Hayatımın her evresi garipliklerle doludur.

Mesela ilkokul çağlarım.       

O dönemler, dinozorlara öylesine merak salmıştım ki, akranlarım gün boyu araba resimleriyle haşir neşir olurken, ben yaylanın çimenine rengârenk dinozorlar yayıyordum.

Dedim ya…

Çocukluk işte.

Hayaller nereye uzanırsa...

Zamanla tık atlayınca…

Yani biraz daha büyüyünce, aklımda yer eden bu canlıları daha yakından tanımak istedim.

O yıllarda İnternet falan bu denli yaygın değil tabi.

Ulaşabildiğim kitaplardan, ansiklopedilerden ne kadar olursa artık…

Neticede.

Ortaöğretim dönemlerimde dinozor profesörü olabilmek ümidiyle (!) yaptığım çok yönlü araştırmalarda öğrendim ki, meğer bizden çok çok önceleri…

Tee 160 milyon yıl evvel, bütün yer kürenin hâkimi sadece onlarmış.

 

İrili ufaklı 30’u aşkın çeşidi varmış dinocukların.

Havada karada nefes alan ne varsa zıkkımlanıyorlar, kendileri dışında hiçbir canlıya yaşam hakkı tanımıyorlarmış.

Kendileri demişken…

Protein kaynağı olarak gördükleri birbirleriyle de sıkça kahvaltılar yapıyor, ikili ilişkilerinde karın tokluğuna hayli önem veriyorlarmış.

Buraya bir parantez açarsak…

Karın dediğim sizi yanıltmasın.

Bildiğiniz mide, işkembeyle kıyaslamayın yani.

Boyları 30 metreyi, ağırlıkları 70 tonu bulan devasa cüsselerden bahsediyoruz.

Velhasıl.

Okudukça öğrendim ki resimlerde göründüğü gibi hiçte masum değilmiş dinozorlar.

Acıma duyguları yokmuş yani.

Ete kemiğe bürünen ne varsa, yok olmadan önce bir bir yok etmişler.

Gerçi, tamamen ortadan kalktıkları yönünde kesin bir yargı yok.

Misal, bazı bilim insanları bahse konu o yetmiş tonluk dinozorların evrim geçirmek suretiyle günümüzde 800 gramlık kuşlara döndüklerini ileri sürmekte…

Şimdi efendiler.

Diyeceksiniz ki, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Yani konuşacak onca dert dururken, oturup dinozorları mı konuşacağız.

Konuşacağız değerli okurlar.

Bilim önemli.

Ve bu konuyla alakalı benimde bir tespitim bir öngörüm var.

İddiam şu ki;

İki gün önce aracımla seyir halindeyken, önümde ilerleyen kamyonetin koltuğundaki, dinozor devşirmesinden başka bir şey değildi.

Olur mu canım demeyin!

O koltukta oturan insan olsaydı, suçsuz günahsız bir kediye çarpıp üzerinden geçtikten sonra, hiçbir şey olmamış gibi aynı hızla yoluna devam etmezdi!