İzmir Karaburun açıklandı dün yaşanan ve çok sayıda ilde hissedilen 6.2'lik depremin ardından Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener'den önemli açıklamalar geldi. 

Ege Denizi ve Midilli'inin güneyi için 6,2 büyüklüğündeki bir depremin normal olduğunu belirten Özener şöyle konuştu;

"Olağan bir deprem, oradaki fayların özelliğinden dolayı 6-6,5 büyüklüğünde depremlerin olması gayet doğal. Bir hafta, 15 gün, bir ay sürecek artçıları beklememiz doğal. 5-,5,5 büyüklüğünde artçılar gelebilir"

Özener, beklenen İstanbul depremi için de önemli açıklamalar yaptı.

YÜZEY YAKIN OLDUĞU İÇİN ETKİLİ OLDU

Ege Denizi'ndeki depremi değerlendiren Özener, 15.28'de, 6.2 büyüklüğünde gerçekleşen depremin ilk bulgulara gören 20 kilometre derinliğinde olduğunu ifade ederek, sığ, yüzeye yakın bir deprem olması nedeniyle de 400-500 kilometre uzaklıklardan, İstanbul'dan da hissedildiğini kaydetti.

Depremin daha derinde olmasının daha az alanı etkileyeceğini dile getiren Özener, şöyle devam etti:

"Bu deprem yüzeye yakın olduğu için daha büyük alana yayılıyor. Ege Denizi, Midilli'inin güneyi için bu büyüklükteki bir deprem normal bir deprem. Olağan bir deprem, oradaki fayların özelliğinden dolayı 6-6,5 büyüklüğünde depremlerin olması gayet doğal. Depremin artçıları olacaktır. 

Bir hafta, 15 gün, bir ay sürecek artçıları beklememiz doğal. 5-,5,5 büyüklüğünde artçılar gelebilir. Onlara da biraz hazırlıklı olmamız lazım. 

Vatandaşların da sağ duyuyla hareket etmesi gerekir. Hasarlı binalar olabilir. Vatandaşlara, AFAD'ın uyarılarını dikkate alarak, bundan sonraki süreci geçirmelerini tavsiye ediyorum."

"DOĞA UYUMUYOR, ÖNLEM ALMALIYIZ"

Özener, herkese geçmiş olsun dileğinde bulunarak, depremle yaşamaya alışılması ve bilinçli olunması gerektiğini söyledi. 

Depreme hazırlık çalışmalarında daha hızlı yol alınması gerektiğini ifade eden Özener, "Doğa uyumuyor. Yarın olacakmış gibi önlemlerimizi artırmamız lazım. Deprem anı, öncesi ve sonrası bir bütün. AFET yönetimi konusunda daha da çalışmamız gerekir." dedi.

"MARMARA'DA, İSTANBUL MERKEZLİ, 7 CİVARINDA..."

Ege Denizi'ndeki depremin gerçekleştiği fay hattı ile Marmara Denizi'ndeki fay hattının farklı olduğunu ifade eden Özener şöyle devam etti;

"Tektonik rejim olarak farklılar. İkisi birbirinden bağımsız fay hatları. Türkiye'de 500 tane aktif fay var. Bunların sürekli hareket etmesi doğal. Kuzey Anadolu Fayı Marmara'da 17 Ağustos'tan sonra kırıldı. 12 Kasım'da da oldu, bir sonraki sismik boşluk olarak adlandırılan bölge ise Marmara Bölgesi. 

Dünyadaki bilim insanlarının hemfikir olduğu konu, Kuzey Anadolu Fayı içindeki bir sonraki deprem Marmara Denizi'nde olacak. İstanbul merkezli ve 7'nin üzerinde bir büyüklükten bahsediyoruz."

"ÖNLEMLER ALINMALI"

Olası Marmara depreminin büyüklüğünün bilim insanları tarafından çok tartışıldığını dile getiren Özener, bunların vatandaşın önünde yapılmaması gereken bilimsel tartışmalar olduğunu, herkesin Marmara'da büyüklüğü 7 civarında bir deprem beklenildiğini bilmesi ve önlemlerin alınması gerektiğini söyledi.

"ÇÜRÜK YAPILAR BİR AN ÖNCE YENİLENMELİ"

Özener, depreme hazırlık için kentsel dönüşümün hızlanması, çürük yapıların bir an önce yenilenmesi gerektiğini vurgulayarak, kentsel dönüşümün sadece bina bazında değil ada, mahalle ve ilçe bazında köklü olarak yapılması gerektiğini kaydetti.

"TARİH VERMEK BİLİMSELLİKTEN UZAKLAŞTIRIYOR"

Beklenen deprem biraz geç gelmesi durumunda deprem zararlarının azaltılmasının mümkün olduğunu belirten Özener, şunları anlattı:

"Depreme karşı koyma şansımız yok, deprem önlenemez bir gerçek. Marmara'da da tarih boyunca depremler oldu. Anadolu plakası Marmara'da 2,5 santim hızla saat istikametinin tersinde güney batı yönünde hareket ediyor. Burada bir enerji birikiyor ve bu bir yerden dışarı çıkacak. 

Tarihsel depremler oldu, hala bu hareket sürüyor, yine bir deprem olacak. Ama ne zaman olacağını bilmediğimiz için bununla yaşamaya alışmamız lazım. 

Psikolojimizi bozmamamız, yarın olacakmış gibi de hazır olmamız lazım. '6 ay sonra, 1 sene sonra olacak, 2050'ye kadar olmaz' gibi şeylere kulak asmamamız lazım. Bunları söylemek çok anlamlı değil. Tarih vermek bilimsellikten uzaklaştırıyor gibi."