Kanuna aykırı eğitim kurumu açanlara ceza yok!
Bilindiği gibi, Aladağ'da hayatını kaybeden 11 çocuğun yasal olarak o yurtta kalmaması gerekiyordu. Çünkü yönetmeliğe göre, ortaöğretim düzeyinin altındaki çocukların özel yurtlarda kalması yasak. Altını çizmekte fayda var; ortaöğretim, ortaokul anlamına gelmiyor. Yönetmeliklerde lise anlamına geliyor. Bununla birlikte, 2013 yılında Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikle, kanuna aykırı eğitim kurumu açan, çalıştıran ve bu merkezlerde çalışanlara verilen ceza kaldırıldı. Böylece yönetmeliklere aykırı bir şekilde ortaöğrenimden küçük çocukların kaldığı Aladağ özel yurduna da ceza verilemeyecek.

Aladağ’da yaşları 11 ile 14 arasında değişen ortaokul öğrencilerinin yanarak hayatını kaybetmesinin ardından gözler sorumluların yargılanmasına çevrildi.

Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği’ne göre, ortaokul öğrencilerinin özel yurtlarda kalması yasak. Diğer bir deyişle, özel ve tüzel kişiler ortaöğretim ve yükseköğretim öğrencileri için yurt açabiliyor. Ortaöğretim ise, ortaokul değil, lise anlamına geliyor.

Bununla birlikte, 2013 yılında Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değiklikle, kanuna aykırı eğitim kurumu açan, çalıştıran ve bu merkezlerde çalışanlara verilen ceza kaldırıldı. Yani yasa dışı bir şekilde küçük çocukları burada barındıran özel yurt yetkilileri bu nedenle ceza almayacak.

KIRMIZI IŞIKTA GEÇMEK GİBİ…

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Prof. Dr. Serap Keskin Kiziroğlu, sözcü.com.tr’ye yaptığı açıklamada, yönetmeliklere aykırı bir şekilde özel eğitim kurumu açmanın, çalıştırmanın suç olmaktan çıkarıldığını ‘kırmızı ışıkta geçmek’ gibi sadece idari ceza verildiğini söyledi.

Aladağ'daki yurt yönetmeliklere aykırı

Kiziroğlu, bu kurumları denetlemekle yükümlü kamu görevlileri açısından görevi ihmal suçu olduğunu kaydederek, bunun da Türk Ceza Kanunu’nun 257’inci maddesinde düzenlendiğini, cezasının 3 aydan bir yıla kadar hapis olduğunu belirtti.

Bununla birlikte, Aladağ’da taksirli ölüme sebebiyet verme durumunun söz konusu olduğunu kaydeden Kiziroğlu, “Yangının elektrik kontağından, sistemin yenilenmemiş olması, tehlikenin biliniyor olması durumunda bilinçli taksir de denebilir. Bunlar cezayı artıran nedenler. Bu durumda bilinçli taksirde ceza 3’te 1’den yarısına kadar artırılır. Basit taksirde ise birden fazla insanın ölümüne sebep olmaktan 2 yıldan 15 yıla kadar ceza var” diye konuştu.

CEZA 2013’TE KALDIRILDI

Eğitim-İş Genel Başkanı Mehmet Balık, AKP vakıf ve derneklerin kaçak eğitim merkezi açmalarını kolaylaştırmak için iktidara geldiği günden bu yana bir takım çalışmalar yaptığını belirterek, “Bunlardan en önemlisi 2013 yılında Türk Ceza Kanununun 263.maddesini yürürlükten kaldırarak, Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu açan, çalıştıran ve bu merkezlerde çalışanlara verilen 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasını ortadan kaldırmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi TCK'nın 263.maddesinin yürürlükten kaldırılmasını Anayasa Mahkemesine götürmüştür. 4 karşı oya rağmen Anayasa Mahkemesi iptal kararı vermemiştir” dedi.

DENETİM MİLLİ EĞİTİMDEN DİNAYET İŞLERİNE DEVREDİLDİ

Türkiye’de din öğretiminin önemli bir kısmının başta camiler olmak üzere tüm dini hizmetleri bünyesinde toplayan ve Anayasal bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütüldüğüne işaret eden Balık, şöyle devam etti: “Kur'an-ı Kerim'i yüzünden okumayı öğretmek, İslam dini ibadetleri için gerekli sûre, ayet ve duaları ezberletmek, hafızlık yaptırmak, İslam dininin ibadet ve ahlâk esaslarını öğretmek amacıyla düzenlenen yaygın din eğitimi yerleri olan Kur'an kursları da Diyanet'e bağlı olarak açılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 7 Nisan 2012 tarihine kadar bu kurumların denetiminden sorumlu bir kurum iken, bu tarihte Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an Eğitim ve Öğretimine Yönelik Kurslar ile Öğrenci Yurt ve Pansiyonları Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle, MEB'in denetim yetkisine son verilmiştir. Denetim konusu da Diyanet'in uhdesine alınmıştır. Aynı düzenlemeyle kış Kuran kurslarında “ilköğretimi bitirmiş olma”, yaz Kuran kurslarında da “ilköğretim 5. sınıfı tamamlamış olma” şartı da kaldırılmıştır. Yaş sınırı kaldırıldığı için okulöncesi çağdaki (3-6 yaş) çocuklarda Kur'an kurslarına alınmaya başlanmıştır. Ayrıca ilkokulu bitiren öğrenciler velisinin izni ile yatılı Kur'an Kurslarına kayıt yaptırabilmektedir. Yatılı Kur'an Kursları çeşitli vakıf ve derneklerle ilişki kurarak bünyesindeki öğrencileri bu vakıf ve derneklerin ideolojilerine teslim etmişlerdir.”

Yönetmelik değişikliğinin ardından Kur'an kursu sayısı ve katılan kursiyer sayısının arttığına işaret eden Balık, “Diyanet İşleri Başkanlığı'nın son verilerine göre 15 bin 457 merkezde 40 bin 432 derslikte 36 bin 576 personelle 1 milyon 116 bin 509 öğrenciye kurs veriliyor. Kurs veren personelin 174 bin 25'i geçici görevli. Bu personelin çoğunun eğitim ve bilgi seviyeleri, Kur'an kursunda eğitim vermeye yeterli değil” diye konuştu.

YURT YASAYA AYKIRI

Eğitim-Sen Örgütlenme Sekreteri Erdal Karabulut da 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte köylerdeki çok sayıda okulun kapatıldığını, bu nedenle öğrencilerin merkezlere geldiğini ancak barınma sorunu yaşadığını söyledi. Karabulut, Aladağ’da da hayatını kaybeden çocukların köylerindeki ortaokulların kapatıldığı için merkeze gelmek zorunda kaldığını belirterek, “Sinanpaşa Yatılı İlköğretim Bölge Okulu, 4+4+4 eğitim sistemine geçilmesiyle birlikte, 2012 yılında bir bloku imam hatip ortaokuluna, biri ilkokula, biri de ortaokul olarak hizmet vermeye başladı. Bu okulun kapanmasıyla birlikte, yatılı kız öğrenciler özel kız öğrenci yurduna gönderildi” dedi.

Bu yurdun ortaöğretim yurdu gibi lanse edildiğini ancak yurtta kalan ve hayatını kaybeden çocukların ilkokul ve ortaokul öğrencileri olduğunu, yaşlarının 10-14 arasında değiştiğini vurgulayan Karabulut, “5661 sayılı yasa uyarınca özel ve tüzel kişilerin ilk ve ortaokullar için yurt açma yetkileri yok. Bu yurt Süleymancıların yurdu ve bu saklanmıyor zaten. Devlet yurdu onarılmıyor. İnsanlar da çaresiz kalınca mecburet bu yurda çocuklarını teslim ediyor” diye konuştu.

DAHA ÖNCE ERKEK ÇOCUKLAR KALIYORMUŞ

CHP Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen de, köylerde ortaokulların kapanmasıyla birlikte, çocukların zorunlu olarak merkez geldiğini belirterek, “Dağlık bir bölge ve ortalama dört köy var. Kışın kar yağıyor. Köylerle buranın arası 1-1,5 saat. Yoksul ailelerin çocukları da mecburen bu yurtta kalıyor. Daha önce devlet yurdu olan yer, iki yıl önce deprem nedeniyle tehlikeli raporu almış. Ancak yıkılma işlemi yeni yapılıyor. Yapılması ne kadar sürer Allah bilir. Bu arada bir özel şirket, yurt yapmış ve MEB’e devretmiş. MEB burayı ortaöğretim öğrencilerine ayırmış. Bu arada bu kız çocuklarının kaldığı yurtta erkekler kalıyormuş. İki yıl önce kız çocukları kalmaya başlamış” diye konuştu.