Avrupa'nın bazı ülkelerinde başörtülü ve dini inançlarına göre giyinen insanlara baskı oluşturulmaya çalışılıyor.
Ama Avrupa'nın demokraside öncü ülkelerinde, böyle baskılar yok.
İsveç 2006 yılında ekteki resimde de görüldüğü gibi Müslüman bayan polislerin başını örtmelerini serbest bırakmış ( Ekteki resimde, İsveç'in ilk başörtülü Müslüman bayan polis var ve bu fırsatın kendisine verilmesinden dolayı çok mutlu).

İngiltere ve İskoçya'nın aynı şekilde Müslüman bayan polislerin görevlerinde başlarının örtülü olmasını serbest bırakmış ( bkz. http://www.bbc.com/news/uk-scotland-37166422 ).
Artık bizim bayan polislerimiz de Avrupa’nın bazı ülkelerinde olduğu gibi başörtüsü ile görevlerini yapabilecekler.
Uygulama başladı.

Türkiye'de başını örten kadın polislerimizi 30 Ağustos kutlamalarında gören bazıları yine medyada ve sosyal medyada kin kusmaya başladılar.
"Eller kaosa kalktı" diyenler yine sahnedeler ve 'Huylu, huyundan vazgeçmez' deyimine göre harekete devam..
Kadınların örtünmesi Allah'ın emri ki; Kuran, Tevrat ve İncil'de var.



İbrahim'in Dini'nden olan; Hz.Musa, Hz.İsa ve Hz.Muhammed'in ümmetlerindeki kadınlara peygamberler aracılığıyla başlarını örtmeleri emri iletilmiş.
Türkiye, bir Müslüman ülke olarak bu ayıbından kurtuldu ve resmi görevlerde de bayanların dini inançlarına göre giyinmelerini serbest bıraktı.

Bazı şeyleri yasaklarsanız, birileri bu yasakları ortadan kaldıracağını söyleyerek ortaya çıkar ve bunu farklı amaçlar için de, kullanabilir.
Ülkemizin huzuru için, kendi kültür ve inançlarımızın gerektirdiği şekilde bayanların da giyinmelerine karışmamalıyız.
Mühim olan, görevini en iyi şekilde yapabiliyor mu? 
İsa'yı bırakıp, eşeğiyle ilgilenenler çok.

Ne diyor Yunus Emre?:
"Dervişlik olsaydı, taç ile hırka,
Biz de alır idik otuza kırka.

Kravat takıp, beyaz gömlekle laboratuvarda çalışırdık KTÜ'de.

Finlandiya'ya geldim, terlikle rahat giyimle laboratuvarda çalışan Doçent ve araştırmacıları gördüm.
Bizde o zamanlar Türkiye'de bir yayınla Profesör olunuyordu. Adamlar yılda birkaç yayın yapıyorlardı ama bilim adamlarında kravat ve takım elbise yoktu.
Ben de 1995 yılında 5 adet uluslararası yayım yaptım.

Kravat takmayla, kılık-kıyafetle olmuyormuş bu işler.

Tarzan’a bile, kravatsız TV'ye çıkma yasağı var diye kravat taktırmaya çalışan Kenan Evren'in TRT Müdürü Macit Akman'ı da biliriz 1980’lerde ki mizah dergilerine çok konu olurdu.
Boş şeylerle uğraşarak yıllarımızı kaybettik.

Bacılarımız da, başörtüleriyle her resmi iş sahasında çalışsınlar.
Kalın sağlıcakla.