Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, "Dünyanın neresinden gelirse gelsin acının sesi vatandaşlarımızın yüreğinde yankılanmaktadır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 72. Genel Kurulu kapsamında Türkiye’nin BM Daimi Temsilciliği tarafından düzenlenen "Mültecilerle Dayanışma: Akdeniz, Afrika ve Myanmar’a Yönelik İnsani Yaklaşımlar" başlıklı yüksek düzeyli toplantıya katıldı. Ülke liderlerinin buluştuğu, dünya milletlerinin sorunlarının görüşüldüğü Genel Kurul’un tüm insanlığa hayırlar getirmesi temennisinde bulunan Erdoğan, "Sözlerime insanlığın mutluluk ve refahını nasıl artırılabiliriz gibi sorulara cevaplar arayarak başlamayı çok isterdim fakat ne yazık ki yerküre acıyla dolu. Çocukların bomba sesleriyle uyandığı, göç yollarına düştüğü bir dünyada konuşacak çok farklı meselelerimiz var. Savaş ve çocuk bir araya gelmemesi gereken iki kelimeyken ne yazık ki çocukların küçük bedenleri, artık çatışmaların ağır yükünü taşıyamıyor" dedi.

Aylan Kürdi gibi nice çocuğun acının ve gözyaşının denizinde boğulduğunu, aynı şekilde kadınların sorumlusu olmadıkları siyasi hesapların ağır bedellerini ödemek durumunda kaldığını belirten Erdoğan, “Uluslararası kurumlar her gün yeni raporlar, yeni rakamlar açıklıyor” diye konuştu.

Mülteciliğin tüm dünyanın en önemli gündem maddesi haline geldiğine dikkat çeken Erdoğan, “Açlık, kuraklık, iç savaş yüzünden binlerce insan hayata tutunabilecekleri yeni dallar aramak üzere yerlerini yurtlarını terk ediyorlar. Ben burada istatistiklerden bahsetmek istemiyorum. Rakam olarak ifade ettiğimiz her şey aslında hayatlar, tıpkı bizlerin, sevdiklerimizin hayatları gibi. Sahip oldukları her şeyi geride bırakıp yanlarına sadece bir parça umut alan insanlardan söz ediyoruz, ki onların bir kısmı ne yazık ki umutlarını denizlerde kaybediyorlar. Kurtulabilenler ise insanlığın vicdanına emanetler maalesef" şeklinde konuştu.

Eylül ayının ilk haftasında Bangladeş’e bir ziyaret gerçekleştirdiğini belirten Erdoğan, “On yıllardır temel vatandaşlık haklarından mahrum, ekonomik zorluklara mahkum yüz binlerce Rohingyalı son yıllarda çok büyük insani dramlarla karşı karşıyalar “dedi. Erdoğan, 2012 yılında da ziyaret ettiği Myanmar’da ağustos ayından bu yana çok büyük acılar yaşandığını belirterek, binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, yüz binlercesinin evini, toprağını terk etmek zorunda kaldığını ifade etti.

“BÖYLESİ BİR ORTAMDA İNSANLIĞIN GELECEĞİ ADINA UMUT CÜMLELERİ KURABİLİR MİYİZ?”

Dünyanın bir etnik temizliğin eşiğinde olduğunu belirten Erdoğan, Bangladeş-Myanmar sınırında bulunan mülteci kampına bakanlarla yaptığı ziyarette bu acıyı çok yakından gördüklerini ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:

"Evi yakılmış, tecavüze uğramış, çocukları ve eşleri gözleri önünde öldürülmüş nice kadının hikayesini dinledim. Orada gördüğüm kadınların ve çocukların çaresiz bakışlarını hayatım boyunca hiç unutmayacağım. Ailelerinden ayrılan, kamplarda sahipsiz kalan çocukları bekleyen tehlikeleri sanırım ifade etmeye hiç gerek yok. Onlar için bir gelecekten söz edebilir miyiz? Öte yandan üçte ikisi kadınlardan ve genç kızlardan oluşan kamplarda hamile kadınlar bulunuyordu. Böylesi bir ortamda insanlığın geleceği adına umut cümleleri kurabilir miyiz? Bu insani dramların çağdaşı olmak hepimiz adına utanç verici. Myanmar’da sık sık tekrarlanan bu krizin kalıcı çözüme kavuşturulması insan olarak hepimizin sorumluluğudur."

Türkiye’nin bu konuyla diplomatik ve insani açıdan yakından ilgilendiğini, AFAD, TİKA ve Kızılay gibi kurumlar başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşunun gıda malzemesinden ilaca kolilerce insani yardım malzemesini bölgeye ulaştırmaya çalıştığını belirten Erdoğan, "Günlerdir aç susuz kalan insanlara ilk el uzatan bizim yardım kuruluşlarımız oldu" dedi.

2012 yılından bu yana Türkiye’nin Myanmarlı mazlumlara desteğinin 70 milyon doları geçtiğini ifade eden Erdoğan, "Türk toplumu insani yardım söz konusu olduğunda son derece duyarlı bir toplumdur. Dünyanın neresinden gelirse gelsin acının sesi vatandaşlarımızın yüreğinde yankılanmaktadır" şeklinde konuştu.

Sadece Myanmar’da değil Afrika’da, Suriye’de ve dünyanın farklı köşelerinde yaşanan tüm dramların Türkiye’de vicdani bir karşılık bulduğunu belirten Erdoğan, uluslararası raporların da teyit ettiği gibi Türkiye’nin insani yardım konusunda en büyük ikinci donör ülke konumunda, milli gelir oranlarına göre ise dünyada birinci sırada olduğunu kaydetti. Türkiye’nin dünyanın en cömert ülkesi sıfatını taşıdığını belirten Erdoğan, “BM verilerine göre dünyada en yüksek sayıda mülteci barındıran ülke yine Türkiye’dir. 3 milyondan fazla Suriye ve Iraklı mülteci şuanda ülkemizde yaşam sürmektedir” diye konuştu.

Kilis’te mülteci sayısının şehir nüfusunu çoktan aştığını aktaran Erdoğan, "Farklı kültürlerin bir arada yaşayabilmesini medeniyet köklerimize borçluyuz. Ülkemizde doğan mülteci çocuklar şu an okullarımızda kaynaştırma eğitimi alarak yeni yetişen nesillerimize, kültürümüze zenginlik katıyorlar. Biz mültecileri bir yük olarak değil, insanlık dayanışmasının özneleri olarak görüyoruz. Mülteci çocukların kayıp nesil olmasını istemiyoruz. Bu nedenle gerek onlara, gerekse kadınlara kaldıkları kamplarda kendilerini geliştirebilecekleri çok boyutlu eğitim imkanları sunuyoruz. BM Genel Sekreteri Sayın Guterres ve Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi’nin ülkemizde görüp takdir ettiği kaplarımız dünyanın en modern en büyük çadır kentleridir. Çocuk oyun alanlarından spor merkezlerine, hobi odalarından su arıtma tesislerine kadar tüm detaylar düşünülmüştür. Suriyeli misafirlerimizin 1 milyon 300 bininin kadınlardan oluştuğu gerçeğinden hareketle geçici barınma merkezlerimizde kadınların ihtiyaçları özellikle dikkate alınmaktadır. Hamile ve emziren kadınlar için özel beslenme menülerinin dahi düşünüldüğü kamplarda, gelişim ve hobi kursları verilmektedir” şeklinde konuştu.

"AFRİKA SORUNLARINA AFRİKA ÇÖZÜMLERİ ÜLKEMİZİN TEMEL POLİTİKASIDIR"

Kamp dışında kalan mülteciler için de Türkiye’nin sivil toplum kuruluşlarının seferber olduğunu belirten Erdoğan, bu durumun kendi özgün hikayesini yazmakta olan Türkiye’ye büyük onur verdiğini söyledi. Erdoğan, "Türkiye doğu ve batının kesişme noktasında tarihi mirasından ve genç nüfusundan aldığı güçle 21. yüzyılın en güçlü ekonomileri arasında olmaya adaydır, aynı zamanda dünyanın vicdanı olarak kalma kararlılığındadır. Bizim için insani yardım sadece acil durumlarda gönderilen yardım kolileri demek değil, insani yardım alan tarafın bağımlılığını ortadan kaldıracak, sömürgeci mantıktan uzak, insan onurunu koruyacak biçimde planlandığında değerlidir. Afrika ülkelerine olan desteğimiz de bu çerçevede şekillenmektedir. Türkiye’nin Afrika’ya dair tek arzusu kıtanın barış ve istikrarına katkı sağlamaktır. Afrika’nın kaynaklarının yine Afrikalılara fayda sağlayacak şekilde geliştirilmesidir. Sömürgeciliğin izlerinin olabildiğince silinmesidir. Bu nedenle Afrika sorunlarına Afrika çözümleri ülkemizin temel politikasıdır. Afrika ülkelerine yaptığımız ziyaretlerde kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesi, çocukların daha iyi yaşam şartlarına kavuşması ve kadın sağlığını ilgilendiren sorunlarla yakından ilgileniyorum" diye konuştu.

Afrikalı kadınların hayatına katkı sağlayacak bir proje geliştirdiklerini anlatan Erdoğan, Dışişleri Bakanlığının koordinasyonuyla Afrikalı kadınların el emeği ürünlerinin başkent Ankara’da kurulan Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi’nde hak ettiği değerde kar amacı güdülmeden pazarlandığını söyledi. Erdoğan, elde edilen gelirin ise Afrikalı kadınlara eğitim ve sağlık yatırımı olarak döndüğünü belirtti. Erdoğan, "Afrika ülkelerine gittiğimde yetimhaneleri özellikle ziyaret ediyorum. Üzerinde yaşadıkları coğrafyanın yer altı kaynaklarından habersiz Afrikalı yetimler adına en büyük dileğim kendi geleceklerini inşa edebilecekleri adil uluslararası şartların oluşmasıdır. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, hangi dini ve etnik sınıfa dahil olursa olsun herkesin temel insan haklarından yararlanması düzenini tesis etmek durumundayız. Başta Myanmar olmak üzere acil çözüm bekleyen tüm insani sorunlar karşısında uluslararası kamuoyunu duyarlı olmaya davet ediyorum. Bangladeş ziyaretimin ardından acının tortusu henüz çok tazeyken uluslararası kamuoyundan yükselen duyarlılık sesleri beni ziyadesiyle memnun etmiştir. BM Genel Sekreteri Sayın Guterres’in çağrısının karşılık bulması ve bu insanlık krizinin sona ermesi en büyük beklentimizdir. Medeniyetin olduğu yerde çatışma değil empati ve diğerinin yaşam hakkına saygı vardır. Çatısı altında bulunduğumuz BM teşkilatı dünyanın ihtiyacı olan huzur ve adaletin tesisi için büyük sorumluluklar taşımaktadır" şeklinde konuştu.

(İHA)