Bugünki gibi hatırlıyorum…

Takımın daha yurtdışı kamp çalışmaları başlamamıştı.

Yapılan basın toplantısında Ünal hoca konuşmasının bir bölümünde ‘Trabzonspor’da işler tıkırında gitseydi, benim burada ne işim vardı?’deyince yanlış mı anladım hocam diye soru sormuştum. Yani açılımını istemiştim.

Rize maçı sonrası Ünal hoca gelinen noktayı biraz futboldan anlayan varsa birazda vicdanı olan varsa bu sene Trabzonspor’un yaşadıklarını kuruluşundan bu yana yaşamamıştır’ açıklaması sezon başı basın toplantısında açmasını istediğim soruya adeta cevap verir gibiydi…

Gerçi bende biliyordum durumun vehametini ama bilemediğim işler vardır diye sordum o soruya!

Evet 2018-2019 futbol sezonuna başlarken parasızlık başı çekiyordu.

Buna bağlı olarak iç huzursuzluklar başkan gösterdi.

Ağır aksat giderken, kadro dışları sakatlıklar, kadro zaafiyetler, Yusufların, Abdülkadirlerin, Uğurcanları, Murat Cemler ve diğerlerini çok çok daha önemlisi Trabzonspor’un kaybettiği özgüvenini, kimliğini, onlar olmazsa asla olmaz olan kendi öz çocuklarını kucağında buluverdi.

Bu gelişmeleri bende özene dönüş konusunda bu Trabzonspor’a Allahın bir lütfu olarak görüyorum.

Kulübü batığa sürükleyenleri de lanetliyorum.

Bir daha kulübün semtine uğramamaları temennisiyle deyip konumuza gelelim tekrar.

Yönetimin, teknik heyet, onlarla birlikte yerli ve yabancı futbolcular, yük çok ağır, yol çok uzun, para mı ne gezer? Pulu da yok! Demediler.

Birbirlerine sarılıp kenetlendirler. 

Formasını giydikleri, formanın ait olduğu kulüp Trabzonspor’un asla bir spor kulübü, futbol kulübü olmadığını onun adının manasının sevda olduğunu tasada, neşede, kederde hep ortak payda olduğunda birleşip inancın karşılığı mücadelenin dahası Avrupa’ya yakın kriterde futboldan kesitler verdiler.

Bir daha içi geçmiş, köhnemiş transfer politikalarına dönülmeyeceğinin realitesini avazları çıktığınca haykırdılar.

Bazen davul çaldılar, bazen inek güderek bazen de çocuklukları hatırlayarak şakalar yaparak başardıkları, attıkları adımların yükün ağırlığının farkında bile olamadılar.

Tıpkı efsane ağabeyleri gibiydiler.

Canları yandı.

Onlarca puanları çalındı.

İçlerine attılar.

Bazen gizli gizli ağladılar.

Ama yılmadılar!

Her mağlubiyetten sonra zafer arzusu yarattılar.

Günahlarıyla, sevapları diyemiyorum çünkü sona eren bu ligin günahsızlığa dönüşebileceğine bayrak açtılar. 

O gencecik yürekler.

Yetmedi, lig birincisi ile 6 ikincisi lle 4, üçüncüsü ile 2 puanla ligi tamamlarken çok değil 3 maç daha olsaydı, anasının sütü gibi helal gerçek şampiyonu cümle aleme göstereceklerdi.

Yolunuz açık olsun…

Tüm Trabzonsporlular…

Galiptir bu yolda önü kesilip hakkını yenenler.