Şunu en baştan belirtelim.

Konuyla muhatap, eksiği bulunan kimse…

Ama hiç kimse…

Yok efendim Karadeniz insanı terstir, agresiftir, ne yaparsan yap yaranamazsın gibi abuk sabuk cümlelerle sakın ola savunmaya geçmesin!

Gerçi bu özelliklerin hiçbiri trafikte kural tanımazlığa ve saygısızlığa mazerette olamaz ya, yine de toplumumuzun büyük bir kısmına musallat olmuş bu ön yargıdan arınmak lazım diyelim.

Dolmuş esnafının müşterisine ve diğer sürücülere yönelik takındığı olumsuz tavırlardan söz ediyoruz değerli okurlar.

Kimden, neyi saklayacağız.

Her şeyin zor olduğu, hiçbir şeyin imkansız olmadığı Trabzon’daki bu sektörün durumu ortada.

Tabiri yerindeyse Ali kıran baş kesen olmuş bizim dolmuşçular.

Mübalağa değil inanın.

Araçlarda yaşanan yakışıksız diyaloglar bir yana…

Rica minnet tıkış tıkış binmek zorunda bırakıldığınız dolmuşlardan, nerdeyse şoföre yalvararak inebiliyorsunuz.

O da, şöyle lahana çuvalı atarcasına.

Şahitlik ettiğiniz üzere…

Taksi kültürünün tam olarak yerleşmediği, genelde minibüs ve midibüslerin yoğunlukla kullanıldığı Trabzon’da, bu iş kolunun hali hakikaten içler acısı.

Müşterisine insan muamelesi yapıp, işini layıkıyla yerine getirenler müstesna, öyle kendini bilmezler yerleşmiş ki sektöre, vatandaşımız canından beziyor demek az gelir.

Eşsiz benzersiz tiplerden hizmet değil, eziyet satın alıyor Trabzon insanı.

Doymak bilmeyen, dolayısıyla bir türlü dolmayan dolmuşlara ilk adımı atar atmaz başlıyor tehlike.

Canınız aracısız, doğrudan Allah’a emanet.

Zira enerjisinin tamamını matematiğe ve yolcu istifine harcayan bahse konu sorunlu zihniyetin, insanımızı umursadığı yok.

Üstün manevra kabiliyetlerinin en uç noktada sergilendiği seyahat süresince, bir yerlere tutunabilmişseniz ne ala.

 “Gaz, fren, şanzıman; Halin duman” misali, dolmuşa bindiğinize\bineceğinize pişman oluyorsunuz.

Sağ salim araca girmiş, paranızı da vermişseniz aman çıtınız çıkmasın.

Soru sormak yok, uyarmak yok.

Anında fırçayı yersiniz.

Diğer yandan.

Kendi aracınızla trafikteymişsiniz...

Yanınızda çocuk varmış, yaşlı, hasta varmış…

Trabzon trafiğinde güvenli seyahat için geçerli mazeret değil bunlar.

Her kavşakta, her kuytuda öncelik dolmuşçunun…

Sadece mahalleler arası çalışan dolmuşlarda yaşanmıyor bu tür olumsuzluklar.

İlçelere, köylere yolcu taşıyan minibüs ve midibüslerde yetkililerin ilgisine muhtaç.

Örnek verecek olursak, şehrin göbeği…

Ortahisar İlçesi Moloz mevkiine konuşlandırılmış kapasitesi küçük, hizmeti büyük medium boy terminalde yaşananlar ortada.

Daha birkaç gün evvel şahit oldum.

Şoför koltuğuna şezlongda uzanırcasına yayılmış densizin biri, camdan dışarı sarkıttığı ayaklarıyla bekliyor kalkış saatini. (Tahminimce kırk dokuz giyiyor.)

Bir diğeri açmış böğrünü, ağzında sigarayla “Yok mu gelen!” diye haykırmakta.

İçinde bulunduğumuz durumu tek cümleyle özetlemek gerekirse…

Nezaketsizlikle harmanlanmış saygısızlığın tavan yaptığı yol ve peronlarda, kuralsızlık en tabi kural haline gelmiş benim canım memleketimde.

En vahimi de ne biliyor musunuz?

Bütün bu olan bitene ilgisiz kalan yetkililerle birlikte toplumuz da uyuşmuş.

Kimse ne yapılan yanlışların, nede yanlışı yapanların farkında.

İşinde daima insanı ve kaliteyi önceleyen onurlu dolmuş emekçilerimizi lekeleyen…

Adım başı çaldığı gereksiz kornalarla vatandaşın canına “Dıt!” eden kültür yoksunu sözde dolmuşçuların, saygısızlık ve kuralsızlıkta daha ne kadar ileri gideceğini bilemiyoruz ancak;

Bu araçları kullanmak zorunda bırakılan duyarlı müşterilerin varacağı yer belli…

Ya karakol, ya hastane!

Selametle…