İngiltere'nin Avrupa Bakanı David Lidington, "Terörizme destek olabilecek veya sempati duyulacak tüm yolların bertaraf edilmesi gerekiyor" dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'mahkemelerde Kürtçe savunma yapılabilmeli' şeklindeki açıklamalarını takdirle karşılayan İngiliz bakan, "Sadece Kürtler değil, ülkedeki tüm farklı etnik gruplara yönelik yapılan bu şekildeki jestler tabi ki takdire şayan bir gelişme." diye konuştu.

Son aylarda tırmanan terör olaylarına yönelik nasıl politika izlenmesi konusunda tecrübelerini paylaşan İngiliz bakan, "Kendi ülkemdeki terör olaylarından edindiğim tecrübe şu ki; terörizme destek olabilecek veya sempati duyulacak tüm yolların bertaraf edilmesi gerekiyor. Tabi ki dil veya kültürel haklar gibi konulardaki talepleri yerine getirerek." dedi

Teröristlerin faaliyetleri ve finansal hareketleri konusunda çok ciddi bir çalışma sergilediklerini söyleyen Lidington, "Tabi ki teröre ilişkin delillerin sadece hükümet tarafından değil, tamamen bağımsız olan mahkemelerce de geçerli kabul edilmesi gerekiyor. Son 20 yılda terör sebebiyle çok vatandaşımızı kaybettik. IRA konusu malumunuz. Bu sebeple terörün ne olduğunu ve masum insanlara nasıl zarar verdiğini çok iyi biliyoruz. İki ülke olarak terörle daha etkili şekilde ortaklaşa mücadele etmenin yollarını bulmalıyız." diye konuştu.

Erdoğan'ın "mahkemelerde Kürtçe kullanılabilecek" yönündeki açıklamalarını takdirle karşıladığını ifade eden Lidington, "Bu gibi adımlar atıldıkça Türkiye'nin çoğulcu bir toplum yapısına sahip olduğu noktasındaki inanç daha da muhkemleşir. Sadece Kürtler değil, ülkedeki tüm farklı etnik gruplara yönelik yapılan bu şekildeki jestler tabi ki takdire şayan bir gelişme." dedi.

PKK'nın kadın çocuk ayırt etmeksizin sivilleri katleden silahlı mücadelesini savunmanın mümkün olmadığını vurgulayan Lidington, "AK Parti'nin iki seçim öncesi Güneydoğu'da kazandığı yüksek oy oranı gösteriyor ki bölge insanı ülkenin bölünmesini istemiyor, ancak daha geniş kültürel haklara sahip olmayı talep ediyor." şeklinde konuştu.

Tecrübeli siyasetçi, bugünlerde terör eylemlerinni tekrar yoğunlaşmasının politik süreci daha da güçleştirdiğini, fakat barış yanlısı ılımlı insanların da bulunmasının uzun süren bu sorunun çözüleceğine yönelik ümit verdiğini kaydetti.

Hapishanelerdeki açlık grevlerine yönelik düşüncelerini de paylaşan Lidington, "Bu konuda bazı temel prensipler var. Öncelikle terörist faaliyetlerle hiçbir ilgimizin bulunmaması gerekiyor. İkinci olarak, İngiltere tecrübesini de göz önünde bulundurarak, radikallere yönelik toplumda sempatinin yaygınlaşmasını engellemek için tüm önlemlerin alınması gerekir." dedi.

İngiliz siyasetçi, Türkiye'de bazı yüksek profilli kişilerin tutuklanmaları sonucu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuruda bulunması, AİHM'nin ise Türk mahkemelerini haklı bularak bu kişilerin aleyhinde karar vermesini bu konuya örnek olarak verdi.

Margaret Thatcher döneminde IRA'daki açlık grevlerinin nelere yol açtığını da anlatan Lidington, "Geriye dönüp baktığımda IRA'nın açlık grevleri sonucunda toplumun farklı kesimleri arasındaki ayrılıkların daha da derinleştiğini ve ılımlı kişilerin bile daha katı tutum takındıklarını hatırlıyorum." diye konuştu.

ORDU - SİVİL İLİŞKİLERİ

Türkiye'de ordu sivil ilişkilerinin normalleştiğine dikkat çeken Lidington, "Batılı demokrasilerde ordu sadece seçilmiş hükümetlerin bir hizmetçisi olmalı. Tabi ki hükümetler de anayasaya ve demokrasiye uygun şekilde hareket etmeli. İngiltere'de ordu en çok saygı duyulan kurumların başında gelir ve hiç kimse ordunun profesyonelliği veya cesareti konusunda bir şüphesi yoktur. Tabi generallerin hiçbir zaman siyasete müdahil olma gibi bir niyetleri de yoktur." dedi.

İDAM CEZASI

Türkiye'deki idam cezası tartışmalarına ilişkin düşüncelerini de paylaşan Lidington, "20 yıl önce meclise ilk geldiğimde bu konu İngiltere'de tartışılıyordu; şimdi böyle bir gündem yok. İdam cezasının her zaman karşısında oldum. Çünkü yargılamalarda hatalar yapılabiliyor ve hata yapıldığı sonradan anlaşıldığında idam edilen kişiyi geri getiremiyorsunuz." diye konuştu.

AB'NİN DIŞ POLİTİKASI

Lidington, AB'nin dış politikada etkisiz olduğuna yönelik eleştirilere katılmadığını söyleyerek, "Yaptırım paketlerine veya diplomatik ilişkilere baktığınızda AB'nin dış politikada pasif olduğundan bahsedemeyiz. Suriye krizinde ise gelişmeler gösterdi ki bu kriz çözümü oldukça zor olan en büyük krizlerden birisi. Libya'daki gibi tek bir karşıt taraf yok. Ülkede birçok farklı etnik ve dinden gruplar mevcut." şeklinde cevap verdi. İngiliz bakan, Suriye krizinde NATO'nun her koşulda Türkiye'nin yanında yer aldığını ve desteğini aynı şekilde sürdürdüğünü sözlerine ekledi.

KIBRIS MESELESİ

İngiltere'nin Kıbrıs konusunda tüm tarafları razı etmek için elinde mucizevi bir gücü olmadığını dile getiren Lidington, "Sürekli bir çözümün yolu, Kıbrıs'taki tüm toplulukların öngörülen planları sahiplenmesinden geçiyor. Bu sebeple her zaman şunu söyledik: Kıbrıs meselesi Kıbrıslılar tarafından benimsenmeli ve yönetilmeli." dedi.

Lidington, Kıbrıs'taki her kesime eşit haklar tanıyan ve BM Güvenlik Kararı doğrultusunda yapılandırılacak 'iki bölgeli federasyon' oluşturulmasında herkesin hemfikir olduğunu düşündüğünü aktardı.

Geçen yıl Kıbrıs ziyaretim sırasında her iki tarafın toplum liderleriyle görüşme fırsatım olduğunu ve her iki kesimin de çözüm noktasında istekli olduğunu müşahede ettiğini söyleyen Lidington, "Eski kolonyal bir güç olarak İngiltere'nin Kıbrıslılara gidip, 'şöyle yapmalısın, böyle yapmalısın' deme durumu söz konusu olamaz. Fakat, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve Kıbrıs Özel Danışmanı Alexandr Downer'ın çalışmalarına elimizden geldiğince destek veriyoruz." dedi.

"Kuzey Kıbrıslıların ekonomik izolasyonlardan muzdarip olduğunun farkındayız." diyen Lidington, Kıbrıs'ın gerek AB ortak pazarından gerekse AB dışındaki ülkelerde yatırım fırsatlarından yararlanamadığını ve bu meselenin en kısa sürede iyileştirilmesi gerektiğini ifade etti.

'BAZI FASILLARIN AÇILMAMASI BENİ DELİ EDİYOR'

Avrupa Birliği'ne katılım sürecinde şimdiki problemin birçok fasılın kilitlenmesi olduğuna dikkat çeken Lidington, fasılların bloke olmasında ise Kıbrıs meselesi ve buna bağlı olarak Ankara Protokolü üzerine gelişen durumların önemli rol oynadığını belirtti.

Türkiye'nin AB'ye üyesi olması gerektiğini en yüksek sesle dile getiren ülkenin İngiltere olduğunu hatırlatan Lidington, "Rusya ve Ortadoğu'ya olan enerji bağımlılığının artması AB'yi endişelendirmesine rağmen, enerji geçişi açısından jeopolitik öneme sahip Türkiye ile enerji fasıllarının açılmaması beni deli ediyor. AB üyesi bazı ülkelerin Türkiye'nin katılım fasıllarını bloke etmeye çalışmasını İngiliz siyasetçiler olarak sinir bozucu buluyoruz." diye konuştu.

Lidington, Türkiye'nin AB'ye katılım fasıllarının daha kısa sürede açılmasında gelişim sağlandıkça, daha çok mesafe alınacağını; ancak bunun Kıbrıs'ın dönem başkanlığında olmasının çok zor göründüğünü dile getirdi.

Son zamanlardaki "AB, Türkiye'ye daha çok muhtaç" şeklinde yapılan yorumlar hakkında İngiliz Bakan, her ikisinin de birbirine ihtiyacı olduğunun altını çizerek, "Türkiye'nin çevresindeki birçok ülke istikrar ve cazibe yönünde çok kötü durumda. Bu sebeple Türkiye ekonomik ve politik ortaklık konularında oldukça istikrarlı ve öngörülebilir olan AB ile ilişkilerini devam ettirmesi önem arz ediyor." diye konuştu.

Türkiye ile vize görüşmeleri sonucunda Türk diplomatların İngiltere'ye vizesiz girmelerinin önünü açan bir anlaşmaya vardıklarını da sözlerine ekleyen Lidington, "Şunu ifade etmeliyim ki anlaşmanın yürürlüğe tam olarak girebilmesi için Türk tarafının birkaç adım daha atması gerekiyor. Bunun dışında, tüm ülkeler için geçerli bir sınır güvenlik politikamız var, Türkiye de bundan bağımsız değil." dedi.

İngiltere'nin AB'debtartışmalarına ilişkin ise Lidington, "AB üyesi olarak kalmamız gerektiğini düşünüyorum. Fakat AB içindeki bürokrasi, merkeziyetçilik ve diğer birçok konuda reform yapılması şart." yorumunda bulundu.