Doğu Karadeniz gezisi kapsamında Trabzon'da bulunan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, DSİ 22. Bölge Müdürlüğünde basın toplantısı düzenledi. Bakanlığının Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki yatırımlarını anlatan Eroğlu, Adana'da baraj kapağının patlaması ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Eroğlu, Adana'nın Kozan ilçesine bağlı Ergenuşağı köyü yakınlarındaki Gökdere Köprü Barajı derivasyon tüneli kapağının patlaması sonucu 2 işçinin ölümü, 8 işçinin kaybolmasına neden olan taşkınla ilgili yaptığı açıklamada, Danıştay'ı eleştirdi. DSİ'nin özel şirketlerin yaptığı su yapılarını denetlemesiyle ilgili yönetmeliği iptal eden Danıştay'ı eleştiren Eroğlu, Türkiye'de altın çıkarılmasını bazı ülkelerin istemediğini de ifade ederek, "Kusura bakmayın altına her türlü desteği vereceğiz" diye
konuştu.
Bakan Eroğlu, söz konusu yatırımın bakanlıklarına ait olmadığını belirterek, "O yatırım bizim bakanlığımıza ait bir yatırım değil. Özel sektör tarafından yapılan köprü barajı. Bu barajda maalesef tam su tutulmuş fakat derivasyon tünelinin kapakları normal kapatılmış. Herhangi bir şey olmaması lazım. Bu kapaklar birden bire açılmış veya yüzmüş. 9.5 metre çapında bir tünel. Kapaklar yüzünce birden bire su boşalmış. Neticede o civarda çalışan işçiler vardı. İlk haberler 10 işçinin kaybolduğu yönünde geldi.
Muhtemelen iki işçinin öldüğü şeklinde en son haber geldi. Şu anda arama çalışmaları devam ediyor. Hakikaten acı bir kaza. Kazanın sebebi hakkında arkadaşlar inceleme yapıyor. Savcılık da inceleyecektir. Muhtemelen kapaklardaki ağırlık hesabı veya herhangi bir hata sebebiyle kapakların açılmasından kaynaklanmış olabilir. Eğer orada işçi olmasaydı kaza meydana gelmeyecekti. Çünkü alt kısımda bizim barajlarımız var. Yedigöze Barajı var. Orada yeter hacim var. Az önce temas kurduk. Muhtemelen 2 can kaybımız
var. 8 de kayıp. İki şahsın cesedi bulundu. İşçilerimizin yakınlarına başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun" dedi.

"SU YAPILARININ DENETLENMESİ ŞART"
Bakan Eroğlu, geçtiğimiz yıllarda Kahramanmaraş'ta yanlış vana kullanılması neticesinde vananın patlaması sonucu 2 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak su yapılarının denetlenmesinin şart olduğunu söyledi.
Bakan Eroğu, "Biz dedik ki, bunları bir şekilde DSİ'nin bir yönetmelik hazırlayarak denetlemesi veya mühendislik müşavirlik firmalarına denetlettirmesi lazım. Geçtiğimiz yıllarda da Kahramanmaraş'ta yanlış vana kullanılması neticesinde vananın patlamasıyla 2 kişi hayatını kaybetti. O da özel sektör. Bunların denetlenmesinin şart olduğunu söyledik. Ama maalesef denetim yönetmeliğini, hangi sebeple bilemiyorum, Danıştay iptal etti. Dolayısıyla denetim şart. Su yapılarının denetlenmesi şart. Allah'a şükür
bizim DSİ'de böyle bir kaza olmadı çünkü çok sıkı denetleniyor. Kontrol mühendisi var, müşavirler var, bölge müdürü var. Üçlü denetim mekanizması çalışıyor. Bu tür kazalar olabiliyor. Valimiz ve ekipler orada. Helikopterle arama çalışmaları devam ediyor" açıklamasını yaptı.
Eroğlu, yeni bir yönetmelik hazırlığı olup olmadığıyla ilgili bir soruya ise, "Bu yönetmelik iptal edilince yıldırım hızıyla arkadaşlara talimat vermiştim. Şu anda niye iptal edildi, sebepleri nedir diye araştırıyorlar. Denetletmek gerekir. Denetim olmadan bu işler olmaz. Özellikle yerindelik denetimi diye bir şey var. Danıştay'ın yargının böyle bir denetim yapma hakkı yok. Kimse onlara sormuyor bir kaza olduğu zaman. 'Kim denetlemedi?' diye soruluyor. Dolayısıyla açık bırakılmaması lazım. Ben de hukuk
müşavirlerime talimat verdim. Boşluk olmaması gerekir. Bütün su yapılarının ciddi şekilde denetlenmesi gerekir. Bütün su yapılarının sahibi DSİ'dir. Mutlaka bir yönetmelikle bunların denetlenmesi veya denetlettirilmesi gerekir. Bizim planımız şöyleydi; her HES, baraj, gölet veya sulama tesisi yapan firma bir müşavirlik veya denetleme firmasıyla çalışsın, onu da biz denetleyelim. Ama maalesef bazı gruplar, mühendislik-müşavirlik firmalarının dernekleri idare mahkemesine itiraz etti. Danıştay'da
görüldü. Ama bakacağız niye iptal edildi. Şu anda Anayasa Mahkemesi'ni gitmiş" yanıtını verdi.
Barajın debisinin gittikçe azaldığını kaydeden bakan Eroğlu, "Ama gittikçe debi azalıyor. Şu anda 500-600 metreküp saniyeye düşmüştür tahminen. Ancak aşağı kısımda DSİ kaza bela olursa diye tedbirler almıştı. Yedigöze Barajı'nda bu suyu tutacak kapasitemiz var. Hatta Yedigöze'deki bir santrali çalıştırarak suyun alttaki barajlara verilmesi için talimat verdik" diye konuştu.

HABERİN DEVAMI 2. SAYFADA




"HES'LER ÇEVREYİ TAHRİP ETMİYOR, DERELERİ KURUTMUYOR"
Karadeniz Bölgesi'nde yapılan HES'lere vatandaşların gösterdiği tepkiyle ilgili bir soruyu cevaplayan bakan Eroğlu, bunun bazı gruplar tarafından yapıldığını ileri sürdü.
Bakan Eroğlu, "Bazı gruplar var. Bunlar burada yaşamıyorlar. Bunları tespit ettik. İstanbul'dan gelen gruplar. Aynı grup dönüp dolaşıyor. Bunların Giresun, Rize Artvin, Erzurum'da dolaştıklarını tespit ettik. Burayla ilgileri yok. Bir defa HES'ler çevreyi tahrip etmiyor. Dereleri kati suretle kurutmuyor. Su kullanma anlaşmasına can suyu dediğimiz suyun bırakılmasını şart koşuyoruz. Fazla suyu alıyor. Burada taşkınlar var. Esasen onlar yapmasa su alma yapılarını ve bentleri, biz tersip bendi yapacağız.
Hazır onlar yapıyor. Taşkını kontrol etmek için faydası var. Ne mahsuru var derseniz? Orada bir regülatör yapıyor, santral binası ve tünel giriş ağzı yapıyor. Kestiği ağaçların 5 katını dikiyorlar. Böyle kural var. Gelen kişiler öyle yanlış şeyler söylüyorlar ki. 'Santralden çıkan sular zehirlidir, içilmez hatta çaylarınızın bile kökünü kurutur' şeklinde yalan yanlış birtakım şeyler söylüyorlar. Halbuki santralden çıkan su giren sudan daha temiz. Santrali de değirmen gibi düşünün. Suyun gücünden istifade
ediyor. Kimyasal yapısına bir şey yaptığı yok. O elektrik de bu bölgede kullanılıyor. Zehirlediği falan yok. Bunu vatandaşa anlatmak zor oluyor. Onlar sürekli vatandaşa yalan yanlış şeyler söylüyor" diye konuştu.
Eroğlu, Solaklı Vadisi'nin örnek olduğunu dile getirerek, "Solaklı Vadisi örnek olacak. HES'lerden önceki durumunu fotoğrafladık. HES'lerden sonra da vatandaş görecek ve ikna olacaktır. Anlatarak olmuyor. Görsün istedik vatandaşlar. Onların işi gücü yok. Bir de enerji pastasından pay alan firmalar 5-10 kişiyi sürekli dolaştırıyor. Bizim öyle bir vaktimiz yok. Çıkarılan malzemeyi köy yollarının inşasında kullanmak, tahrip ettiği ağacın 5 katını dikmesi gibi şartlar koyduk. Balık geçitleri yapacaklar"
dedi.
Artvin'en Cerattepe mevkiinde bir süre önce iptal edilen altın arama ruhsatının başka bir firmaya verilmesine tepki gösterilmesiyle ilgili bir soruyu cevaplayan Bakan Eroğlu, şunları söyledi:
"Bu konu benim bakanlığıma bağlı değil şu anda. Maden İşleri Genel Müdürlüğü ruhsat veriyor. Ruhsattan sonra ÇED ve planlama dairesi tarafından bütün kurumların görüşü alınıyor. Olumlu ÇED olursa bize geliyor. Biz de hemen izin vermiyoruz. Önce arama izni için ruhsat veriyoruz. Maden ruhsatı vermeden önce de rehabilitasyon planı hazırlıyor. Madeni aldıktan sonra arazinin düzenlenmesi konusunda maden ve orman mühendisleriyle birlikte plan hazırlanıyor. Madenciler artık çevreyi bırakıp gidemiyor.
Düzenleyip eski haline getirmeleri gerek."

"BAZI ÜLKELER TÜRKİYE'DE ALTIN ÇIKMASINI İSTEMİYOR"
Bir basın mensubunun, "Tepkiler var, Artvinliler, 'Baltaları çıkardık' diyorlar?" şeklindeki sorusu üzerine sinirlenen Eroğlu, "Türkiye'de altın çıkmasını bazı ülkeler istemiyor. Altın arttıkça o ülkelerdeki altının değeri azalacak. Bunu bir de bu bakımdan değerlendirin. Buna tepki koyan o derneklerin paraları nereden gidiyor, bir zahmet sorarsanız birtakım kişilere. Onların avukatlarının ücretleri hangi yabancı vakıflardan geliyor? Onu da sorarsanız memnun olurum. Çünkü bakın verdiğimiz alan toplam
ormanlık alanda belki iğne ucu kadar bile değil. Binde bir bile değil. Tabii ki madenciliğe evet diyoruz ama vahşi madenciliğe hayır diyoruz. Galeriyle alsın. Almasın mı? Ama tekrar orman haline getirsin" şeklinde konuştu.

"VAHŞİ MADENCİLİĞE DESTEK VERMEYECEĞİZ"
Bakan Eroğlu, vahşi madenciliğe destek vermeyeceklerine de vurgu yaparak, "Lütfen basın mensupları dikkat edin. Altına karşı çıkıyor, şehrin içindeki taş ocağına karşı çıkmıyor. Kim niçin karşı çıkmıyor? Kusura bakmayın altına her türlü desteği vereceğiz. Açık söylüyorum. Ülkemizin kalkınması için ihtiyacımız var. Vahşi madenciliğe destek vermeyeceğiz. Tahrip edene, vahşi şekilde çalışana, çevreyi kirletene cezasını veririz. Ama çok güzel modern usullerle, dünyada olduğu gibi, Almanya'da, Kanada'da
olduğu gibi maden çıkarıyorsa o madenci benim başımın tacıdır. Ama eğer tahrip ediyorsa ilk ben karşı koyarım. Ben net konuşurum. Öyle bir şey yok. Vatandaşlarımıza da rica ediyorum, düşünerek bir şey yapsınlar. Baltayı çıkarmak ne demek? Çok yanlış şeyler. Ama tabii onları da ikna etmemiz lazım. Burada en büyük vazife de size düşüyor. Gizli olarak bazı yabancı ülkelerin vakıflarının nasıl altın çıkarılmasını ve değerli madenlerin çıkarılmasını engellediğini de araştırmak size düşer" ifadelerini
kullandı.