Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Gülüm Tanırcan, deprem ve tsunaminin zararlarının azaltılması konusunda yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Tanırcan, Marmara’ya 10 tane deniz dibi gözlemevi ve fay hareketlerinin gözlenebilmesi için de 4 tane ekstansometre yerleştirildiğini söyledi.
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile Japon akademisyenlerin birlikte yürüttüğü afetiyle ilgili çalışmalara ilişkin seminer verildi. Seminerde vatandaşların tsunami konusunda bilgilendirilerek bilinçlendirilmesi konusuna dikkat çekildi.
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Japonya Deniz-Yer Bilimleri ve Teknoloji Ajansı işbirliği ile yürütmekte olduğu “Marmara Bölgesinde Deprem ve Tsunami Zararlarının Azaltılması ve Türkiye’de Afet Eğitimi Projesi (MarDiM)”kapsamında medya mensuplarına yönelik doğal afetler konusunda bilgilendirme semineri düzenledi. Seminerde, Türkiye-Japonya işbirliğinde 1,5 yıl önce başlayan ve 5 yıl devam edecek proje kapsamında yapılanlar ve yapılması planlanan çalışmalar hakkında bilgi verildi.
Seminerin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’ne bağlı Bölgesel Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezinden Jeofizikçi Öcal Necmioğlu, tsunami afetiyle ilgili yapılan çalışmaları anlattı. Necmioğlu, “5’ten büyük tüm depremlerde kararlaştırılmış karar mekanizmaları destek sistemler sayesinde tsunami tehlike analizi yaparak bilgiler gönderiyoruz. e-mail, faks, SMS’lerle, olası bir tsunami tehlikesi hakkında o ülkelerin karar mekanizmalarına, afet acil durum yönetim başkanlıklarına bu bilgiler bizden gidiyor. 7/24 yapılan bir çalışmadır. Temelinde deprem izleme sistemi vardır. Bugüne kadar 2 depremde biz böyle bir tsunami uyarısı mesajı gönderdik. Ama bunlar halka giden mesajlar değil. Burada karar vericilere yani karar mercilerine giden mesajlardan bahsediyoruz. En son 24 Mayıs 2014 tarihindeki Gökçeada Kuzey Ege depreminde böyle bir mesaj gönderdik ancak daha sonra mesajı tekrar iptal ettik. Mesajın gönderilmesi mutlaka tsunami olacağı anlamına gelmez. Kararlaştırılmış destek sistemler, değerlendirme mekanizmaları aracılığıyla sadece bir potansiyele işaret eder” dedi.
Marmara bölgesinde tsunami dalga boyutunun ne seviyede görülebileceği sorusuna ise Necmioğlu, “Bu konuda değerlendirme yaparken gerçekten çok dikkatli olmak gerekir. 3 metre, 5 metre bunları telaffuz ettiğimiz zaman bunlar farklı mesajlar da götürebilir. Bunlar senaryo çalışmaları. Tarihte olmuş depremler var. Bunlar içerisinde 4-5-6 metreyi görmüş olduğumuz durumlar var. Bunlar bütün Marmara’da 5-6 metre olduğu anlamına gelmez. Depremin nerede olduğuna, depremin hangi heyelanı nasıl tetiklediğine bağlı olarak bu değerler değişebilir. Bu değerlerin 3-5 metre olmasından çok bir doğa olayı hakkında bilgilenmemiz önemlidir. Kamuoyunun halkımız için en önemli şey bu afetle bir arada yaşayan insanlar olarak bunların ne olduğunu öğrenmemiz, anlamamız ve hayatın bir parçası haline getirmemizdir” cevabını verdi.

“MARMARA’DA 10 TANE DENİZ DİBİ GÖZLEMEVİ KURULDU”
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Gülüm Tanırcan da Japon akademisyenlerle ortaklaşa yürütülen çalışmalar hakkında bilgi vererek “ Teknik cihaz ve hesaplar konusunda aynı standartlarda olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim ama cihaz sayısı şu an daha az, zaman içerinde yaygınlaştırılacak. Marmara içerisinde şu anda 10 tane deniz dibi gözlemevi kuruldu. Önümüzdeki sene içerisinde 5 tane daha kurulacak. Fay hareketlerinin gözlenebilmesi için ekstansometre dediğimiz alette şu anda 4 tane kuruldu. Gelecek sene 1 tane daha eklenecek. Proje Marmara odaklı olduğu için Marmara Denizi’nde çok fazla kuruyoruz. Ama bu demek değil ki, biz Karadeniz’i, Ege’yi ya da Akdeniz’i önemsemiyoruz. Aslında çok büyük deprem ve tsunamiler orada da olabilir. Dolayısıyla bu proje bittikten sonra burada edindiğimiz bilgi birikimiyle Ege ve Akdeniz’de de aynı şekilde çalışmaları gerçekleştireceğiz. Marmara’da ana Marmara fayını çevreleyen özellikle batı kısmına daha çok odaklanarak yerleştirildi” dedi.
Japonya’da yapılan çalışmalarla Türkiye’de yapılan çalışmaların kıyaslanmasının yanlış olacağını belirten Doç. Dr. Tanırcan, “Çalışmaların yeterli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Marmara Denizi kapalı bir deniz, küçük bir deniz, Japonya çok büyük bir okyanusa açık, çok büyük fay hattı var dolayısıyla bunların bu şekilde karşılaştırılmaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Tanırcan, projenin en önemli ayağının halkın eğitimi olduğunu belirterek, “Japonya’da 15 senedir gerçekleştirilen bu seminerlerin Türkiye’de de bir başlangıcı bu seminer vesilesi ile yapmak istedik. Burada amaç bir gün sonrası için haber üretmek değil, medya mensuplarını afetler hakkında bilinçlendirmek, haberlerin yanlış bir şekilde aksetmesini engellemek” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Gülüm Tanırcan, Milli Eğitim Bakanlığı ile tsunami ve deprem konusunda çalışmalar kapsamında oluşturulan materyalleri kullanmak için işbirliği çalışmaları yaptıklarını da sözlerine ekledi.
(İHA)