Eskiden kara ordularında Süvari birlikleri olurdu.

Bu birliklerin her türlü iaşesini karşılamak için de “Katırlar” kullanılırdı.

At’ların bakım ve ihtiyaçlarını “Katırlar” yüklenmişti.

Katırların kırma olanı  da özellikle tercih edilirdi.

Katırlar da doğal olarak ahırda kalırdı.    

Ahırdaki katırlara yemleri verilirken kapılar açılır, içeriye ışık girerdi.

xxx

Işığı gören katırlar da kişner homurdanır, arkadaşlarını tekmeler, birbirinin üzerine biner, yal teknelerine kafaları ile dalar, kavga ederlerdi.

Yemi görünce çıldıran katırlar ahıra zarar verir, sahipleri tarafından bazen cezalandırılır ama nafile. Işık gördüler ya… Rahat durmazlardı.

İşin içinde yem ve yemlenme var ya.

Gözleri, başka bir şey görmezdi.

Yeter ki yemden en fazlası bana düşün. En iyisini ben yiyim. En çok ben doyayım.

xxx

Onlar için ışığın çağrışımı ve anlamı buydu.

Rahmetli İsmet İnönü’de iyi bir süvari subayıydı.

Milletvekiliyken, mecliste konuştuğu sıralarda DP sıralarından homurtular gelince, “Ne o, ışık mı gördünüz” derdi…

DP sıralarından da aval aval İnönü’ye bakarlardı.

Şimdilerde birileri de medya dünyasında ışık görüyor.

Xxx

Halil Şanlı kardeşimiz ışık mı görüyor bilmiyorum ama hayal gördüğü kesin.

Karadeniz Gazetesi’nin idari binasının bir bölümünü bir zamanlar Ziraat Bankası kiralamış, sonra da vazgeçmiş.

Şanlı, büyük bir uğraşlar sonucu Ziraat Bankasını caydıran gizli örgütü bulmuş.

Örgüt;

Paralel yapının uydurduğu selam örgütü gibi bir şey.

Şanlı’nın bulduğu da; ELAM örgütü.

Erhan Esaspehlivan, Levent Ustabaşı, Ali Savaş ve Mustafa Akkaya’nın baş harfleri bir araya getirmiş, ELAM örgütünü bulmuş, Arşimet gibi sütunlarına düşmüş.

Ahhh, Halil Şanlı, keşke ışık görseydin.

Halil Şanlı’ya göre ELAM  örgütü, koca Büyükşehir belediyesini yönlendirmiş, etkilemiş, koca Ziraat Bankasını kiraladığı binadan caymasını sağlamış.

ELAM örgütü akçeli işlere girmiş. Örgütün benim de içinde olduğum Erhan Esaspehlivan ile Levent Ustabaş’tan oluşan (Ki,Şanlı hala Levent’in bizimle çalıştığını sanıyor olacak kadar bilgi fukarası) kanadı, Akçeli işlere girişmiş.

Ahhh, Halil Şanlı aahh..

Benim “Dedem” söylerdi.

İllaki seninki de söylemiştir.

“Kişi, karşısındakini kendi gibi bilirmiş…”

Hele Akçalı mevzularda…

Hele ücreti mukabilinde haberler yapmada.

Hele, aracılıkta.

Tornacılıkta.

Bu hastalık, aynen öyledir ki kişide ise hastalık karşısındaki de öyle sanır. Öyle motive olur. Kendi gibi yani..

Tam hayal görüyor arkadaşımız.

Beni belediyenin girdiğini çıktısını, imar ile ilgili iznini veren biri olarak görmüş, işitmiş ya da kulağına üflenmiş.

İddia ettiklerinin hepsi yalan. Hepsi iftira. Hepsi hilaf-i hakikat.

Yazdıklarını yeniden oku.

Bir daha birkaç defa daha.

Kim kimin mesleki kariyeri ile oynuyor daha iyi göreceksin.

Eyyy Halil Şanlı..

Sen de paralelcilerin uydurduğu SELAM örgütü misali, R.Tayyip Erdoğan’ı kandırdıklarını sandıkları gibi,

Uydurduğun ELAM örgütü ile; M.Ali Yılmaz’ı kandıracağını, yönlendireceğini, aklınca Yılmaz’ı etkileyip,  kariyerini  koruyacağını sandın he.

Ama heeyyy haaatt.

Şimdi sana buradan sesleniyorum.

Kısa ve öz.

O yazdıklarını mahkeme huzurunda ispatlayacaksın.

Söz veriyorum, mahkeme safhasını canlı olarak yayınlayacağız.

 “Asena” imrenecek.

Yılanlar da “Takip edemiyoruz” diyecek.

xxx

Yakında hukuk kulvarında buluşacağız.

Gelelim mesleki kulvardaki hesaplaşmaya.

xxx

Eyeeee Halil Şanlı..

Sana şimdi açık çağrıda bulunuyorum.

Hem de Zigana TV’de, gel dün yazdıklarını tek tek canlı olarak yayında konuşalım.

Sen bildiklerini ben de bildiklerimi anlatayım.

Yüz yüze..Hadi, hemen şimdi..

xxx

Eyyy Halil Şanlı

Senin kulpçu olduğunu bilirdik de bu kadar da garip, amatör ve de zavallıca bu işi yaptığını bilmezdik.

Kulp takmada da acemisin be.

Işık, gözlerini kör ettiği gibi uydurduğun masallara da kendini inandıramıyorsun.

xxx

ŞİMDİ HATIRLATIYORUZ

Eyyyy Halil Şanlı, içinde gazetecilik yaptığın o gazetenin mürekkebinde Ali Savaş’ın alın teri var. Mücadelesi var. Kavgası, mesaisi, kalemi, mesleğe bağlılığı, Karadeniz Gazetesi’ne sahipliliği var.

Oturduğun binan temelinde de.

Bil ki, o gazetenin, koridorlarında, Ali Savaş’ın sesi hala yankılanıyor.

Klavyesinde,PC ekranında; cesaretimiz görüntü veriyor.

Doğuşunda, emeklemesinde, ayağa kalkıp yürümesinde, yürüyüp koşmasında, baskısında, katlamasında, dağıtımında, arşivinde,  zirveye çıkmasında, zirvede kalmasında Ali Savaş ve arkadaşlarının yüreği var yüreği.

Ve en önemlisi bil ki, daha dün sövdüğün bugün manevi baba olarak gördüğün M.Ali Yılmaz ile Ali Savaş’ın hukukuna bağlılığına karşılıklı sevgisine saygısına ulaşabilecek mertebenin ilk basamağında bile değilsin.

 O gazetenin habercilik mücadelesinde 2 binli yıllarda  senin attığın iftiralar ve çamurların  izi hala duvarlarda.

Eyyy Halil Şanlı..

Cambazhane ibişliğine gerek yok!