KASTAMONU (AA) - SEMİH YÜKSEL - Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nadir Başçınar, kültür balıklarına ön yargıyla yaklaşıldığını belirterek, "Ön yargılar ve birtakım karalama kampanyaları, kültür balığına talebi olumsuz etkilemektedir. Oysa kültür balıklarının üretim aşamasından sofralara ulaştırılmasına kadarki her anı titizlikle izlenmektedir" dedi.

Başçınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, insanların kontrolünde üretilen alabalık, çipura, levrek ve sazanın kültür balıkları grubunda değerlendirildiğini söyledi.

Kültür balıklarının en sağlıklı besin kaynağı olduğunu savunan Başçınar, "Ön yargılar ve birtakım karalama kampanyaları, kültür balıklarına talebi olumsuz etkilemektedir. Oysa kültür balıklarının üretim aşamasından sofralara ulaştırılmasına kadarki her anı titizlikle izlenmektedir. Bu balıklar son derece besleyicidir. 7'den 70'e tüm vatandaşlarımız güvenle, sağlıkla kültür balığı yiyebilir" şeklinde konuştu.

"Hamile kadınlar, yaşlılar ve çocuklar mutlaka kültür balığı yemelidir" diyen Başçınar, kültür balıklarının protein ve doymamış yağ asitleri açısından zengin olduğunu, bunun da insan sağlığına önemli katkı sağladığını vurguladı.

Başçınar, kültür grubu ile denizlerde yetişen balıklar arasında fark bulunmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Deniz balıklarının lezzeti ve kokusu farklıdır. Kültür grubu ise kokusuz ve tatsız algılanmaktadır, oysa bu durum tamamen damak zevkiyle ilgilidir. Kültür balıkları, çok daha fazla yağ asidi içermektedir. Bu da hamile kadınlarımız ve çocukların gelişimi için son derece önemlidir. Tüketiciler, güvendikleri balıkçılardan bu balıkları almalı, tazeliğine ve son tüketim tarihine bakmalıdır. Diğer husus ise kültür balıkları her mevsim bulunabilir ve taze tüketilebilir."

- "Kırmızı et, balığı gölgede bırakıyor"

Balık tüketim miktarının istenilen seviyede olmadığına işaret eden Başçınar, kırmızı et tüketiminin özellikle iç kesimlerde balığı gölgede bıraktığını anlattı.

"Evde balık yapmak tüketicilere zor geliyor" değerlendirmesinde bulunan Başçınar, "Bunun en büyük sebebi de genellikle ön yargılar. Balığın temizlenmesi zahmetli görülüyor, kokusu da itici gelebiliyor ancak bunun kolayı var. Kültür balıklarını temizlenmiş almak mümkün. Güvenle pişirilip, tüketilebilir. Biz, balığın elle tüketilmesini tavsiye ediyoruz. Bu, aynı zamanda geleneğimizdir. Lezzet ve tat daha belirginleşiyor, balık daha afiyetle yeniyor" ifadesini kullandı.

Başçınar, Türkiye'de damızlıktan itibaren üretilen kültür balıklarının Avrupa'da sofraların vazgeçilmezi arasında olduğunu, AB ülkelerinin gıda konusuna ciddi hassasiyet gösterdiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Bugün Avrupa'da tüketicilerin yediği her üç çipura ve levrek tesislerimizde üretiliyorsa, 'balıklarımızın kalitesi yüksek, sicili temiz' demektir. Aksini iddia eden bilimsel veri yoktur. Ne yazık ki ürettiğimiz kültür balıklarını, sattığımız Avrupa'dan az tüketiyoruz, rakamsal olarak yanına dahi yaklaşmamız mümkün değil. Avrupa'da kişi başına düşen balık tüketim miktarı 25 kilogramdır, bunun yarısı kültür balığıdır. Bizde ise kişi başı 6,3 kilogram yıllık tüketim olup, bunun yalnızca üçte biri kültür balığıdır. Bu da balık tüketimimizi açıkça ifade etmek için yeterli olacaktır."

Başçınar, kültür balıklarıyla ilgili ön yargı ve tartışmanın yersiz olduğunu, bunların bir kenara bırakılması gerektiğini sözlerine ekledi.