Son 5 maçını 17 gol yiyip 2 gol atarak ligde kalma şansını Trabzonspor maçına bırakan Bursa takımı, deyim yerinde ise maçın ilk yarısında adeta tek kale oynarken, Bordo-Mavililerin 56.dakikadaki golüne kadar tam tamına 7 önemli gol pozisyonunda yararlanamadı.
 
Peki ev sahibi takım, buna karşın ne yaptı derseniz, 55.dakikada ilk şutunu attı. 56.dakikada da ilk golünü attı. Hepsi o kadar. Bu dakikaya kadar ki gelişmeler perşembenin gelişi çarşambadan bellidir sözünü anımsatır gibiydi ki Bursaspor 62.dakikada beraberlik, 69.dakikada da hayat öpücüğü golünü attı.
 
Sizlerden önemli ricam, bu golü şayet imkanını varsa tekrar tekrar izleyin. Veya aynı şekilde hatırlayın. Şimdi ne demek istiyorsun demeye başlayanlar olacaktır. Haşa ne diyebilirim, haddime mi?
 
Ben sadece dün akşamki maçta bir Yusuf vardı bir de Uğur. Arada bir de Castillo 2-3 orta attı. Birisi de gol oldu. Başka, burası çok önemli. Pereira gibi bir oyuncu 3 kez atağa çıktı tam orta atacakken heyecandan olacak ki ayaklarını birbirine dolayıp yere düştü. Evet, 3 kez de böyle oldu.
 
Sol beki nasıldı? O da heyecanlıydı herhalde. Orta sahayı, forveti sorarsanız şayet stresten olacak ki her topu defansa, kaleye dönerek rakibe geniş alanlar açtılar.
 
Ersun hocayı mı soruyorsunuz? Eskiden de öyleydi ama bu maç ağzını bile açmadı. Sadece rakibin ikinci golünden sonra yedek oyuncuların arkasına sığını verdi.
 
Şimdi yine ne demek istiyorsun diyecek olanlar olacaktır. Haddime mi arkadaşlar. İmaya yol açacak sözler söylemek beni aşar. Ben sadece maçta olanları anlatmaya çalışıyorum. Evet, bir takım düşünün ki 5 maç içeride dışarıda kaybederken 17 gol yemiş sadece 2 gol atabilmiş ve bir maçta hem de Trabzon’da Trabzonspor’a karşı 2 golü birden atmış. Hem de güle oynaya. Terlemeden bile.
 
Ben Trabzonsporluyum. Ezilmişlerin takımıyım. Hem de büyüğüm. Çakal gibi şampiyon olmadım. Hak yemem. Haksızlığa isyan ederim. Tarihim bu realitelerle doludur. Taraftarlarım da benim duygularımla hareket eder. Zira, ben bu karakterimi onlardan aldım. Onlar kargadan başka kuş tanımazlar. Büyüklüğümüz de bundandır. Şimdi iyine ne demek istiyorsunuz diyenler varsa işte buna cevap vermek istiyorum. Çünkü, artık zurnanın zırt dediği yere geldik. Trabzonspor, dün çıkıp bu takımı evire çevire yenmeliydi. Ve ondan sonra ister sen düş ister Rize düşsün beni ilgilendirmez. Ne haliniz varsa görün diyecekti. Bu gücü var mıydı vardı. Ama olmadı, olamadı.
 
VE DOSTLUK BİTTİ
 
Hikmet Karaman maçtan sonra ‘bu şehir bunu asla unutmaz’ derken başkan, Trabzon’un bu yaptığı Rize şehri yüz yıl geçse bile unutmayacaktır demiş ve eklemiş: ‘Dostluk adına çok uğraştım, boşa gitti. Dostluk da bitti.”
 
Önce Hikmet Karaman’ı kale almadığımı açık açık söyleyeyim. Karaman önce Rize’de kırdığı cevizlerin ‘hataların’ hesabını versin. Gerçi bizi ilgilendirmez ya. Benden söylemesi.
 
Gelelim sevgili başkan Mete Kalkavan’a. Başkanım bitti dediğiniz dostluk, hiçbir zaman olmadı ki bitsin şimdi. Uğraşlarınızı biliyorum takdirle karşılaşmışımdır. Ancak, bunlar sadece uğraşta veya görüntülerde kalmıştır. Bu da bir gerçektir. Ben de bir gazeteci olarak hasbelkader taraftarlar arasında çok uğraş verdim dostluk adına. Benim uğraşım da çiçek buketlerinde kaldı. Yeni suniydi bu görüntüler. Valla nedir bu husumet anlamış değilim. Bakın ben bunu amatörlük yıllarından bu yana yaşıyorum.

Hatırlayanlar bilir. Bazıları çekişme diyor ama değil. Bunun adına nefret denir. Gelişmeler onu gösteriyor. Sayın başkanım bunun biteceğine ben de inanmıyorum. Tıpkı sende çocuk acısı bende kuyruk acısı olduğu gibi. Vesselam.