SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Kriter Dergisinde yer alan yazısında, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi suç üstü yakalanan yabancı medya kuruluşlarını ve nasıl yayın yaptıklarını anlattı.
Kriter dergisinin yeni sayısında FETÖ’nün 15 Temmuz’da kalkıştığı darbe girişimine karşı milletin sergilediği destansı direniş anlatıldı.
Direnişe özel dördüncü sayıda Burhanettin Duran kendini “hizmet” oluşumu olarak kodlayan Gülen hareketinin bir terör örgütüne dönüşümünü yazdı ve darbe girişimi gecesi suç üstü yakalanan yabancı medya kuruluşlarını anlattı. Duran, "15 Temmuz Kıyamı" başlıklı yazısında şunları kaydetti:
"ABD ve İngiliz medyası 15 Temmuz darbe girişimini hayrete düşmeden, şaşırmadan ve yaptıkları her haberde “iki taraf”tan, “iki taraf arasındaki mücadele”den bahsederek verdi. Kimdi bu iki taraf? Seçilmiş bir hükümet ve bir askeri cunta. 1962’de de öyleydi. Fakat bu kez BBC daha fazlasını yaptı. BBC prodüktörü James Bryant insanlara, “hükümetin yaptıklarını eleştirecek” birilerini aradığını, bugünlerde öylelerini bulmakta zorlandığını anlatan e-mailler atıyor. Dünyaya objektivizm satan BBC, Türkiye demokrasisi söz konusu olduğunda “hükümet karşıtı” yani “darbe yanlısı” görüş avına çıkıyor! Evet şimdi çok daha fazlası var. Birincisi bu askeri cunta ordu içinde örgütlenmiş sıradan bir darbeci oluşum değil. Bu cunta ABD’de yaşayan ve bağlılarının kendisini mehdi olarak gördüğü sözde bir “din adamı” tarafından yönetiliyor. On yıllar boyunca ordu içinde yuvalanan bir terör örgütü var karşımızda. Ve bu örgüt kendisine yaraşır bir biçimde darbe girişimi esnasında her tür terörize yöntemi kullanıyor. Ne var ki bunlar Batı medyasının pek dikkatini çekmiyor!

ERDOĞAN’IN MODERNLEŞME HAREKETİNİN SİMGE LİDERİ OLDUĞUNU GÖREMİYORLAR
Türkiye’ye tıpkı 1960’larda baktığı gibi bakan Batılılar Türkiye’de sivil siyasetin nasıl güçlendiğini, halkın iktidarın merkezine oturduğunu, demokrasinin nasıl sahiplenildiğini ve Erdoğan’ın aşağıdan yukarıya doğru ilerleyen yeni bir modernleşme hareketinin simge lideri olduğunu göremiyorlar.
Bu farklılaşmalar ve değişimler Batı medyasını hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Nitekim 15 Temmuz darbe girişimini ve halkın bu girişimi bastırmasını ele alırken kalıpları, önyargıları ve ezberleri devreye soktular. “İki taraf”tan birinin, “Erdoğan”ın kazandığı anlaşıldıktan sonra bu kez “Erdoğan karşıtı” sloganlar ardı ardına atılmaya başlandı. Son 3 yıldır tekrar edilen söylemler 3-4 saat içinde bir araya getirilip servis edildi.

GEZİ’Yİ MİTLEŞTİREN BATI MEDYASI, 15 TEMMUZ DİRENİŞİNİN SİVİL YANINI “İSLAMCI MİLİTANLAR” OLARAK GÖSTERMEYE ÇALIŞTI
Halkın sokaklarda darbeci teröristlere karşı verdiği mücadele görmezden gelindi. Gezi kalkışmasını mitleştiren Batı medyası, 15 Temmuz direnişinin sivil yanını baskılamaya, meydanlardaki halkı “İslamcı militanlar” olarak göstermeye çalıştı.
Yalanlar, asparagaslar, aşırı yorumlar, manipülasyonlar gırla gitti. Bütün bunlar Türkiye halkının gözü önünde oldu ve olmaya da devam ediyor. Türkiye bu kez gerçekten de çok net bir biçimde dostunu ve düşmanını gördü.
Hiç kuşkusuz ABD ve İngiliz medyası başta olmak üzere Batı medyasının bu tavrı Türkiye’de aşağıdan yukarıya doğru bir Batı karşıtlığını beraberinde getirecek bir husus. Fethullah Gülen’e ve onun başında bulunduğu terör şebekesine sahip çıkan Batı dünyası Türkiye halkının tepkisini çekmeye, Türkiye’de siyaset yapan bütün aktörler de bu tepkiyi ciddiye almaya devam edecek.

SALT ORYANTALİST ÖNYARGILARDAN KAYNAKLANMIYOR
ABD ve İngiliz medyasının bu tavrının salt oryantalist önyargılardan kaynaklanmadığına da emin olun. Bir de meselenin “stratejik” bir yönü var. Bana öyle geliyor ki FETÖ üzerinden gerçekleştirilecek bir darbe girişiminin her halükarda Tayyip Erdoğan’a suikast kısmını başaracağını ve darbe girişimi gün sonunda başarısız olsa bile Türkiye siyasetinin müdahale ve yönlendirmeye açık hale geleceğini düşündü birileri. Belki bu senaryo içeriden birilerine de sevimli geldi. Fakat bu siyasi ameliyat girişimi başarılı olamadı. Ne darbe ne de Erdoğan’a suikast girişimi hedefine ulaşabildi."
(İHA)