkündür. Buna rağmen Anayasa Mahkemesi’nin olası bir ret kararını müteakip AİHM yolu yine açıktır.

AİHM, pek alışkın olmadığımız bir hızla, bir buçuk ay içerisinde kulübümüzün başvurularından birini kabul edilemez ilan etmiştir. Kulübümüze faks yoluyla ulaştırılan ve tek yargıç tarafından verilen söz konusu kabul edilemezlik kararında hiçbir gerekçe bulunmamaktadır. Başvuru, usulüne uygun olarak yapılmış olup, şekli olarak reddini gerektiren bir eksikliği yoktur.

Bize gelen yazıdan anlaşıldığı kadarıyla; AİHM, Trabzonspor’un adil yargılanma hakkı ihlali şikayetlerini, AİHS madde 6 anlamında, icra edilebilir bir medeni hakkı olmadığı zımni kanaatiyle kabul edilemezlik kararı vermiştir.

AİHM’in TFF kurullarının yapılanması ve işleyişiyle ilgili başvurumuzu reddetmesinin, çeşitli hukuksal merciiler düzleminde yürütülmekte olan şike sürecine hiçbir hukuki etkisi bulunmamaktadır.

Tam tersine, AİHM’in bağlı bulunduğu Avrupa Konseyi bünyesinde, Avrupa Birliği’yle ortak çalışmalar yürütülmekte, sporda şikenin önlenmesi ve şike yaptığı belirlenen kişi ve kulüplerin hem ceza hem de disiplin yargılarında caydırıcı müeyyidelere tabi tutulması yönünde uluslararası bir sözleşme üzerinde çalışılmaktadır.

Yakın bir gelecekte, bu sözleşme imza ve onaya açılarak yürürlüğe girecektir.

Uluslararası düzlemdeki bu gelişmeler, Trabzonspor’un şike sürecindeki haklılığını bir kez daha kanıtlamaktadır.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz."