Oruç tutmanın spor yapmaya engel olmadığı, iftara yakın ve iftardan sonra yürüyüş, hafif tempolu koşu, yüzme gibi sporların yapılabileceği belirtildi.

İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli Spor Hekimi Seher Çağdaş Şenışık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, spor yapmanın belli dönemleri olamayacağını, ancak dikkat edilmesi gereken noktaların bulunduğunu söyledi.

Sporun, sıvı ve mineral kaybına yol açtığını kaydeden Şenışık, bu nedenle Ramazan ayında spor yaparken dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Şenışık, ''Ramazan ayında spor yapılmaz'' şeklindeki bir düşüncenin doğru olmayacağını, sporun yapılacağı saatin önem taşıdığını anlattı.

Oruç tutarken de spor yapmak isteyenlere, ''Sporunuzu iftar vaktine yakın yapın'' tavsiyesinde bulunan Şenışık, ''Erken saatte yapılan sporun neden olacağı sıvı ve mineral kaybı karşılanamayacağından vücudun direnci çok düşer, oruç tutanı olumsuz etkiler. İftara yakın yürüyüş, hafif tempolu koşu gibi sporlar yapılabilir'' diye konuştu.

Şenışık, iftarın ardından spor yapmak için 1.5-2 saatlik bir sürenin geçmesi gerektiğini aktararak, şu bilgileri verdi:

''İftarda hafif yemekler tercih edilmeli. Yemekten en az 1.5-2 saat sonra yine yürüyüş, hafif tempolu koşu, yüzme gibi sporlar yapılabilir. Ramazanın ilk günlerinde daha kısa süreyle spor yapılabilir, zamanla süre artırılabilir. İlk günlerde yarım saatle başlanır, sonra 45 dakika 1 saat olarak uzatılabilir. Ramazan ayı öncesi düzenli spor yapanlar, sporu bırakmamalı. Spor nankördür, bırakırsanız performans düşer, kondisyon kaybı olur.''

''HAFİF SPORLAR SEÇİLMELİ''

Vücut geliştirme antrenörü Tanju Dokur da Ramazan'da insanların ''oruç tuttukları için vücutlarının direncinin düşeceği kanaatiyle spordan uzaklaştığını'' ifade ederek, bilinçli hareket edilerek Ramazan'da da spor yapılabileceğini söyledi.

Hafif sporların tercih edilmesinin doğru olacağını kaydeden Dokur, ''Havaların sıcak olması nedeniyle fazla su kaybettirecek sporlardan uzak durmalı. İftardan sonra yapılabilecek en iyi spor yürüyüştür. Hafif tempoda yürüyebilirsiniz. Kendinizi iyi hissediyorsanız, ağırlık egzersizleri de olabilir'' dedi.

******

GÜNÜN HİKAYESİ

"Peygambere Bağlılık"



Mekke'nin fethinden sonra İslâm'ı kabul edenler arasında Hz. Ebû Bekir'in babası Ebû Kuhâfe de bulunuyordu. Yaşı sekseni aşmış, âmâ bir kişi olan Ebû Kuhâfe, Hz. Peygamber'in huzurunda hidayete ermekte geç kalmışlığını telâfi edercesine aşkla kelimei şehadet getiriyordu. Bu esnada sevinmesi gereken "Sıddıyk" (yürekten tasdik edip, sorgusuz sualsiz bağlanan) lakaplı Ebû Bekir ağlıyordu. Fakat bu ağlayış bir sevinç ağlayışı değil üzüntü ağlayışıydı. Bu, meclisteki herkesin hayretine sebep olmuştu. Sordular:

- Ey Ebû Bekir, neden sevinilecek bir günde gözyaşı döküyorsun? Cevap verdi:

- Allah'ın Resulünün en büyük arzusu amcası Ebû Talibin müslüman olmasıydı. Fakat bu dileği bir türlü gerçekleşmedi. Ben isterdim ki şu anda benim babamın yerinde şehadet getiren Ebû Talib olsun, babamın Müslüman olmasından dolayı benim gönlüm hoşnud olacağına, amcasının Müslüman olmasından dolayı Allah Rasûlünün gönlü hoşnud olsun. İşte bu olmadığı için ağlıyorum.

Kaynak : Kıssadan Hisseler , İsmail ÖZCAN