Önceki akşam Başbakan Erdoğan Kanal 7'de görüşmelerin 'örgütün samimiyetsizliği' sebebiyle kesildiğini açıkladı. Geçen yıl 'samimiyetsizlik' nedeniyle son verilen görüşmelerden sonra örgüt ne yaparak samimiyetini ispatladı ki bugün tekrar aynı süreç başlatılmak isteniyor?

Adem Yavuz Arslan/Bugün

PKK müzakere için samimiyetini nasıl ispatladı?

Balyoz merkezli tartışmalar hız kesmeden devam ediyor.

Bir önceki yazıda aktardığım gibi düne kadar Balyoz'u inkâr üzerine kurulu kampanya şimdilerde Yargıtay'a abluka şeklinde tam gaz devam ediyor.

Klişeleşmiş, sloganlaştırılmış sözlerle dava boşa çıkartılmaya çalışılıyor. Dosyanın Yargıtay'da görüşüleceği güne kadar bu yönde etkileme çalışmalarının olacağı açık.

Ancak unutmamak gerekiyor ki 'azgın azınlık' hariç, toplumun ekserisi sonucu olumlu ve gelecek adına umut verici görüyor. Tabii ki ailelerin mağduriyeti insanı üzüyor. Kimse 'oh olsun' şeklinde sadist duygular içinde değil.

Ama bu görüntüler davanın haklılığına gölge düşürmez, düşürmemeli.
Eğer konu ailelerin perişanlığı özeline indirilse bugüne kadar yapılan darbelerin neden olduğu mağduriyetlerden bin 500 bölümlük dizi çıkar.

Hüseyin Çelik'in dediği gibi 'Balyoz'u olmamış farz etmek milletin aklıyla alay etmektir.'

Başkent gündeminin diğer hararetli konusu ise terörle mücadele ve özellikle de müzakere. Önce Adalet Bakanı Sadullah Ergin ardından da Başbakan Erdoğan 'Gerekirse İmralı ile görüşülür' dedi.

Oslo sürecinin de tekrar edebileceği yönünde sinyaller geldi.

Böylece, PKK ile 'mücadele mi müzakere mi' tartışması tekrar alevlendi.

Örgüt samimiyet testini geçti mi?

Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in Türkiye Gazetesi'ne verdiği ve çok önemli noktalara değindiği röportajında yer alan rakamlara göre 2012 yılı içerisinde 110 şehit verdik. Etkisiz hale getirilen terörist sayısı ise 598.

PKK, 14 Temmuz Silvan saldırısından bu yana aralıksız saldırıyor.

Eldeki verilere göre kış bastırıncaya kadar saldırılarını artıracak ve 'beyaz barış' gelince yeniden ateşkes ya da müzakere planını uygulamaya sokacak.

Plan bu kadar aşikâr iken bırakın müzakere etmeyi, bunun sinyalini vermek bile örgütte canlanmaya neden oluyor.

Önceki akşam Başbakan Erdoğan Kanal 7'de görüşmelerin 'örgütün samimiyetsizliği' sebebiyle kesildiğini açıkladı.

Öcalan'ın bile 'Yüzde 90 oranında mutabıkız' dediği bir anda Kandil'in silaha başvurması ve üst üste kanlı saldırılara girişmesi üzerine Ankara net bir söylem geliştirdi.

'Terörle mücadele siyasetle müzakere' şeklinde özetlenen bu yöntemde Öcalan'ın avukatları üzerinden örgütü yönetmesine izin vermemek için tecrit uygulaması başlatıldı.

Necdet Özel komutasındaki TSK ise sahaya indi.

Hatta son Şemdinli operasyonunda olduğu gibi bizzat operasyonları yöneten komuta kademesi var. Yeri gelmişken şu notu da düşmek lazım; medya ya da birtakım liberal çevrelerce pompalanmaya çalışılan 'PKK'yı yenemeyen ordu' söylemine itibar etmeyin.

PKK bayrak çekmek için geldiği yerlerde eylem bile yapamaz hale geldi. Bu yüzden Tunceli ve Bingöl kırsalında mayınlı saldırı yapıyor. Eğer asker oyunu kuralına göre oynarsa PKK'nın nefesi kesilir. Abarttığımı düşünen varsa başka bir örnek vereyim. Geçen yıl 3000 kişiyle cenaze töreni yapan PKK bugün aynı ilçede 30 kişiyi zor topladı.

Müzakere faslına dönersek.

Eğer siz kararlılıkla uygulamaya koyduğunuz politikadan dönüş yaparsanız bu yenilgi olarak algılanır. Bir başka ifadeyle muhalefete 'neden idam etmediniz' diye yüklendiğiniz Öcalan'a çözüm için umut bağlamışsanız bu iş örgütün silahla kazanımı olarak görülür/gösterilir.

Geçen yıl 'samimiyetsizlik' nedeniyle son verilen görüşmelerden sonra örgüt ne yaparak samimiyetini ispatladı ki bugün tekrar aynı süreç başlatılmak isteniyor?

PKK ile bir gün mutlaka görüşülecektir. Ama zamanlamada yapılacak hata amaca ulaştırmayacağı gibi ağır faturalar da çıkarabilir.

OHAL lobisine dikkat!

PKK'ya hâlâ sivil toplum örgütü muamelesi çekenler olsa da örgüt kendi yol haritasında ısrarlı.

Daha dün örgütün medyası 'Öcalan serbest kalmadan barış olmaz' diyordu.

Nihai hedef ise PKK'nın yöneteceği bir toprak parçasına sahip olmak. Örgüt terörü yayarak/tırmandırarak devleti tekrardan 1990'lara döndürmeye çalışıyor.

OHAL'in geri getirilmesi, devletin sert yüzünün halka gösterilmesi hedeflerden biri.

Bu yolla yarın bir gün -Sosyalist Enternasyonal'in sonuç bildirgesinde olduğu gibi- devreye BM'nin girmesi ve yapılacak bir referandumda OHAL sayesinde devletten bıkmış bölge insanının 'ayrılmak istiyorum' seçeneğini işaretlemesi sürpriz olmaz.

OHAL gibi talepler masum gözükebilir ama bu talepte bulunmadan, talep etmeden önce uygulamanın nelere yol açtığını ve gelecekte nelere mal olabileceğini iyi hesaplamak gerekir.