1. Meclis’te Mustafa Kemal Paşa etrafında toplanan gruba karşı şiddetli muhalefeti ile öne çıkan Ali Şükrü Bey, Meclis’te sert geçen Lozan görüşmelerinden sonra, 27 Mart 1923’te kayboldu. Ali Şükrü Bey’in Topal Osman Ağa tarafından öldürüldüğü ortaya çıkınca yapılan baskında Osman Ağa da öldü. Meclis’i sarsan bu cinayet, Osman Ağa’nın da ölümü ile birlikte karanlığa gömüldü.

Ali Şükrü Bey, 1904’te teğmen rütbesiyle katıldığı donanmada binbaşılığa kadar yükselmişti. 1914’te görevinden istifa ederek siyasetle yakından ilgilenmeye başladı. 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti ile 1. Dünya Savaşı’nın galibi İtilaf Devletleri arasında Mondros Mütarekesi imzalandı. Ali Şükrü Bey, bu tarihten sonra işgal karşıtı çalışmalar yürüttü. Gizli direniş grubu Karakol Cemiyeti’nde yer aldı. Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Trabzon mebusu olarak bulunan Ali Şükrü Bey, İstanbul’un işgalinin ardından Ankara’ya gelerek Büyük Millet Meclisi’nin çalışmalarına katıldı.

Muhalif grup

Meclis’te meydana gelen gruplaşmalarda iki grup ortaya çıkmıştı: Birinci grup olarak da bilinen, Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki Müdafaa-i Hukuk Grubu ve bu gruba muhalif olan ikinci grup. Ali Şükrü Bey, daha sonra Atatürk’e suikat davasında idam edilecek olan Ziya Hurşit ve aynı davada yargılanıp beraat edecek olan Hüseyin Avni ile birlikte ikinci grubun önemli isimlerinden biriydi. İki grup pek çok temel meselede ayrışıyor, Ali Şükrü Bey bu meselelerde şiddetle muhalefet ediyordu.

Ali Şükrü Bey’in muhalif olduğu konulardan biri düzenli orduydu. Çete savaşı yapılması gerektiğini savunan Ali Şükrü Bey’in bu tezi öne sürmesinin sebeplerinden biri de Mustafa Kemal çevresinde toplanan gücü dağıtmaktı. Eski İttihatçıların da kullanmak istediği bu dağınık güçler, Mustafa Kemal Paşa’ya karşı bir kozdu. Ali Şükrü Bey, Mustafa Kemal’e Meclis’in yetkilerini tek başına kullanma yetkisi veren Başkumandanlık Kanunu’na da itiraz etmişti. “Kabul” oyu vermesine karşın saltanatın kaldırılmasını da eleştiriyordu. Hilafetin kaldırılmasına da şiddetle karşıydı.

Lozan Konferansı, 3 Şubat 1923’te kesintiye uğradı. Başında İsmet Paşa’nın bulunduğu heyetin, Ankara’ya dönmesinden sonra Meclis’te yapılan tartışmalarda ikinci grup eleştirilerini sert bir biçimde dile getirdi. Misak-i Millî’den taviz verildiği iddiası, muhaliflerin en önemli tezlerinden biriydi. 5 Mart’ta yapılan oturumda Ali Şükrü Bey, İsmet Paşa’yı hedef aldı. “Ülkenin kaderinin İsmet Paşa liderliğindeki heyete emanet edilemeyeceğini” söyleyen Ali Şükrü Bey, “Zafer Lozan’da heba edilmiştir” diyordu.

Büyük tartışma

Lozan’la ilgili görüşmelerin son günü olan 6 Mart’ta gizli bir oturum yapıldı. Bu toplantıda Mustafa Kemal, muhaliflere tepki gösterince tartışmalar bir anda büyüdü. Oturumu yöneten Ali Fuat Bey, o anları şöyle anlatıyor: “Mustafa Kemal Paşa konuşurken hava oldukça gergindi. O konuşuyor, sözü kesiliyor, o cevaplıyordu. Paşa sözlerini tamamladıktan sonra Ali Şükrü Bey ‘Ben de söyleyeceğim’ demesi üzerine Gazi Paşa hiddetli bir tavırla ‘Bir haftadır söylüyorsunuz, memleketi zarardide (zarar görmüş) ediyorsunuz, maksadınız nedir?’ dedi ve kürsüden inerek, elleri cebinde olduğu halde, asabi bir şekilde Ali Şükrü Bey’in üzerine yürüdü. Bu arada herkes Meclis’in ortasında birbirine bağırmakta olan mebusların etrafında toplanmıştı. Birinci ve ikinci grup azalarından çok sinirlenmiş olanlar karşı karşıya gelmiş ve adeta iki muhasım cephe teşkil etmişler, birbirlerini itham ve tehdit ediyorlardı. Hatta birbiri aleyhine tabanca ve saire istimaline (kullanmaya) kadar varacaktı. Meclis emniyet memurlarını çağıramazdım. Çünkü müzakereler gizliydi. Ne yapabilirdim? Derhal riyaset (başkanlık) çanını her iki tarafın ortasına attım ve şaşkınlıktan istifade edip müzakereleri tatile muvaffak oldum.”

Topal Osman’a baskın

Mustafa Kemal, cinayeti işlediği kesinleşen Topal Osman’ın ölü ya da diri olarak ele geçirilmesi için talimat verdi. Topal Osman’ın 100 adamıyla birlikte saklandığı tespit edilince 1 Nisan’da baskın yapıldı. Topal Osman ve adamları, baskına silahları ile karşılık verdi. Yaşanan çatışmanın ardından Osman Ağa yaralı olarak ele geçirildi. Hastaneye kaldırılırken ölen Osman Ağa, Ali Şükrü Bey cinayetinin sırlarını da beraberinde götürüyordu. Cesedi ise bir süre Meclis’in önünde asılarak teşhir edildi.

Boğularak öldürüldü

Ali Şükrü Bey, tartışmalı oturumdan 21 gün sonra ortadan kayboldu. Muhalifler, Ali Şükrü Bey’in “siyasi bir saldırıya” uğradığını söyleyerek hükümeti suçluyordu. Ali Şükrü Bey’i son görenlerden biri gazeteci ve tarihçi Enver Behnan Şapolyo idi. Şapolyo, 27 Mart’ta Merkez Kıraathanesi’ne geldiğinde Ali Şükrü Bey’in de orada olduğunu, sonra Topal Osman’ın adamı Mustafa Kaptan’ın Ali Şükrü Bey’i çağırdığını, birlikte kıraathaneden ayrıldıklarını söylüyordu. Milli mücadelede milis güçlerine reislik yapan Topal Osman Ağa, Mustafa Kemal Paşa’nın Giresunlulardan oluşan muhafız kıtasının komutanıydı. Ali Şükrü Bey’in kaybolmasında oklar ona çevrilmişti. Fakat hiçbir yerde bulunamadı.

Gömülü bulundu

Mustafa Kaptan ise sorgusunda, Ali Şükrü Bey ile Topal Osman Ağa’nın evine gittiklerini Osman Ağa evde olmadığı için oradan ayrıldıklarını, sonra da kendisini görmediğini öne sürdü. Ancak araştırmalar sonucunda Ali Şükrü Bey’in cesedi, Osman Ağa’nın evine yakın bir bölgede gömülmüş olarak bulundu. Boğularak öldürüldüğü anlaşılıyordu. Mustafa Kaptan’ın Ali Şükrü Bey ile birlikte Topal Osman Ağa’nın evine gittikleri, Ali Şükrü Bey’in ikram edilen kahveyi içerken iplerle boğulduğu ortaya çıktı.

İçkiyi yasaklayan kanun teklifi verdi

Muhafazakar bir duruşu olan Ali Şükrü Bey’in bu tavrını Meclis açıldıktan sadece beş gün sonra verdiği kanun teklifinde görebiliyoruz. Ali Şükrü Bey, 28 Nisan’da her türlü alkollü içkinin yapımını, satılmasını ve kullanılmasını yasaklayan kanun teklifini Meclis Başkanlığı’na sundu. Birkaç ay sonra bu teklifin görüşmelerinde de yasağı ateşli bir şekilde savundu. 14 Eylül 1920’de kanunun kabul edilmesini sağladı.

‘Gazi’den hoşlanmazdı’

İçki konusunda hükümete yönelik eleştirilerde bulunan Ali Şükrü Bey’in üstü örtük bir biçimde bu eleştirileri Mustafa Kemal için de yaptığı söylenir. Atatürk’ün en yakın dostlarından Kılıç Ali, Ali Şükrü Bey’i şöyle anlatır: “Ali Şükrü Bey aydın ve yurtsever bir insandı. Buna karşı ruhen menfi yaradılışlı ve dini taassup sahibiydi. Meclis’te kendisiyle sık sık görüşürdüm. Gazi’den hoşlanmadığını biliyordum. Gazi’nin içkisinden dedikodu konusu yapanlardan biri de oydu.”

Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu da Ali Şükrü Bey için “Kadınların cemiyet içinde vazife almalarını kabul etmez ve diğer hocalarla birlikte Meclis’in muhafazakar mebuslarını etkileyen bir kişilik sergilerdi” der.

Havacılık tarihinin en büyük faciası

27 Mart 1977’de İspanya’da Büyük Kanarya Havalimanı’nda terör kaynaklı bir patlama meydana gelince, buraya inmesi gereken uçaklar o günkü adı “Lod Rodeos” olan Tenerife South Havalimanı’na yönlendirildi. Buraya inen KLM Boeing 747 ile Pan Am havayollarına ait Boeing 747 yoğunluk nedeniyle park yerine değil taksi yoluna park etmek zorunda kaldı. Bu sırada havalimanını görüşü imkansız kılan bir sis kapladı. Yanlışlıkla aynı piste giren uçakların pilotları, hem sis, hem de pistin iki ucundaki seviye farkı sebebi ile birbirini göremiyordu. Kule ile pilotlar arasındaki telsizde de sorunlar vardı. Kuleden onay aldığını düşünen KLM, pist üzerinde hızlandı. Sisin azalması ile üzerlerine doğru gelen uçağı gören Pan Am pilotu, pistin yanındaki boşluğa manevra yaptı. Uçağı durdurması mümkün olmayan KLM pilotu ise uçuşa geçerek kazayı engellemek istedi. Pistteki uçağın üzerinden geçmeyi düşünüyordu. Ancak kısmen havalanmışken süratle diğer uçağa çarptı. Pan Am büyük hasar aldı. Tahrip olmasına rağmen kısa bir süre uçan KLM ise çakılıp ateş topuna döndü. Her iki uçaktan toplam 583 yolcu ve mürettebat kazada kayatını kaybetti. 29 Mart 1977 tarihli Milliyet’teki habere göre ölenlerden biri de Türk hostesti.