Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul’un fethi sırasında kullandığı Şahi Topu’nun modeli, padişahın ismini alan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi tarafından aslına uygun olarak küçük boyutlarda yeniden üretildi.
Çizimleri yedinci Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet’in önderliğinde Türk mühendisler tarafından gerçekleştirilen ve İstanbul’un fethi sırasında kullanılan Şahi Topu’nun modeli çalışmaları, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Alüminyum Test Eğitim ve Araştırma Merkezi (ALUTEAM) Hızlı Prototipleme Labaratuarı’nda yürütüldü. Top döküm teknolojisi anlamında çağdaşlarının 100 sene ilerisinde olan iki parçalı Şahi Topu’nun modeli, polimerik tozlar kullanılarak lazer tekniği ile eklemeli şekilde kat kat tüm ayrıntıları ile üretildi.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi olarak ismini aldıkları padişahın dönemine damgasını vuran Şahi Topu modelini aslına uygun bir şekilde yeniden tasarladıklarını belirten Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fevzi Yılmaz, orijinali İngiltere’deki Fort Nelson Müzesi’nde bulunan Şahi Topu’nun teknik özellikleri hakkında şu bilgileri verdi: “Namlu ile barutun depolandığı iki kısımdan oluşan ve 18 ton ağırlığında olan top, ulaşımın ve tedarikin çok zor olduğu o dönemde üretilmiş ve kullanılmıştır. Ayrıca topların nerede ve nasıl döküldükleri de bende merak uyandırdı. Kayıtlara göre Şahi Topları ile 600 kiloya kadar gülle atılabiliyor. Şahi Topu döküm kalıbı ve özel soğutma sistemi dikkat çekicidir. Topa işlenen ahenkli yazı, rölyef ve resimlerin o zamanki imkanlarla kalıba nasıl verildiği beni çok meraklandırmıştır. Günümüzde benzeri uygulamalar rahatça yapılabiliyor. Tarihçiler günümüz toplarının özelliklerini yakalayan yüksek kapasiteli Şahi Topundan 4-5 adet üretildiğini söylüyorlar. Bakır ve kalay alaşımı dediğimiz tunçtan yapılan Şahi Topu, 1500 km/saat hızla hedefi vurabiliyor. Bu ses hızından fazladır. Literatürde bu bilgi var. Arada yaklaşık 450 yıl olmasına rağmen şimdiki modern toplar 7 bin, 9 bin km/saat hıza erişti. Yani o dönemde Osmanlılar, çok ileri bir top döküm teknolojisi ve top kalıp soğutma sistemleri geliştirmişlerdir.”

SAVAŞ TOPLARI ÜZERİNDEKİ SÜSLEMELERLE DİKKAT ÇEKİYOR
Osmanlıların süsleme sanatına çok önem verdiklerini ve Şahi Topu’nun bir insan öldürme aracı olmasına rağmen, onun uzun ekseni ve alın yüzeyi boyunca süsler yapıldığını belirten Prof. Dr. Fevzi Yılmaz, resim, kaynak ve uzmanlardan faydalanarak Şahi Topu’nun üzerinde bulunan alın yazısını da çözümlediklerini söyledi. Prof. Dr. Fevzi Yılmaz, Şahi Topu’nun alın yazısının “Allahumme’n-sur es-Sultan Mehemmed b. Murad Han, fî tarîh-i sene semâniye ve sittîn ve semâniye mieh, fî Şehr-i Receb. el-Amel li- Mine Ali (Ey Allahım! Sultan Murat oğlu Sultan Mehmed’e imdâd eyle! Bu top Mine Ali tarafından 868 yılı Recep Ayı’nda imal edilmiştir” ifadesini taşıdığını söyledi. Şahi Topu Projesi sırasında Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi başta olmak üzere çok sayıda doküman ve tarihçi görüşünden de faydalandığını söyleyen Prof. Dr. Fevzi Yılmaz, “İstanbul’un fethi sırasında Macar Urban Usta’nın Fatih’in toplarını döktüğünü duyardık. Ancak topların yeniden modellenmesi sürecinde, Urban Usta’nın yalnız olmadığını, Müslihiddin, Saruca ve Ali usta gibi Türk ustalarının da top dökümünde görev aldığını öğrendik. O dönemde top dökülürken yangın ve ölümcül kazalar gibi olaylar sık yaşanıyordu. Bugünkü dökümcüler ve sanayiciler, onlara oranla daha rahat çalışıyor” dedi.
Prof. Dr. Fevzi Yılmaz, Şahi Topu’nun kullanıldığı dönemden bugüne yaşanan ekonomik değişimler hakkında ise şunları söyledi: “Şahi Topu’nun üretildiği tarım toplumu döneminde malzeme fiyatları zamana ve şartlara bağlı olarak devamlı artıyordu. O zamanlar malzeme kazma ve kürekle çıkarılıyor, zor naklediliyor, üretim araç ve gereçleri yetersiz ve imalat yöntemleri oldukça kısıtlıydı. Dolayısıyla talep arttıkça elde etme zorluğu nedeniyle malzeme ve ürün fiyat da artıyordu. Oysa son 50 yıldır ve günümüzdeki bilgi toplumda malzeme ve ürün fiyatları dalgalı şekilde düşüyor. Bu kitle üretim ve seri üretim nedeniyledir. Bence burada bir paradoks var, her iki dönemin mukayesesi zor ve bunun üzerinde çalışılması gerekiyor.”

ARŞİVLERDEN ÇIKARILAN ŞAŞIRTICI BİLGİLER VE GİZEM
Prof. Dr. Fevzi Yılmaz, proje sırasında ulaştığı bilgilerin kendisini bazen şaşırttığını bazen de gizemi ile büyülediğini söyledi. Prof. Dr. Yılmaz şöyle konuştu: “Ateş-i Nemrûd olarak nitelendirilen fırınlarda yüksek hararete dayanan ve yeşilimsi bir renge sahip taş Marmara’daki adalardan getirilmiş. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ndeki top döküm seremonisine baktığımızda ise duacının duaya başladığını, hazır olanların kalpten ‘Amin’ dediklerini ve herkesin tam bir teslimiyetle ağlamaya başladığını gördük. Çünkü bu an top dökümünün en tehlikeli anıdır. Nice ustalar bu safhada canlarını kaybetmişlerdir. Edirne’den yola çıkan toplar, 30 araba 140 öküzle çekilmiş ve devrilmesin diye 200 nefer (asker) görevlendirilmiştir. Büyük topun önünde Kıraç Bey kumandasında on bin akıncı süvarisinden mürekkep bir kol gidiyor topu otuz, bazılarına göre elli veya atmış çift öküz müşkülatla çekiyordu. Yapan kişinin, sevmediği için ömründe hiç bal yemediğini ve onun yaptığı topların da bu durumuna nisbetle ‘bal yemez’ diye şöhret bulduğu söyleniyor.”
(İHA)