Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK), 1.5 milyar liralık bütçesiyle Ar-Ge çalışmalarını yürütüyor. 5000’in üzerinde çalışanı bulunan TÜBİTAK’ta çalışan 2500 mühendis ise sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) hizmet veriyor. TÜBİTAK’ın bağlı olduğu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın başındaki isim Nihat Ergün. TSK’nın haberleşmesinde kullanılan bütün yazılımların, kriptoloji cihazlarının, hatta tüm çiplerinin TÜBİTAK’ta üretildiğini söyleyen Ergün, savunma sanayiinin ihtiyacının yüzde 52’sinin Türkiye’de üretildiği bilgisini de verdi.

Gazetelerin ekonomi editörleriyle toplantıda biraraya gelen Ergün ile Türkiye ekonomisi, bilimsel ve teknolojik çalışmaların yanı sıra atağa geçen savunma sanayiinin mevcut durumunu konuştuk. Ergün, Türkiye’nin katma değeri yüksek ve ileri teknolojili ürünler üreten ve bunları ihraç eden bir ülke haline gelmesi için çalışmalara hız verdiklerini ve bu çerçevede bir sanayi strateji belgesi hazırladıklarını anımsattı. TÜBİTAK’ı da bu çalışmalara dâhil ettiklerini, böylelikle Türkiye’nin araştırma ve teknoloji potansiyelini ortaya çıkardıklarını kaydeden Ergün, TÜBİTAK’ın şimdiye kadar yaptığı çalışmalarla, araştırma ve geliştirme hizmetlerine ilişkin de bilgi verdi.

Mayın taraması yapabileceğiz

TÜBİTAK’ta atılım yapılan çalışmaları anlatan Ergün, TÜBİTAK’ın uzayla ilgili çalışmalarda önemli bir noktaya geldiğini ve aralık ayında Göktürk-2 uydusunun fırlatılacağını kaydetti. Ergün, “Bu tamamen kendi yaptığımız bir gözlem uydusu. Göktürk uydusu 2.5 metreye 2.5 metre büyüklüğündeki bir çözünürlükle görüntü elde edecek. Beş yıl uzayda kalacak ve o süre içerisinde Göktürk-3 yapılacak, ondan sonra Göktürk-4 yapılacak. Bununla ilgili altyapı çalışmaları da başlatıldı. Göktürk-3’te 1 metrenin altında çözünürlükle görüntü elde edeceğiz, Göktürk-4’te 50 santimin altında çözünürlükle görüntü elde edeceğiz, 20 santimlik çözünürlükle görüntü elde edecek noktaya kadar da bu teknolojiyi götürmüş olacağız. Bugün sadece bu çözünürlükte görüntüyü ABD ve Rusya elde edebiliyor. Sekiz yıl içerisinde ise 12 yeni uydu daha Türkiye kendisi yapacak. Bunları da değişik alanlarda kullanacağız” dedi. Uyduları ziraî faaliyetlerden, maden aramalarına hatta mayın taramasına kadar kullanılacağını aktaran Bakan Ergün, “Meselâ, askerlerin elindeki mayın tarayıcı aletler TÜBİTAK’ın yapmış olduğu aletler. Şimdi mayınları da uydudan görme şansına sahip olacağız, ülkenin neresinde mayın varsa, bileceğiz. Bugün bunları uydu üzerinden yapma şansına sahip değiliz ama, o yeni nesil yapacağımız uydularla bütün bunları sağlayacağız.”

Emniyet yerli yazılım kullanıyor

TÜBİTAK Uzay Enstitüsü’nün başka bir proje yürütürken Emniyet Genel Müdürlüğü’nün işine yarayacak bir yazılım ürettiğini söyleyen Ergün, “Görüntü elde etmek için yapılan bir projede balistikte önemli bir proje çıktı. Bazı ülkelere de bu yazılım da ihraç etme noktasındayız. Şu anda Emniyet Genel Müdürlüğü tamamen bunu kullanıyor. 100 bin tane kovanla, suç mahallinde bulunmuş olan 60 tane kovanın görüntülerini bir anda eşleştiren ve bunların nerede üretildiği, hangi silahtan çıktığı, hangi seriye ait olduğuyla ilgili tesbitini kolay bir şekilde yapıyor” dedi.

1.5 milyarlık bütçesi var

TÜBİTAK’ın mevcut bütçesinin 1.5 milyar liraya yakın olduğunu aktaran Ergün, bu bütçe dışında anlaşma yaptığı kurumlardan elde ettiği gelirin de bulunduğunu söyledi. Bunu örnekle anlatan Ergün, “TSK’ya bir proje yapıyorsunuz. Silahlı Kuvvetler diyor ki, ‘Kriptolu haberleşme cihazları ve yazılımları istiyorum, benim bütün haberleşmem milli olsun.’ Bunun bir maliyeti var, yapılıyor. Ve bugün bizim TSK’nın haberleşmesinde kullanılan bütün yazılımlar, kriptolu cihazlar, bütün çipleri dâhil olmak üzere hepsi TÜBİTAK’ta yapılıyor. Ve bunun finansmanı da TSK, ya Milli Savunma Bakanlığı Ar-GE birimi ya da Savunma Sanayi Müsteşarlığı üzerinden karşılıyor” dedi. TSK için üretilen ve geçen günlerde Londra’da görücüye çıkan ‘SOM’ adlı seyir füzesi çalışmasından bahseden Ergün, bunun tamamen TSK için üretildiğini söyledi. 250 kilometre menzile kadar testlerin yapıldığı SOM ile ilgili başarılı sonuçlar elde ettiklerini aktaran Ergün, şimdi ise 500 kilometre menzilli olan füze için çalışma yürütüldüğünü kaydetti. Ergün, “250-260 kilometre mesafeden uçaktan bıraktığımızda hedefini gidiyor. 60 santime 60 santim bir karenin içini gidiyor ve vuruyor. Sizin verdiğiniz koordinatlara ve yer haritasına göre kendi bulduğu istikamette, yolda gidip hedeflerini vurabilen bir füze. Şimdi seri üretim safhasına getirilmiş bizim SAGE’de tamamen kendi mühendislerimiz tarafından üretilmiştir” dedi.

Offset çalışmaların savunma sanayiinde özel sektörün de yetkinlik kazanmasına ciddi katkı sağladığını söyleyen Ergün, şunları dedi: “On yıl önce savunma sanayinde ihtiyaçların yüzde 25 kadarı Türkiye’deki üretimden karşılanırken bugün bu rakam yüzde 52’ye çıktı. Hem işte TÜBİTAK’ın savunma sanayiinde çalışan enstitüleri bunda önemli katkı sağladı. TÜBİTAK’ta 2500 mühendis sadece savunma sanayini çalışılıyor, AR-GE yapıyor. Bunların büyük bölümü doktoralı çocuklar, yüksek lisansı, doktorası olan arkadaşlar AR-GE konusunda çalışma yapanlar. Buna savunma ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN gibi şirketleri, TAİ’yi, makine kimyayı katarsanız, bütün halinde düşündüğünüzde savunma sanayiinde atak yaptık” dedi. Devlet için kriptolu cep telefonu üretildiğini anlatan Ergün, kamuda bu telefonların kullanıldığını söyledi ve ekledi: “Kamuda kriptolu sabit telefonlar kullanılıyor, cep telefonu da az miktarda. Piyasaya da çıkarabiliriz. Yazılımı ve donanımı ona göre kurgulanır ve piyasada kullanılabilecek.”

PARTİ TÜZÜĞÜNDEKİ AŞIRI KISITLAYICI UNSURLAR GİDERİLECEK

Sanayi Bakanı Nihat Ergün ile yaptığımız sohbet toplantısının tek konusu ekonomi değildi tabii. Ergün’e AKP’nin 30 eylülde yapılacak kongresi öncesinde tüzük ile ilgili sorunları ve çalışmaları da sorduk. Parti tüzüğünde değişiklik içeren bir çalışmanın başladığını söyleyen Ergün, çalışmanın içeriğine ilişkin ise şu bilgileri verdi: “Tüzük çalışmasıyla, aşırı kısıtlamalar giderilecek. Üç dönem milletvekili, belediye başkanı, ilçe başkanı seçilenler için kısıtlamalar hafifletilecek ve bu kişilerin partinin başka bir yerinde görevlendirilmesinin önü açılacak. Tabii belediye başkanı olması gibi kısıtlayıcı unsurlar varsa onlarda bu çalışmayla giderilecektir.”

Uçağa ikmal yapar, yolumuza devam ederiz

Nihat Ergün’e Türkiye ekonomisinin durumuna ilişkin kimi bakanların “Uçak yere doğru indi” kimisinin de “İndi ama tekrar havalanacak” sözleri hatırlatıldı ve “Size göre o uçak ne durumda” sorusu yöneltildi. Ergün ekonominin mevcut durumunu şöyle anlattı: “Uçaklar ne devamlı havada kalırlar, ne devamlı yerde, uçakların işi bu yani; zamanı gelince havalanırlar, zamanı gelince yere inerler. Önemli olan, havalanırken sağlıklı bir şekilde havalanmak, yere inerken sağlıklı bir şekilde yere inmek. İnecekler, inerken yumuşak iniş yapacaklar. Sert iniş yapan uçaklarda rahatsız oluyoruz, yani korkuyor insan. Sürekli hareket halindeyiz, tabii ki gideceğimiz daha çok yol var. Şimdi bizim inmemiz gerekirken nasıl inecektik, sert mi inecektik, yumuşak mı inecektik; tartışma buydu. Tartışma şu değildi ki, ineceğiz, duracağız. Şimdi ikmal yapıyoruz, kalkmamız gereken zamanda yine uygun bir şekilde kalkacağız, yolumuza devam edeceğiz. Hızımız ne olacak, yüksekliğimiz ne olacak? Bunlar hava şartlarına göre belirlenecek. Şimdiden, daha yerdeyken, havalanmadan, hava şartlarını tahlil etmeden, 1500 kilometre hızla 7600 metre yükseklikten gideceğiz diyebilir misin? Yani fırtınalar nerede var, türbülans nerede var, işte hava nerede açık. Belki 11 bin metreye yükselmek icap edecek, belki 800 kilometreye düşmek icap edecek...”

Amerika’da okutun, gelsin, 2500 TL maaş verin; olur mu

Nihat Ergün, yurtdışında bursla okutulan ve sonra Türkiye’de üniversitede düşük ücretle çalıştırılan öğretim üyelerinin durumuna da değindi. Ergün, “İki gün önce bir Yardımcı Doçent arkadaş geldi. İTÜ’ye ilk 500’de girmiş. Başarıyla bitirmiş, biz de bunu devlet olarak Amerika’ya yüksek lisansa göndermişiz mühendislik alanında. Boston’da Northeastern Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmış. Ondan sonra Massachusetts Üniversitesi’nde de doktora yapmış. Altı sene yüksek lisans ve doktorası sürmüş çocuğun. 12 sene Türkiye’de bir üniversitede hocalık yapacak, gelmiş başlamış yapmaya. Şimdi bir üniversitede Yardımcı Doçent. Yani iyi bir beyin. 2500 lira maaş alıyor. Bu kişi para kazanabilmek için ikinci öğretim de ders verecek. haliyle bu süper beyinin araştırma yapmaya vakti de olmayacak. YÖK Kanunu’nda yapılacak değişiklikle bu konu da düzeltilmeli” dedi.