Trabzon’da bu yıl ilk kez bir film festivali düzenlendi. Ve açık söylemek gerekirse şehir bu organizasyonu sadece izlemekle kalmadı, doğrudan sahiplendi.
Festival için şehre gelen oyuncular, sanatçılar ve konuklar sadece sahnedeki programlarla sınırlı kalmadı; belirlenen etkinlikler ve buluşmalar üzerinden şehirle temas kurdu.
Burada küçük ama önemli bir detayı not düşmek gerekiyor.
Festival süresince hangi oyuncunun nerede, hangi etkinlikte olacağı belediye tarafından mesaj yoluyla vatandaşlara duyuruldu. Yani “kim, ne zaman, nerede” bilgisi kulaktan dolma değil, doğrudan resmi kanaldan gitti.
Bu da ne oldu?
Vatandaş sevdiği oyuncunun nerede olacağını önceden bildi, programını ona göre ayarladı, isterse gidip izledi, isterse takip etti. Festival sadece “yapılan bir etkinlik” olmaktan çıktı, halkın doğrudan içinde olduğu bir sürece dönüştü.
Bugün bunun en net örneğini Hamamizade Kültür Merkezi’nde gördük.
“Taşacak Bu Deniz” dizisinin oyuncuları izleyiciyle buluştu. Biz de oradaydık. Salon tamamen doluydu. Hatta öyle doluydu ki içeri giremeyenler dışarıda beklemek zorunda kaldı.
Oyuncular içeri girdiğinde önce kapının önünde dışarıdaki kalabalığa el salladı, selam verdi, sonra tekrar içeri döndü.
Abartısız söylüyoruz: “Hamamizade taştı” desek yeridir.
İlgi yoğundu, atmosfer samimiydi. Oyuncular mesafeli değildi, yapay değildi, içten ve sıcak bir söyleşi vardı.
Seyirciyle sahne arasında duvar yoktu.
Şehrin sahiplendiği bir dizi, halkın benimsediği oyuncular ve bunu doğru yöneten bir organizasyon bir araya gelince ortaya böyle bir tablo çıkıyor.
Trabzon’da kültür-sanat işi doğru ele alındığında bu şehir karşılığını veriyor. Hem de fazlasıyla.
O yüzden bu tabloyu görmek sevindirici.
Umarız bu tür içerikler, bu tür buluşmalar ve bu şehir–sanat uyumu artarak devam eder. Çünkü görünen o ki Trabzon sadece izlemiyor… Gerçekten sahipleniyor.





