SAMSUN (AA) - Medicana Samsun Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölümünden Op. Dr. Murat Küsdül, varis tedavisinde modern yöntemler hakkında bilgi verdi.

Küsdül, yaptığı açıklamada, varisin toplardamarların organik bir sebep olmadan genişlemesi, uzaması ve kıvrımlı hal alması şeklinde tanımlandığını belirtti.

Erişkinlerdeki sıklığı değişik coğrafi varyasyonlar göstermekle beraber yaşla giderek arttığına işaret eden Küsdül, bacak varislerinin en sık karşılaşılan damar hastalığı olduğunu aktardı.

Yetişkin nüfusun yüzde 15-20'sini etkilediğini, kadınlarda erkeklere oranla iki ila dört kat daha fazla görüldüğüne dikkati çeken Küsdül, şöyle devam etti:

"Çalışmalarda variste rol oynayan birçok etken öne sürülmüştür. Bunlarda kalıtım, riskli yaşam tarzı ve sigara kullanımı, venöz yetmezlik tespit edilen hastalarda daha yüksek oranlarda saptandığı için önde gelen risk faktörleri olarak gösterilmiştir. Uzun süre ayakta kalmak ya da uzun süre oturarak iş yapmak bir risk faktörü olduğu gibi, günde 4 saatten fazla ayakta kalanlarda yüksek grade venöz yetmezlik gelişme riskini fazladır. Hastaların en yaygın semptomları, bacaklarının görüntüsünün bozulmuş olması ve uzun süre ayakta durunca ortaya çıkan bacak ağrısı ve bacaklarda ağırlaşma hissidir."

Belirtilerin ağrı, kaşıntı, ayak bileğinde şişme, gece krampları, kanama gibi durumlar olduğunu anlatan Küsdül, "Varis tedavisinde amaç, yaşam kalitesini artırmaktır. Hastalık genellikle iyi huylu seyir gösterip hastaların çoğunda ameliyat gerekmez, konservatif tedavi yöntemleriyle iyi sonuçlar alınır. Bu nedenle semptomlar, çok ciddi değilse girişimsel tedavilerden kaçınılmalıdır. Semptomlar hastanın yaşam kalitesini ciddi olarak etkiliyorsa tedavi düşünülmelidir. Bazen büyük varisleri bulunan hastalarda kanama veya ülserasyon gibi komplikasyonlar gelişirse daha agresif cerrahi tedavi yöntemleri denebilir." değerlendirmesinde bulundu.

Küsdül, görünen varislere dışarıdan uygulanan lazer veya köpük tedavisi uygulanabildiğini belirterek, tedavinin genellikle kozmetik amaçlı olduğunu ve derindeki damar yetmezliğine pek katkısı bulunmadığını ifade etti.

Asıl tedavinin derindeki ve yetmezliğe sebep olan damarlara yönelik müdahale olduğuna işaret eden Küsdül, şunları kaydetti:

"Bunu tedavi etmeksizin sadece dışarıdan görünen varisleri yok etmek asla kalıcı bir çözüm olmaz ve hastalık ilerlemeye devam eder. Daha önceleri spinal anestezi ile yani belden uyuşturma sonrasında, kasık ve diz kapağı bölgesine yapılan açık ameliyatla tedavi sağlanırken, günümüzde bu tedavinin yerini kapalı yöntemler almıştır. Hastanemizde başarılı şekilde uygulanan embolizasyon yöntemi ile herhangi bir anestezi yani narkoza gerek olmadan işlem yapılmaktadır. Embolizan ajan dediğimiz bir sıvının damar içine uygulanması esasına dayanan bu yöntem, 10-15 dakika sürmekte ve hasta müdahale sonrası yarım saat içinde yürüyerek taburcu olmaktadır."