15 Temmuz darbe girişimi sırasında yaralanan ve Yüksek İhtisas Hastanesinde tedavileri süren demokrasi gazileri, yaşadıkları dehşet anlarını anlattı.
15 Temmuz darbe girişimi sırasında şarapnel parçası ile göğsünden yaralanan 19 yaşındaki Yalçın Şenel, darbe olduğunu öğrenir öğrenmez abdest alıp evden çıktığını belirterek, "Haberleri takip ettim, Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızın ’sokaklara çıkın’ çağrısını duyduk. Arkadaşlarımla birlikte Genelkurmay’ın önüne indim. Orada bazı yaralılar vardı ona bakıyorduk, bir anda helikopter ateş açarak geldi. Biz de yaya alt geçidine girdik, orada tekrar ateş ediyordu asker, nöbet kulübelerinden, tanklardan. Tekrar Skorsky’ler geldiğinde biz kaçarken bir anda şarapnel parçası geldi. Arkadaşım da oradaydı, beni hastaneye yetiştirdi. Tek aklımda kalan şey, insanlar yardım etmek yerine duyarsız bir şekilde telefonları açıp çekim yapıyordu. 19 yaşındayım, az buçuk tarih biliyorum, darbenin her zaman kötü olduğunu, 20-25 sene geriye götürdüğünü biliyorum. Ben bu şekilde anlayabiliyorsam, buna karşı gelmeyen zihniyet bunu anlamıyorsa bunlar insan değil. Sivil halka böyle davranmaları çok yanlış bir şey, bunlar insanlıktan nasibini almamışlar. Bir daha olsa bir daha giderim, iki defa olsa yine giderim, dört, beş defa daha olsa yine giderim. Vatan uğruna canımız feda olsun hiç sıkıntı değil" diye konuştu

"BUNLARA KISAS UYGULANMALI, İDAM FİLAN DEĞİL ÖLDÜRÜLMELİLER"
G3 mermisi ile ayağından yaralanan 48 yaşındaki Cahit Akkoç ise, bunları öldürmenin çözüm olmayacağını söyleyerek, Risale-i Nur eserlerini kullanarak insanları zehirlediklerini, devletin de Risale-i Nur’lardan istifade ederek mücadele etmesi gerektiğini dile getirdi. Uçaklar tepesinden geçtiği sırada Ulus’ta olduğunu kaydeden Akkoç, "Bize hükmetmelerini istemedim yani, benim tepkim tarifsiz bir tepkiydi, birden refleksle fırladım. İnsanların Genelkurmay Başkanlığımıza koştuğunu gördüm, o anda güzel bir hedefti, orayı basmışlardı çünkü. ’Bunları korkutalım, çıkaralım buradan, bunlar ne arıyor bizim kurumlarımızda?’ dedik ve koştuk. Genelkurmay Başkanlığı’nın bahçesine girdik, buradan çıkmalarını söyledik. Hakikaten korktu bizden alçaklar. Baktık ki helikopterden bizi tarıyorlar, insanlar yerlere düşmeye, kanları yerleri sulamaya başladı. Binanın içine girdik, ben binanın içine girdiğimde kılık kıyafetimden dolayı birçok kişiyi oradan çıkardı, beni de orada vurdu. Gözgöze geldim ben, 1,5 metre kadar filandı mesafe, yüzbaşı olduğunu düşündüğüm 35 yaşlarında biri beni vurdu. Sonra başıma rütbeliler üşüştüler, benden sözlü hesap sormak istediler, çok hakaret ettiler. Bunlara kısas uygulanmalı, idam filan değil öldürülmeliler, öldüren öldürülmelidir" ifadelerini kullandı.

"HELİKOPTER TARARKEN BİZ BABA-OĞUL GÖĞSÜMÜZÜ GERE GERE DİRENDİK"
Darbe girişiminin yaşandığı gecede baba-oğul Necati Ekiz ve Okan Ekiz ise Genelkurmay Başkanlığı önünde yaralandı. Vücudunun farklı yerlerinden şarapnel parçası ile yaralanan baba Ekiz şunları söyledi:
"Oğlumla haberi duyunca direkt evden çıkıp arabamıza bindik. Genelkurmay’a kadar yürüdük, uçaklar, helikopterler komple üzerimizde uçuyorlardı. Tabii ki vatan için gözümüzü kırpmadan direkt içeri daldık. Gittim ama iman gücü ile gittim oraya, ölüm, o uçak, helikopter tarıyor benim hiç umurumda değildi. İçeri girdik ama keskin nişancılar herkesi vurdu zaten, gözümüzün önünde kiminin kolu, kiminin gövdesi, kiminin kafası o şekildeydi. Ben de oğluma ’çıkalım’ dedim. Çıktık, bir yaralı gördük onu çıkarıyordum, her yerde kan gövdeyi götürüyordu. Bir ara yaralı düştü, oğlum da ona tökezledi, yakalamaya çalıştım Okan’ı o ara patlama oldu. Oğlum, ’Babam vuruldum’ dedi. Ben hiçbir yerine bakmadım direkt kucağıma alıp Kızılay’a doğru götürüyordum. Şehitlerin aralarından götürdüm. Gücüm kesildi, tam düşüreceğim yerde artık dedim ki ’Allah rızası için nolur yardım edin’. Dört-beş kişi geldiler 10 metre filan taşıdık, sonra bir araba gördüm, beyaz bir araba, onun plakasını bulmaya çalışıyoruz. Allah razı olsun o kişiden, bizi Çankaya Hastanesi’ne yetiştirdi. Oradan da buraya geldik. Ben burada ’çocuğumu kurtarın’ diye bağırıyorum, vurulduğumdan, yaralandığımdan hiç haberim yoktu. Kendimi altı, yedi gibi tedavi ettirmişim oğlumdan iyi haberi aldıktan sonra. Allah’ımıza çok şükür olsun hem devletimiz kurtuldu hem oğlum kurtuldu. Allah kimseye göstermesin. Bunlar cani, başka hiçbir şey değil. Biz o helikopter tararken gerçekten göğsümüzü gere gere baba-oğul direndik yani. Şu an olsun yine gideceğim yine oradayım. Devlet için millet için ne gerekiyorsa yapacağız, kimseye bırakmayacağız bu devleti."

"KOLUM VE BACAĞIMDA HİS KAYBI VAR, HİÇBİR ZAMAN PİŞMAN OLMADIK”
22 yaşındaki oğul Ekiz ise, herkesin dışarı çıktığını ama kendilerinin Cumhurbaşkanından açıklama beklediklerini, açıklama yapıldıktan sonra da dışarı çıktıklarını aktararak, "Cumhurbaşkanımız, ’demokrasi için sokağa çıkın’ dedi, biz de hiç gözümüzü kırpmadan kefenimizi üzerimize giyip çıktık. Genelkurmay Başkanlığı’nın oraya gittik, helikopterler, F-16’lar silme geçiyordu üzerimizden. Biz hala onlara inat üzerlerine gittik hepsinin. Genelkurmay’a gittiğimizde daha içeri girilmemişti, biz gittikten sonra Genelkurmay’ın bahçesinin içine girildi. Babamla kol kola gidiyorduk birbirimizi kaybetmeyelim diye oradaki ana baba gününden dolayı. Genelkurmay Başkanlığı’nın ana kapısına vurmaya başladı halk, içeriden ateş ediyorlardı, tavandan nişancılar sıkıyordu, havadan helikopter tarıyordu. Babamla biraz daha uzakta duralım dedik, biraz daha dışarı çıkarken bir bomba patladı. Ben iki tane kıvılcım gördüm, üç tane de ses duydum sadece. Biri bacağımdan girdi, biri kolumdan girdi, biri de belimden girdi. Babama dedim, ’Baba ben vuruldum’ diye, kendimi yere bıraktım o sırada. Zaten babam da yaralanmış, beni tuttu yere düşmeyim diye. Ondan sonra ben şehadet getirdiğimi hatırlıyorum, gerisini hiç hatırlamıyorum. Şarapnel parçaları saplanmış vücuduma, belimden girmiş böbreğimi parçalamış. Bunların tedavisi oldu burada. Bacağım ve koluma girmiş, his kaybı var, hissetmiyorum kolum ve bacağımı. Hiçbir zaman pişman olmadık, öbür ikisini de vermeye hazırım. Allah bir daha kimseye böyle bir şey yaşatmasın" şeklinde konuştu.

"HALK ZATEN NE YAPACAĞINI BİLİYOR DA YÖNETİMDEN TEK İSTEĞİM VAR HERKESE DE ACIMASINLAR"
Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde yaralanan 26 yaşındaki Nihat Tokmak ise, "Biz askere bir şey yapamadık, askeri de seviyoruz zaten. Biraz engellemeye çalıştık tankları, uyarı ateşleri açıyorlardı, sonra işler değişmeye başladı, mermiler insanlara doğru yönelmeye başladı. Bir tanesi de bana denk geldi. Ben düşünce kendimi bırakmadım, yine kalktım araç aradım hastaneye gitmek için ama insanlar çok cesurdu orada görmeliydiniz. Ben bu kadar tahmin edemezdim. Halk zaten ne yapacağını biliyor da, yönetime bir mesajım var bizdeki cesaret onlarda da olsun yani. Herkese de acımasınlar" dedi.

"BEN GİTMEZSEM HEPİMİZİ VURACAKLAR"
Vücudunun çeşitli yerlerine şarapnel parçaları isabet eden Yüksek İhtisas Hastanesi Üroloji Doktoru Uzm. Dr. Erkan Ölçücüoğlu da yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifi ile biz de kendi memleketimize, vatanımıza sahip çıkma günü deyip meydanlara geldik. Ben bu hastanede çalışıyorum, hastanem Kızılay Meydanı’na çok yakın, başta hastaneme gelip arabayı park edip meydana geçecektim. Sonra medyaya ben de teşekkür ediyorum, arabalarla meydanları kapatmak için ve tanklar yürümesin diye arabamı Kızılay Meydanı’na bıraktım. Bu arada canım oğlum, Yusuf’um 8 yaşında oğlum var, ’baba gitme seni vuracaklar’ demişti, ’ben gitmezsem hepimizi vuracaklar’ dedim. Namazımızı kılıp evden çıkmıştık, sonra geldik Kızılay’a arabayı bıraktım, araba değil canım feda. Genelkurmay’ın önüne gittik, grup olarak ’asker bizim, polis bizim, vatan bizim’ diye bağırdık ama onlar başka vatanın hainleri herhalde. Biz sadece onları durdurmaya çalıştık, yapmayın, etmeyin, biz ülkemizi seven insanlarız diye. Onların gözünde biz bir böcek gibiydik, öyle gördüler."

"NE MUTLU Kİ ÜLKESİNİ SEVEN İNSANLAR ÇOKMUŞ”
Genelkurmay’ın önünde birkaç tankı durdurduktan sonra vatan hainlerinin buna çok kızdığını ifade eden Uzm. Dr. Ölçücüoğlu, "İki buçukta gökten ateş yağar gibi helikopterden ateş etmeye başladılar. Polis kardeşlerimiz geldi, onları çok seviyoruz biz. Bir gelin arabası gibi polis arabalarını önümüze aldık beraber gidiyoruz dedik. İçeride çatışma vardı polisler, ’siz dışarıda bekleyin, içeri gelmeyin’ dediler. Dışarıda beklerden herhalde Skorsky’lerle ateş etmeye başladılar. Ben bir doktor olarak vurulduğumu görünce sağımı solumu kontrol ettim, vücudumun çeşitli yerlerinde şarapnel parçaları vardı. Sonra yürüyerek özel bir hastaneye gittim, oradan da kendi hastaneme geldim. Ne mutlu ki ülkesini seven insanlar çokmuş, daha çok seveceğim ülkemi, bir daha olsa bir daha gideceğim" dedi.

"BEN BİR KÜRT’ÜM, BU VATANA HİÇBİR ZAMAN İHANET ETMEDİM, ETMEYECEĞİM"
"Ben bir Kürt’üm, ben bu toprakların çocuğuyum. Ben bu topraklarda Allah’ın razı olduğu hayatı yaşamak istedim, şükür bu bayrağın altında yaşadım" diyen Uzm. Dr. Ölçücüoğlu şöyle devam etti:
"Ben bu vatana hiçbir zaman ihanet etmedim, etmeyeceğim. Kim ihanet ettiyse Allah onların belasını versin. Bütün Kürt kardeşlerime söylüyorum ben, bu vatan hepimizin, biz Asım’ın nesliyiz, nesilmiş gerçekten. İnşallah bu ülkede hep birlikte mutlu olacağız."
(İHA)