Benim güzel ülkem, bir seçimi daha kazasız-belasız geride bıraktı.
Gürültüsüz, ama kıyasıya bir mücadele yaşandı…
Bu yarışta, kimi zamandan yakındı, kimi ise imkânsızlıktan.
Yine de imkânlar ölçüsünde inildi sahalara.
*
Son söz yine milletin…
Bunun karşısında üzülenler de oldu, sevinenler de.
Umuyorum, hem kazanan, hem de kaybedenler için hayırlısı olmuştur.
Önümüzdeki bu 4 yıl, seçimde başarısız olan partilerin öz eleştiri yapmaları ve kendilerini yenilemeleri için yeterli zamanı karşılayacaktır kanaatindeyim. 
*
Şimdi.
Kaybedenleri geçtik.
Gelelim kazanan tarafa…
Öncelikle bu seçimden alnının akıyla çıkan Başbakan DAVUTOĞLU’ nu tebrik ediyorum.
Terörün tırmanışa geçtiği bu zorlu süreçte hem Genel Başkan, hem de Başbakan kimliği ile meydanlarda boy göstermek zordur.
O, bunu toplumun dengesini bozmadan başarabildi.
Kendinden emin bir üslupla, tüm konuşmalarında Milli İrade vurgusu yaptı. 
1 Kasım’da o irade kendisine sahip çıktı ve Ak Partiyi yeniden tek başına iktidara taşıdı. 
*
Aslına bakarsanız bu sonucu kendisi de beklemiyordu.
Neticede 6 ay gibi kısa bir süre önce, partisi derin bir yara almıştı.
Muhalefetin bu süreci kendi leyine çevirememesi ve Ak Parti’nin yaptığı ekonomi ağırlıklı politikalar dengeleri bir anda alt-üst etti.
Aynı seçmen kulağını çektiği Ak Parti’yi bu defa tuttu, tekrar ayağa kaldırdı.
BEKLENTİLER
Önümüzdeki 4 yıl, sadece bu seçimi kaybeden partiler için değil, galip olan Ak Parti için de çok önemli.
Mesaisi oldukça yoğun olacak diyebiliriz.
Öyle ki, sorunlar yumak halinde çözüm bekliyor.
Özetle;
-Ak Parti’nin rantçılardan temizlenmesi,
-Paralel operasyonlarının bir an önce neticelendirilmesi,
-Dış politikada olumlu havanın yakalanması,
-Ekonomiyi sıkıştığı yerden çıkarmak,
-PKK ve IŞİD’le mücadele,
-Terörle mücadele sürerken, Doğu’ da Kürt Halkı’na güvende oldukları hissinin verilmesi.
Bu başlıklardan sadece bir kaçı.
GÜÇ VE TEVAZU 
Yeni kurulan bir partinin art arda üç dönem tek başına iktidar olabilmesi o parti için büyük bir velinimettir.
Bu durumun farkına varabilmek ve toplumun her kesimini farklılıklarıyla kucaklayabilmek ise milletin partisi olabilmenin göstergesidir.
Ak Parti ilk iki dönem bunu başardı diyebiliriz.
Lakin, üçüncü döneminde güç ve tevazu dengesini yitirmeye başladı.
Toplumun tabi ki bu duruma kayıtsız kalması beklenemezdi.
Kalmadı da…
7 Haziran Seçimleri gösterilen bu demokratik tepkinin en somut örneğidir.
*
Nitekim, “Ahmet Hoca” mesajı aldı.
Aldığını da, seçim akşamı yaptığı balkon konuşmasında teyit etti.
Partililerine bolca “Tevazulu olun”  vurgusu yaptı.
Daha çok şey diyecekti aslında. 
Vakit gece yarısını çoktan geçmişti, uzatmadı konuşmasını.
Ama ne demek istediğini herkes anladı.
Devam etseydi parti teşkilatlarına şöyle seslenecekti;
-Kibirli olmayın.
-Baskıcı olmayın.
-Bencil olmayın.
-Gözünüzü iyi açın, aldanmayın.
-Aldatan da olmayın.
-Adaletten şaşmayın.
-Kimseyi hor görmeyin.
-Her kesimi kucaklayın.
-Hak edene de hakkı ile muamele edin.
-Millet bize güvendi, bu güveni boşa çıkarmayın.
Bunları yapmazsanız ne mi olur?
Dört yıl sonra “cıss” yaparlar…