RİZE (AA) - Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ali Rıza Diniz, taşkınların oluşumunda hatalı mekansal uygulamalar, yanlış ve çarpık şehirleşme ve özellikle dere yataklarına bilinçsiz müdahale, yanlış arazi kullanımları ve heyelanların önemli rol oynadığını söyledi.

Diniz, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Kongre Merkezi'nde, "Su keder değil hayattır" sloganıyla düzenlenen 4. Ulusal Taşkın Sempozyumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, sempozyumun kurumlar arası ilişkileri geliştireceğini belirtti.

Taşkına en fazla maruz kalan illerin başında gelen Rize'de sempozyumun yapılmasının önemli olduğunu dile getiren Ali Rıza Diniz, "Ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde çok sayıda insanın ölümüne sebep olan, yeryüzünde en sık görülen ve iklim değişikliğinin etkisiyle birlikte en tahrip edici doğal afetlerden biri olan taşkınların temel faktörleri yağış sayısından olmakla birlikte, bu afetler yalnızca meteorolojik oluşumlara bağlı değildir. Taşkınların oluşumunda hatalı mekansal uygulamalar, yanlış ve çarpık şehirleşme ve özellikle dere yataklarına bilinçsiz müdahale, yanlış arazi kullanımları ve heyelanlar önemli rol oynamaktadır." dedi.

Diniz, doğal afetlerin önüne geçilmesi, ekonomik zararların önlenmesi için kurumların eşgüdümsel çalışmasının yanında vatandaşların da aynı şekilde duyarlı olması gerektiğine dikkati çekerek, taşkınların insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkisini azaltmak maksadıyla havza bazında yönetimi esas olan "taşkın tehlike risk haritaları"nın önem arz ettiğini kaydetti.

Derelerin ıslahı için kaynağından denize kadar yürütülecek çalışmalar başlatıldığına işaret eden Müsteşar Yardımcısı Diniz, bunun için Karadeniz Bölgesi'nde pilot iller tespit edildiğini ve Orman ve Su İşleri Bakanlığınca kapasite geliştirme projesi kapsamında Doğu Karadeniz havzasında çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Diniz, bakanlığın kurulduğu günden bu yana taşkın önleme maksadıyla 68 büyük baraj, 7 bin 388 taşkın koruma tesisi inşa ettiğini, yaklaşık 1 milyon 800 bin hektar alanı da taşkınlardan koruduğunu ifade etti.

- "Afetlere dirençli toplum olmalıyız"

AFAD Başkan Yardımcısı Hamza Taşdelen ise toplumda zihniyet dönüşümünün şart olduğunu belirterek, "Afetlere dirençli toplum olmalıyız. AFAD olarak tecrübelerinden ders çıkaran bir kurum olmaya gayret gösteriyoruz. 17 Ağustos 1999 tarihi ülkemizin afet yönetim stratejisi için bir milat olmuştur. Hazırlık, planlama ve risk azaltma çalışmalarını merkeze alan, risk yönetim modelini uygulamaya koyduk." diye konuştu.

Son yıllarda önleyici hizmetlere önem verdiklerini vurgulayan Taşdelen, şöyle devam etti:

"Heyelan haritaları oluşturmakta ve heyelan verileri toplamaktayız. 74 ilde heyelan envanteri çalışmaları tamamlanmış ve 12 bin 955 heyelan kayıt altına alınmıştır. Diğer illerdeki envanter çalışmaları yıl sonuna kadar tamamlanacaktır. Devletimiz her ne kadar zararları ortadan kaldıracak faaliyetlerini sürdürmekteyse de tarım ve orman alanlarındaki bazı etkilerin ortadan kaldırılması imkansız olmakta ya da çok uzun dönemde imkan elde edilmektedir. Uzun yıllar sonunda elde ettiğimiz milli sermayemiz ve doğal kaynaklarımız heyelan nedeniyle kayıplara uğramakta ve ekonomik kalkınmamızı yavaşlatmaktadır."

Hamza Taşdelen, Türkiye'nin 1950 yılından bu yana 30 binin üzerinde afetin zararlarıyla karşılaştığını bildirerek, şunları kaydetti:

"Bunların yüzde 45'i heyelan, yüzde 14'ü su baskını, yüzde 10'u kaya düşmesinden oluşmaktadır. 300 binden fazla konut zarar gördü bütün bu afetlerde. Zarar görenlerin listesinde Karadeniz yüzde 17 ile 3'üncü sırada. Su baskını ve heyelan olaylarında ise Karadeniz ilk sırada yer almaktadır. 2016 yılı içerisinde Artvin, Rize, Trabzon, Giresun ve Ordu illerinde şiddetli yağış sonucu meydana gelen su baskını, sel ve taşkın benzeri afet olayları nedeniyle can ve al kaybı meydana geldi."

- "Taşkın ve heyelan bu bölgenin kaderi olmaktan çıkmalı"

DSİ Genel Müdürü Murat Acu da Karadeniz Bölgesi'nin her dönem "taşkınlarla anılan bölge" olduğunu dile getirdi.

Taşkınların başlıca nedenleri arasında kurumlar ve vatandaşların hataları olduğunu ifade eden Acu, taşkın ve heyelanın bu bölgenin kaderi olmaktan çıkması gerektiğini, bunu kurumlar olarak yapmaları gerektiğini söyledi.

Murat Acu, taşkınlarda şehirleşmeden dolayı yaşadıkları sıkıntılar olduğuna da işaret ederek, bunları aşmak zorunda olduklarını belirtti.

Suyun yönetimine vurgu yapan Acu, "Bölgesel olarak 250 ile 2 bin 500 milimetreyi bulan yağış dağılımı var. Bu küresel ısınmayla beraber, getirdiği lokal yağışlarla ani su baskınlarına veya kuraklıklara neden oluyor. Bu nedenle suyu iyi yönetmeliyiz. Suyun gücünden faydalanacağız ama suyun zararlarından da korunmak için kurumsal olarak yapacağımız şeyler var." ifadesini kullandı.

Küresel ısınmayla birlikte bölgesel yağışların çok fazla olmaya başladığını ifade eden Genel Müdür Acu, "Su tahliye olamayınca taşkınlara sebep oluyor. Beşikdüzü örneğinde olduğu gibi. Birkaç yerde tıkanma olduğu zaman barajlama etkisi olunca tahliye problemi yaşıyoruz. Bunun önüne geçmek için yoğun çaba harcıyoruz." şeklinde konuştu.

Murat Acu, herkesin "Bu derede su akmaz, su geldiğini görmedik" gibi örneklerle geçmişi unuttuğunu kaydederek, şunları ifade etti:

"Cami örneği vardır. Sabah namazında bir sıra saf olur, öğle namazında iki sıraya çıkar, cuma namazında cami dolar, bayram namazında caminin dışına taşar. Biz, caminin dışına taşacak şekilde hesap yapmak zorundayız. Derelerde bir yıllık debilerle hesap yapıyoruz. Suyun gücünü önlemek zorundayız. İnsanların maddi zararlarını karşılayabilirsiniz ama manevi zararlarını onarmak ve tanzim etmeniz mümkün değil. İnsanlar tekrar tekrar aynı şeyi yaşayarak acı çekmemeli. Derelerin üzerine yapılar yapanlar tekrar tekrar düşünmeli. Dereler sadece Devlet Su İşlerinin değil, dereler herkesin. Dereleri akışına bırakacağız. Su hayattır, suyla insanları buluşturacağız, Su hayattır, temiz suyla buluşacağız. Bazen dere yataklarından televizyonlar, buzdolapları, yataklar geliyor."

Orman ve Su İşleri Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğü koordinasyonunda, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü ve Su Yönetimi Genel Müdürlüğünün katkılarıyla 4'üncüsü düzenlenen Ulusal Taşkın Sempozyumu'na çeşitli kurumlardan bürokratlar, akademisyenler ve özel sektör temsilcileri katılıyor.

"Taşkın ve Rüsubat Kontrolü Çalışmaları ve İlgili Mevzuat, Şehir Taşkınları, Taşkın Modellemesi Heyelan ve Taşkın Etkileşimi, Yapısal Tedbirler, Uygunsuz Müdahaleler, Yenilikçi Yaklaşımlar, Taşkınlarda Bütüncül Havza Yaklaşımı, İklim Değişikliği ve Taşkınlar, Taşkın Tahmini ve Erken Uyarı Sistemleri ile Taşkın Risk ve Afet Yönetimi" konularının ele alınacağı sempozyum, 25 Kasım Cuma günü sona erecek.