Kurtuluş Savaşımızın, devrimlerimizin eşsiz önderi ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün savaş sonrası en büyük ödülü kadınlarımıza vermesinin gerekçelerinden birisi de budur. Kadınlarımızın bu onurlu mücadelesinin karşılığı önlerine çıkartılan hukuksal, toplumsal, bilimsel, siyasal tüm engellerin kaldırılması ve erkeğiyle eşit konumu kazanması olmuştur. Cumhuriyet kadını erkeğin ‘’kaşık düşmanı, eksik eteklisi, saçı uzun aklı kısası, ayran karıştıranı’’ değil, ‘hayat arkadaşı’dır. Eğitimde, bilimde, sanatta, siyasette, çalışma yaşamında hatta askerlikte kendini kanıtlamıştır. Ancak Cumhuriyet aydınlığı ülkemizin en uzak köşelerine kadar yaygınlaştırılamamış, toplumumuzda var oluşu hiçbir zaman kesilmemiş olan ‘dinci ve Osmanlıcı’ gericiliğin karanlık odaklarından beslenen gerici ve emperyalist destekli siyasal iktidarlar bu gericiliği beslemiş, cesaretlendirmiş ve iktidarlarını sürdürmenin malzemesi yapmıştır. Bunun sonucunda da bugün kadınlarımızı doksan yıl önce kurtuldukları türbanın, çarşafın içine sokarak toplumsal yaşamın her alanından koparma sürecine sokmuştur. Kadın-erkek eşitliği sorgulanmakta, ‘hamile kadının sokakta dolaşmasının terbiyesizlik’ olduğu söylenmekte,’ kadınların ne zaman ve hangi koşullarda evlerinin dışına çıkabileceği’, nasıl güleceği tartışılmaktadır. ‘Çocuk gelinler’ ve ‘çocuk anneler’ çoğalıyor. İşsizlik, taşeronlaşma öne kadınları vuruyor.
Gidiş, hızla geriye, Cumhuriyet öncesine doğrudur. Bu geri gidişi durdurmak, ancak Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bütün ilke ve devrimleriyle birlikte Cumhuriyet’in tüm gereklerini eksiksiz ve ödünsüz yeniden yaşama geçirilmesiyle mümkün olacaktır. Toplumun tümü gericiliğin ve emperyalizmin boyunduruğundan kurtulmadan kadınların kurtuluşu da mümkün olmayacaktır. Türk kadını ülkenin Ortaçağ bataklığına saplanmasına izin vermeyecektir. Yaşamın her alanında, bilinçli ve bilinçlendirilmiş insanlarımızla kadın haklarını savunmaya, bu gerici gidişe direnmeye kızlı-erkekli devam edeceğiz. Bu bir hak-hukuk kavgası.. ‘’kavganın haklı olanı erkek- dişi bilmiyor/ bütün halk birlik olmazsa kavga haklı olmuyor.’’ Atatürkçü Düşünce Derneği, bu kavgada üstüne düşeni yapmaktadır ve üzerine düşenden daha fazlasını da yapmaya devam edecektir.
kadınlar ülkenin ortaağaç bataklığına saptanmasına izin vermeyecektir
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü tüm dünyadaki işçi kadınların mücadelesinin sonucunda elde edilmiş hakların en önemli kilometre taşıdır. 8 Mart, kadınların emek alanında kazanımlarının dönüm noktası olduğu kadar, gelecekte elde edecekleri toplumsal, eğitimsel, hukuksal, siyasal hakların da başlangıcı sayılmalıdır. Türk tarihinde ise kadın, ilk dönemlerdeki saygınlığını ve gücünü zamanla yitirmiş, devletin ve toplumu yönetme kurallarının dinselleşmesiyle, bütünüyle erkeğin arkasında kalmış ve geri Arap toplumlarındaki kadın konumuna getirilmiştir. Kadınımız, toplum yaşamındaki gerçek değerine ancak Mustafa Kemal ATATÜRK ve O’nun kurduğu Cumhuriyet ile ulaşabilmiştir. Osmanlı Devletinin hüküm sürdüğü dönemlerde, erkeklerin adlarını bile bilmedikleri diyarlarda yitip gittiği zamanlarda toplumun yaşama gücünü ayakta tutan ve sürdüren hep kadınlar olmuştur. Kurtuluş Savaşımızda sırtlarında cephane taşıyarak, cephedeki erkeklerine giysiler dikerek, yiyecek üreterek ve gerektiğinde onlarla birlikte omuz omuz savaşarak ve cephe gerisini sağlam ve yüksek moralli tutarak kadınlarımız sağlamışlardır.
Yorumlar