Hukuki meşruiyet içerisinde, uluslararası hukukun bize tanıdığı bütün imkanları sonuna kadar kullanacağımızın elbette bilinmesi gerekir. Bunun içerisine meşru müdafaa da girer. Türkiye bu konuda hiçbir şeyi eksik bırakmayacaktır, kamuoyu müsterih olsun" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında değerlendirmelerde bulundu. Arınç, uçağın düşürülmesiyle ilgili radar kayıtlarının Türkiye'nin tezini doğruladığını belirterek şunları söyledi:

"Suriye uçağımızın uçaksavar ateşiyle ve kıyıdan 100 metre mesafede vurulduğunu ileri sürmektedir. Suriye'nin iddiası budur. Tarafımızdan ise kıyıdan 13 mil açıkta, uluslararası hava sahasında vurulduğu belirtilmektedir. Radar kayıtları bu konuda Türkiye'nin tezini tamamen doğrulamaktadır, hiçbir kuşkuya yer kalmayacak şekilde. Bu tür kayıtlar Türk radarlarında mevcut olduğu gibi Doğu Akdeniz kapsama alanında bulunan bölgedeki tüm radarlarda da mevcut olmalıdır.

Dolayısıyla bu konuda üçüncü taraflara da başvurulabilir. Radar kayıtlarına göre uçağımızın saat 11.58'de kıyıdan 13 mil mesafede ve Suriye kara suları ve hava sahasının dışında, 7 bin 400 fit irtifada isabet aldığı anlaşılmıştır. 7 bin 400'ün üçte birini kabul ederseniz 2 bin 500 metre yükseklikte olduğu bilinmektedir. Keza radar kayıtları bu isabetin etkisiyle uçağımızın sol tarafına yatarak 90 saniye içinde 4 mil doğuya doğru keskin bir düşüşe geçtiğini ve kıyıdan 8 mil mesafede denize düştüğünü göstermektedir. Uçağımızın enkazının bin metreden aşağıda olduğu tespit edilmiştir."

Arınç, eldeki verilere göre Suriye'nin Türk uçağını iddia ettiği gibi uçaksavarla değil, lazer veya ısıya güdümlü füzelerle vurduğunu belirterek, "Suriye'nin ileri sürdüğü argümanların gerçekle bir ilgisi yoktur. Keza uçağımız kıyıya yakın bir mesafede vurulmuş olsaydı enkazının da çok daha sığ bir mevkide bulunması gerekirdi. Suriyelilerin uçağımızı kasıtlı olarak uluslararası hava sahasında hedef aldıklarına hiçbir kuşku yoktur. Eldeki veriler uçağımızın lazer ya da ısıya güdümlü yerden havaya bir füzeyle vurulduğu istikametindedir. Uçağımızın radarının erken uyarı vermemiş olması radar güdümlü bir füze kullanılmadığı intibaını vermiştir" şeklinde konuştu.

"BÖYLE BİR DAVRANIŞIN CEZASIZ KALMAYACAĞINI HERKES BİLMELİDİR"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, açıklamalarının ardından ise gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Arınç, bir gazetecinin Suriye'nin bu saldırıyı üçüncü ülkelerin bir takım yönlendirmeleriyle ve Türkiye'yi tek başına Suriye'ye müdahale etme zorunda bırakmak için yaptığı yönünde spekülasyonlar olduğunu hatırlatması üzerine, "Tüm bu değerlendirmeler kamuoyunda da yapılır tabiatıyla...Hükümetimizin de, istihbarat teşkilatımızın da, Genelkurmayımızın da bütün ihtimalleri düşünerek bu konu üzerinde analizler yaptığını söyleyebilirim" dedi.

"Biz kabile devleti değiliz. Bütün bunların uluslararası hukuk çerçevesinde mutlaka bir karşılığı vardır. Bu karşılığı en kısa zamanda da yerine getireceğiz" diyen Arınç, Avrupa ülkelerine ve ABD'ye olayın nasıl cereyan ettiği konusunda bilgi verdiklerini belirtti. Arınç, "Biz uluslararası meşruiyet ve hukukumuzun korunması bakımından elimizden geleni yapıyoruz. Böyle bir davranışın cezasız, sonuçsuz kalmayacağını herkes bilmelidir. Ama biz bir hukuk devleti olduğumuz kadar, uluslararası hukukun da bu alanda geçerli kurallarına, argümanlarına müracaat etmekten başka bir yolumuz yoktur" diye konuştu.

"TÜRKİYE, NATO'YA GEREKLİ MÜRACAATI YAPMIŞTIR"

Başka bir gazetecinin 'Mukabele hakkı'ndan askeri seçeneğin masada olduğunun anlaşılıp anlaşılamayacağını ve NATO'da 5. madde konusunda ısrarlı olunup olunmayacağını sorması üzerine Arınç, "Şüphesiz 4. ve 5. maddeler konusunda Türkiye, NATO'ya gerekli müracaatı yapmıştır. Hukuki meşruiyet içerisinde, uluslararası hukukun bize tanıdığı bütün imkanları sonuna kadar kullanacağımızın elbette bilinmesi gerekir. Bunun içerisine meşru müdafaa da girer, bunun içerisine mukabele-i bil misil de girer. Bunun içerisine uluslararası hukukun mütecaviz devlete yöneltebileceği bütün müeyyideler de girer. Türkiye bu konuda hiçbir şeyi eksik bırakmayacaktır, kamuoyu müsterih olsun" dedi.

"SAVAŞ ÇIĞIRTKANLIĞI YAPANLAR VAR"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan'ın muhalefet partisi liderleriyle yaptığı görüşmelerin hatırlatılması üzerine, "Özellikle Sayın Bahçeli'nin bu konu üzerindeki olumlu düşünce ve hassasiyetine teşekkür etmek gerekir" dedi. Arınç, savaş çığırtkanlığı yapanlar ve Türk tarafını suçlamaya kalkışanlar olduğunu belirterek şunları söyledi:

"Ancak bir hususa dikkat çekmek isterim. İki uç var. Birincisi bir savaş çığırtkanlığıdır, tamtam çalmaktır, çığlık atmaktır. Biz bu tarafta değiliz. Biz savaş çığırtkanlığı yapmanın veya üst perdeden konuşarak kitleleri tahrik etmenin doğru olmadığına inanıyoruz. Gereken her şey hukuk çerçevesinde mutlaka yapılacaktır. Ama kimseye savaş ilan etmek ve kimseyle de savaşmak niyetinde değiliz. Böyle bir iddiamız da yok. Türkiye'de bazı kişiler, bazı gruplar keyifleri, canları istediği için böyle bir çığırtkanlık yapabilirler. Biz ciddi bir hükümetiz, büyük bir devletin hükümetiyiz. Milletimizin beklentilerine, düşüncelerine tercüman olmak zorundayız.

Tam bunun aksi, bence bundan daha kötü bir yaklaşım var, o da neredeyse Türk uçağını haksız çıkarma gayreti içerisinde bulunanlar. Maalesef içlerinde bazı siyasetçilerde olmak üzere, bazı yazarlar-çizerler 'uçağımızın orada ne işi vardı?' diye sorabilmekte, hatta uçağımızı, pilotlarımızı suçlayabilmektedir. Bu nasıl bir düşüncedir, bu nasıl bir histir lütfen milletimiz bunu da takdir etsin. Biz iki tarafta da değiliz. Yani hamasetle yola çıkmıyoruz. Ortada bir olay var, bu olay ispatlanmıştır. Türkiye mağdur, Suriye mütecavizdir. Bunun karşılığında ne yapılabileceğini çok iyi biliyoruz. Ama bunu aşama aşama, kademe kademe yapmak mecburiyetindeyiz.

Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kendi uçağını, kendi hükümetini takip ettiği politikalar sebebiyle ortada iki pilotumuzun da, düşürülen bir uçağımızın da bulunduğunu görmeden suçlamaya kalkması doğrusu çok vicdani olay değil. Bu da üzüntü vericidir. Ama sükûnetle yola devam ediyoruz. Sağduyuyla hareket edeceğiz ve uluslararası hukukun meşruiyeti dışarısına hiçbir zaman çıkmayacağız."