Sanat eğitiminin gerekliliğinde insanların özgürleşmesi, doğaya hakim olabilmesi, bireylerin ruhsal gereksinimlerinin doyurulması, dengeli, çağdaş, duyarlı bir toplum yaratılması çabası güdülür. Sanat eğitimi, bireylere özgür anlatım olanakları sağlar.

Bu eğitim, bireylerin yeteneklerinin işletilip, yaratıcı, öz güveni yerinde, üretken, estetik duyguları geliştirilmiş kişi olmalarını amaçlarken, genelde aynı niteliklere sahip, uygar bir toplum yaratma düşünün de sanat ve iş eğitimi ile gerçekleştirilebileceğinin bilinmesi gerekir. Sanat eğitimi, genel düzeyleri nasıl olursa olsun tüm toplum ve ülkeler için kaçınılmaz bir gereksinimdir. Sanayileşen, kentleşen dünyamızda bireylerin insani yeteneklerini giderek kaybetmesi ve bunların kökeninde makineleşmenin yarattığı tekdüze hızlı yaşamın egemen oluşu, kişilerin rahatlama olanaklarını kısıtlayabilmektedir. Sanayileşme kişilerin bünyesinden yaratma çabalarını almaktadır. Bu durum

Sanat, insanı aşağılamaz, yüceltir! Despotik tavırlara ihtiyaç duymaz. Bir insan aydınsa, üstelik sanatçıysa, despot olamaz!

Sanat, tüm inançlara saygılıdır. Hiç kimseyi inancından dolayı aşağılamaz, ötekileştirmez! Ayrımcılık yapmaz!
Bu ülkenin sanatçılarını, bu ülkenin halkı kendi içinden çıkarmıştır. Kendi tarihiyle, kültürüyle beslemiştir. Bu nedenle, bu ülkenin sanatı ve sanatçıları, halkına karşı kibirli davranmaz. Ülkesine ve halkına ihanet etmez! Kimseye parmak sallamaz. Halkını, milletini azarlamaz! Bunlar sanatın ve sanatçının amacı değildir, doğasında yoktur, varlık nedeniyle çelişir. Tam tersine sanat ve sanatçı, halkına, milletine parmak sallayanlara karşı durur.

Sanat ve sanatçı günlük politikaların ve ideolojilerin dışındadır, üstündedir! Bunlara alet olmaz, bunlara alet edilemez! Sanat, sanatçı ve sanat kurumları özgür ve özerk olmak zorundadır. Dolayısıyla, Sanat ve Sanatçı günlük politikaların ve ideolojilerin isterleri, çıkarları doğrultusunda; buradan doğru beslenen beklentilerle değerlendirilemez, irdelenemez.

Sanat ve Sanatçı ötekileştirilemez!

Sanatçı, yaşama ilişkin bilgi edinme yükümlülüğü altındadır. Bu demektir ki yaşadığı zaman diliminde olup bitenlere kaç numaralı camlar gerekiyorsa o camların takılı olduğu gözlüklerle bakmalıdır. Bu zorunluluğun bilinci, ne varamayan bir sanatçı; gerçek dünyayı ya bulanık görecek, ya da göremeyecektir.

Sanat tarihi, geleneksel biçimler ve üsluplara neredeyse bütünüyle bağlı kalarak yeni olabilmiş sanatçıların öyküleriyle doludur.

İnsanın sanatsal çalışmalarının tümüne, bir arama ve bulma çabası olarak bakabiliriz. Ya da bunlar, hayatı ve bu hayatın içinde insan kendi yerini anlama ve anlamlandırma uğraşı olarak görmelidir. Bu çaba ilk insanlardan bu güne değin farklı amaçlar ardında, farklı açılımlar, biçimlerle serpilip gelişmiştir. Yüzlerce yıllık serüveni boyunca, hem tarihsel dönemler, toplumsal ve siyasal koşullarca biçimlendirilmiş, hem de onları biçimlendirmiştir.

Sanatın, insanın kişilik özelliklerini boyutlandırıp, geliştirdiği söylenebilir.

Yaşamın her safhasında süren eğitim özellikle yeni nesillerin hayata hazırlanması, topluma kazandırılması, çevreye ve ülkeye yararlı bireyler olması bakımından dün olduğu gibi bugün de önemlidir ve bu ehemmiyet sebebiyle eğitimin başarısı konusu sürekli üzerinde durulan, devamlı tartışılan bir konu olmaktadır.